2022 yapımı Aftersun, Charlotte Wells’in yönetmenliğini yaptığı ve kişisel, içe dönük anlatımıyla dikkat çeken bir film olarak, seyirciyi nostaljik bir yolculuğa davet eder. Film, görünürde sıcak bir baba-kız tatilini anlatırken, alt metninde derin psikolojik temalara kapı aralar. Aftersun, bastırılmış anılar, depresyon ve kayıp temalarını, karakterlerin iç dünyası ve belleğin dönüşen doğası üzerinden işler. Özellikle Calum karakterinin sessizce yaşadığı depresyon ve Sophie’nin çocukluk algısının yetişkinlikte dönüşmesi, filmin psikolojik çözümlemesini zenginleştirir. Bu çalışma, Aftersun filmini psikoloji literatürü bağlamında inceleyerek, depresyonun sinemasal temsili ve belleğin güvenilmez doğası üzerine odaklanacaktır.
Bastırılmış Anılar ve Belleğin Doğası
Aftersun, özellikle belleğin güvenilmezliği ve zamanla dönüşme kapasitesi üzerine yoğunlaşır. Sophie‘nin hatırladığı anılar, sadece geçmişe bir bakış değil, aynı zamanda yetişkinlikte bilinçdışında çözümlemeye çalıştığı bastırılmış duyguların da bir tezahürüdür. Bu durum, Freud’un bastırma mekanizmasına (Freud, 1915) benzer şekilde, Sophie’nin çocukken tam anlamlandıramadığı ama yıllar sonra bir anlam vermeye çalıştığı sahnelerde belirginleşir. Film boyunca Sophie’nin anıları, sıcak ve pastel renklerle bezeli görüntülerle sunulurken, bu anıların içinde Calum’un zaman zaman içine düştüğü karamsarlık ve kaygı, bu renk paletinin altındaki gölge gibi hissedilir.
Calum’un Depresyonu ve Maskelenmiş Acılar
Calum karakteri, modern sinemanın en incelikli depresyon temsillerinden birini sunar. Sophie‘nin gözünden gördüğümüz Calum, tatil boyunca genellikle neşeli ve ilgili bir baba figürü çizse de, seyirci onun içsel çatışmalarına dair ipuçlarını yakalar. Özellikle Calum’un yalnız başına sigara içtiği, denize bakarak dalgınlaştığı ya da odasında yalnızca mum ışığında oturduğu sahnelerde, derin bir melankolinin izleri görülür. DSM-5’e göre depresyonun temel özelliklerinden biri ilgi kaybı ve içe kapanmadır ki Calum’un Sophie’ye karşı olan sevgisine rağmen, kendi başına kaldığında içine düştüğü yalnızlık ve umutsuzluk bu kriterlerle örtüşür.
Calum’un depresyonu, film boyunca dolaylı yollarla gösterilir. Tatil sırasında bile kendini rahat hissedememesi, fiziksel ve psikolojik olarak yorgun düşmesi, geleceğe dair umutsuzluğu ve kendine zarar vermeye yönelik eğilimleri -örneğin deniz kenarında kendini tehlikeye atması- depresif bir zihnin belirtileridir. Calum’un zaman zaman para sorunları ve kişisel hayal kırıklıkları hakkında ima ettiği cümleler, onun hayatında taşıdığı yüklerin sadece bir kısmını gözler önüne serer.
Sophie’nin Çocukluk Algısı ve Yetişkinlikteki Yası
Çocuk Sophie, babasının bu içsel mücadelesini tam anlamıyla kavrayamaz; çünkü çocuklar ebeveynlerinin ruhsal durumlarını genellikle parça parça algılar ve kendilerince anlamlandırırlar (Piaget, 1972). Sophie’nin tatil boyunca babasına duyduğu sevgi ve hayranlık, onun Calum’un karanlık yönlerini görmesini engeller. Ancak yetişkin Sophie, anıları geri çağırırken bu parçaları birleştirmeye çalışır. Film, yetişkin Sophie’nin baba figürünü hatırlarken yaşadığı yas sürecini ve “keşke”lerle dolu bir hesaplaşmayı da anlatır.
Yasın psikolojik süreçlerinden biri olan inkâr ve kabullenme döngüsü (Kübler-Ross & Kessler, 2005), Sophie’nin iç dünyasında belirginleşir.
Özellikle filmin sonunda, yetişkin Sophie’nin babasıyla vedalaştığı sahnede hem gerçek bir kaybın hem de çocukluk algısının yitimi vardır. Bu vedalaşma, aynı zamanda Sophie’nin, çocukken anlam veremediği Calum’un ruh halini, yetişkinlikte daha derin bir empatiyle kavramaya çalıştığının simgesidir.
Anlatım Dili ve Psikolojik Etki
Wells’in yönetmenlik tarzı ve filmin atmosferi de psikolojik çözümlemeyi derinleştirir. Sessizliklerin ve durağan sahnelerin sıklığı, izleyiciye Calum’un içsel dünyasına dair sezgisel bir alan bırakır. Özellikle filmin dijital kamera ile çekilmiş nostaljik sahneleri, izleyicinin Sophie ile özdeşleşmesine neden olur. Kamera dilinde sıkça kullanılan sabit ve mesafeli planlar, karakterler arasındaki duygusal uzaklığı da temsil eder.
Sonuç
Bütün bu unsurlar bir araya geldiğinde Aftersun, sadece bir tatil anısını değil, geçmişin ve kaybın kişisel hafızada bıraktığı izleri derin bir duyarlılıkla anlatır. Sophie’nin çocukluğuna dair anılarındaki boşluklar ve eksik parçalar, izleyiciyi de bir anlam arayışına sürükler. Calum’un hikayesi ise, birçok depresif bireyin günlük hayatta giydiği “maskeli mutluluğu” temsil eder; dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi görünse de, içsel dünyasında fırtınalar kopan bir ruh halini sergiler.
Kaynakça
- Freud, S. (1915). Repression. In J. Strachey (Ed. & Trans.), The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume XIV.
- Kübler-Ross, E., & Kessler, D. (2005). On Grief and Grieving: Finding the Meaning of Grief Through the Five Stages of Loss. Scribner.
- Piaget, J. (1972). The Psychology of the Child. Basic Books.