“Onarmak, Gizlemekten Değil, Kabul Etmekten Başlar.”
İzlerin Dili
Kintsugi, eski bir Japon felsefesidir. Kırılan parçaların, altınla birleştirilerek onarılma sanatıdır. Bu felsefe, var olanın olduğu gibi kabul edilmesinin önemini vurgular. Kırıkları gizlemek yerine onları değerli ve görünür kılar. Aile yaşamında da zaman zaman çatlaklar, kırılmalar hatta kopmalar yaşanılabilmektedir. Yaşanılanlar doğru biçimde ele alınırsa, aile bağları daha da güçlenebilir. Aile terapisi, yaşanılanların üzerini örtmeden, aksine kabul ederek ve yeniden anlamlandırılarak bir onarma sürecidir. Tıpkı Kintsugi’de olduğu gibi, kırıkların ardında bıraktığı izler aileye yeni bir güzellik katabilir.
Kırıklar: Ailede Yaşanan Çatlaklar
Hepimiz karşımızdaki insanın bizi gerçekten anlamasını isteriz. Ancak ikili ilişkilerde bu her zaman böyle olmayabilir. Bazen taraflardan biri kendisini yeterince anlaşılmış hissetmez, bazen de her iki taraf da bir şekilde görmezden gelindiğini ya da duyulmadığı düşüncesine kapılır. Bu düşünceler, aile ilişkilerinin yapısına zaman içerisinde zarar verecektir. Sağlıklı ilişkilerin temelinde empati ve anlaşılma ihtiyacı yatmaktadır. Birey kendisini doğru ve açık bir şekilde ifade etse bile, karşı tarafın bunu anlamlandıramaması ya da içselleştirememesi ilişki içerisinde çatışmalara yol açabilir. Başkası tarafından anlaşıldığını hissetmek, bireye bir anlamda “benim düşüncelerim önemseniyor” mesajını vermiş olacağından bireyin özsaygısına katkı sağlayacaktır ve bununla birlikte aile bireyleri arasında yeniden güçlü bağlar kurulacaktır. Oluşan bu bağ, geçmişte yaşamış oldukları kırılmaları silmek yerine, daha güçlü bir duygusal inşayı beraberinde getirecektir. Ailedeki kırıklar, altın çizgilerle tamamlandığında yeniden doğuşu simgeleyen bir eser ortaya çıkacaktır.
Onarıcı Bağların Pırıltısı
Kintsugi’de altın kırıkları kapatmaktan ziyade anlamlı hale getirir. Aile ilişkilerinde bu altın rolünü: empati, iletişim, şefkat, sabır, sevgi gibi görünmez kahramanlar olarak üstlenmektedir. Empati, aile bireylerinin birbirini gerçek anlamda anlamasına olanak tanır. İletişim, aile üyelerinin duygu ve düşüncelerini açık bir şekilde ifade etmesidir. Şefkat, aile üyelerinin birbirlerine yumuşak kalple yanaşmasıdır. Sabır, birbirlerine zaman tanıyabilmeleridir. Sevgi ise bağları ayakta tutan sıcaklıktır. Atılan her küçük adım yeni bir pırıltının oluşmasına yardımcı olur. Zaman içerisinde pırıltılar, aile üyelerinin bağlarını daha da güçlü hale getiren getiren altın dokulara dönüşürler.
Bütün bu kavramların gücünü, hayatımız üzerinde nasıl etkilerinin olduğunu görerek daha iyi anlayabiliriz.
Vaka Hikayesi: İyileşen Bağlar
Terapinin ilk zamanlarında birbirleriye konuşmuyor hatta göz temasından dahi kaçınıyorlardı. Yaşadıkları tartışmalarda konu çözülmüyordu. Her iki taraf da anlaşılmak istiyordu fakat birbirlerini duyamıyordu. Zaman içerisinde “dinlemek” kelimesi anlam bulmaya başladı ve bu defa sessizlik uzaklaşmanın değil, anlayışın habercisiydi. Attıkları küçük adımlar, sağlam temelleri olan büyük bir değişimin başlangıcı oldu. Bir gün daha huzurlu hissettiklerini söylediler. İşte o anda, kırıkların altınla birleştiğini fark ettim. Belki kusursuz değillerdi ama kendi mükemmellerine ulaşmış durumdaydılar ve bağları kırılmadan önceki halinden bile daha güçlüydü.
Peki sizin ailenizde hangi an, kırıkların üzerine dökülen altın bir iz gibiydi?
Son Söz: Yeniden Birleşmek
Her ailenin kendi içerisinde zaman zaman sessizlikleri kimi zaman da kırgınlıkları olur. Bazı aileler yaşadıkları sorunları görmezden gelmeyi tercih ederken bazı aileler de sorunların üzerine gitmeyi seçerler. Ancak hangi yol izlenirse izlensin, önemli olan bu süreçte ilişkilerin tamamen kusursuz olmasını beklememektir. İyileşme mükemmellikte değildir. Bazen sabırla, emekle ve zamanla olgunlaşan bir çaba gerektirir bazen ise görünüşte küçük ama anlamı büyük olan adımların etkisiyle şekillenir. Yaşanılan her yüzleşme, ailenin kurmuş olduğu bağları daha da güçlü hale getirir. Zor olsa da önemli olan her defasında yeniden diyebilmektir. Yeniden diyebilmek, geçmişi geride bırakmaktan ziyade; onunla yüzleşerek yarına bakabilmektir. Her seferinde yeniden ayağa kalkmayı seçebilmek, yarının en büyük yatırımı ve bugünün en güçlü umududur. Kırılganlığa rağmen birarada kalabilmek, sevgiyi sürdürmek ve iyileşebilmek için kendinize ve ailenize alan açabiliyor olmanız bu sürecin en kıymetli parçasıdır. İşte bu noktada atılan ilk adım, iyileşmenin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Çünkü sorunla yüzleşmek, altın izlerin görünmesini sağlayan en önemli adımdır; tıpkı Kintsugi sanatında kırıkları saklamak yerine onları görünür kılmak gibi.
Belki de tam şuan da kendi hikayenizde küçük bir adım atmanın tam zamanıdır. Basit bir sevgi sözcüğü, içten gelen bir özür… Bunların hepsi derin izler bırakarak, onarıcı pırıltıların ışıltısını evinize taşıyabilir. Kırıklarınızdan doğan ışığın yolunuzu aydınlatması dileğiyle…


