Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Savunma Mekanizmaları: Zihnin Görünmez Kalkanları

Zihin, duygusal olarak tehdit altında hissettiğinde kendini korumaya çalışır. Savunma mekanizmaları, zihnin başa çıkmakta zorlandığı duygulara karşı geliştirdiği otomatik tepkilerdir.
Freud’un psikanalitik kuramına göre, bu mekanizmalar bilinçaltında çalışır ve insanı utanç, suçluluk ya da reddedilme gibi zor duygulardan korur. Bazen üzülmemek, kırılmamak ya da kötü hissetmemek için kişi, farkında bile olmadan kendini savunurken bulabilir. Tıpkı görünmez bir kalkan gibi… Ancak bu kalkanlar, yalnızca acıdan değil, sevgiden de uzaklaştırabilir. Zamanla ilişkilerde duygusal bağ kurmayı değil, kaçınmayı öğretir ve duyguların saklandığı bir hapishaneye dönüşebilir.

Bu Kalkanlar Neden Oluşuyor?

Savunma mekanizmalarının kökeni evrimsel ve psikolojik temellere dayanır.
Evrimsel olarak, zihin hayatta kalmak için tehditlere hızlı tepki vermeye programlanmıştır. Reddedilme korkusu, atalarımız için sosyal dışlanma ve hayatta kalma riski anlamına gelirdi (Baumeister & Leary, 1995). Bugünse aynı korku, mesaja cevap gelmeyince, basit bir suskunlukta ya da ilgisiz bir bakışta tetiklenebiliyor. Bu nedenle, duygusal tehditler hâlâ zihni alarma geçirir.
Psikolojik açıdan ise çocukluk deneyimleri belirleyicidir. Örneğin, sık eleştirilen bir çocuk, yetişkinliğinde eleştiriyi tehdit olarak algılayıp otomatik savunma tepkileri geliştirebilir. Bu mekanizmalar kısa vadede öz saygıyı korusa da uzun vadede ilişkilerde iletişim engelleri yaratabilir.

Günlük Hayatta Hangi Kalkanları Kullanıyoruz?

Zihin, farklı durumlarda farklı savunma mekanizmaları devreye sokar. İşte en yaygın savunma çeşitleri:

  • Yadsıma (inkâr etmek): Gerçekle yüzleşmek zor geldiğinde, kişi bazı şeyleri tamamen reddederek sorumluluktan kaçabilir. İlişkide yaşanan sorunları görmezden gelip “Her şey yolunda”, “Hata bende değil, sen fazla hassasın”, “Bende sorun yok, sen çok abartıyorsun.” diyerek duygusal acıdan uzak durmaya çalışabilir. Gerçeği inkâr etmek değişimi engeller, kişi sorunlarını çözemez ve bazen daha büyük krizlerle karşılaşır.

  • Yansıtma: Kişi kendi kabul edemediği duyguları karşı tarafa yükler. Duygusal mesafesinin farkında olmayıp “Sen fazla bağlanıyorsun.” diyen biri kendi uzaklığını partnerine yansıtır. Kişi kendi duygularıyla yüzleşemez, bu da ilişkilerde yanlış anlaşılmalara, çatışmalara ve güvensizliğe neden olur.

  • Bastırma: Kişi, rahatsız edici düşünce, anı veya duyguları bilinçdışına iter; farkında olmadan unutmuş gibi davranır. Çocukken yaşadığı bir travmayı hatırlamaz ama o olayla ilgili yerlere gitmekten hep kaçınır. Bastırılan içerik yok olmaz; rüyalarda, davranışlarda ya da psikosomatik (örneğin baş ağrısı, mide sorunları) belirtilerde kendini gösterebilir. Yoğun bastırma anksiyete, depresyon ve unutkanlık gibi sonuçlara yol açabilir.

  • Yer Değiştirme: Öfkeyi gerçek hedefe yönlendirmek riskli geldiğinde öfkenin asıl kaynağını başka bir kişiye yöneltmek. İş yerinde patrona kızan biri, eve geldiğinde eşine veya çocuklarına bağırarak gerçek duygusunu farklı birine aktarır. Bastırılan öfke uygun yerde boşaltılmadığı için kişi ilişkilerinde agresifleşir, suçluluk ve pişmanlık yaşar.

  • Yüceltme: Olumsuz duyguları toplumsal olarak kabul edilebilir bir alana yönlendirmek (örneğin resim, yazı, spor) anlamına gelir. Bu mekanizma, en olgun ve sağlıklı savunma biçimlerinden biridir; çünkü birey duygusunu bastırmak yerine dönüştürerek yapıcı bir yola kanalize eder. Ancak, duygunun kaynağı hiç fark edilmez ve sadece işlevsellikle geçiştirilirse, zamanla kişi içsel boşluk, duygusal yorgunluk ya da ilişki kopukluğu yaşayabilir. Duyguların dönüştürülmesi kadar, tanınması da psikolojik sağlığa etkisi açısından önemlidir.

  • Rasyonalizasyon (mantığa büründürmek): Hataları ya da duyguları mantığa bürümek. Bir ilişkiden sonra “Zaten uyumlu değildik” diyerek kişi kendini rahatlatabilir. Aslında üzülmüştür ama kendini mantıkla rahatlatmaya çalışır. Bu durum, kısa vadede rahatlatıcı olsa da gerçek nedenlerle yüzleşilmediği için kişi gelişemez. Sürekli bahane üretme döngüsüne girer.

  • Karşıt Tepki Geliştirme: Duygunun tam tersiyle hareket ederek kişi duygusunu bastırmaya çalışır. Örneğin sinirliyken sürekli gülümsemek gibi. Gerçek duygunun tam tersini sergilemek, bireyin hem kendi duygularından hem de çevresiyle olan samimi ilişkilerinden uzaklaşmasına neden olur. Zamanla bastırılan duygu kendini başka yollarla dışa vurur (patlamalar, psikosomatik belirtiler vb.). Gerçek duygularla temas kuramayan kişi, kendi gelişimini de engeller. Örneğin öfkesini fark edip sınır koymayı öğrenmek yerine, sürekli “iyi geçinmeye çalışan biri” rolünde sıkışıp kalabilir.

İlişkilerde Bu Kalkanların Etkisi

Savunma mekanizmaları, özellikle yakın ilişkilerde iletişimi zorlaştırır. Psikolog John Gottman’ın (1995) araştırmaları, savunmacı tepkilerin çatışmaları çözmeyi zorlaştırdığını ve empatiyi azalttığını gösterir. Zamanla, bu mekanizmalar ilişkilerin zayıflamasına neden olabilir.

Daha Sağlıklı Bağlar İçin Üç Adım

Bu kalkanları fark etmek, kendinizle ve başkalarıyla daha sağlam bağlar kurmanın ilk adımıdır. İşte uygulanabilir üç öneri:

  1. Tepkilerinizi Gözlemleyin: Öfke, sessizlik ya da alaycı bir cevap ne zaman ortaya çıkıyor? “Bu tepki hangi duyguyu maskeliyor?” sorusunu kendinize sorun.

  2. Duygularınızı İfade Edin: “Bana ne!” yerine “Bu söz beni incitti” demeyi deneyin. Dürüst bir iletişim, savunmadan daha etkili bağlar kurar.

  3. Geçmişin Etkisini Araştırın: Tepkileriniz, çocukluktan gelen bir deneyime dayanıyor olabilir mi? Örneğin, eleştiriye karşı geliştirdiğiniz bir refleks mi?

Zihin kendini korumak için görünmez bir kalkan çıkarır. Ancak bu kalkanlar, aynı zamanda iletişim kopukluğu, duygusal mesafe, uzaklaşma ve kopma yaratabilir. Bir sonraki tartışmada kendinizi savunurken bir an durun ve şunu düşünün:
“Gerçekten bağ kurmak mı istiyorum, yoksa sadece kendimi mi koruyorum?”
Bu soru, ilişkilerinizde yeni bir kapının açılmasına neden olabilir.

Kaynakça

Baumeister, R. F., & Leary, M. R. (1995). The need to belong: Desire for interpersonal attachments as a fundamental human motivation. Psychological Bulletin, 117(3), 497–529.
Gottman, J. M. (1995). The Marriage Clinic: A scientifically based marital therapy. W. W. Norton & Company.
Freud, A. (1936). The ego and the mechanisms of defence. Hogarth Press.

Şaziye Sena Kağnıcı
Şaziye Sena Kağnıcı
2022 yılında başladığım psikoloji lisans eğitimime KTO Karatay Üniversitesi’nde devam etmekteyim. Eğitim sürecimde çeşitli psikolojik danışmanlık merkezlerinde staj yaparak terapi yöntemleri üzerine eğitimler aldım. Akran süpervizyonu çalışmalarına katılarak vaka analizleri gerçekleştirdim ve psikolojik testlerin uygulanması, yorumlanması konusunda uygulamalı deneyim kazandım. Staj sürecimde sosyal medyada içerik üretip birçok blog yazım yayımlandı. Öğrenci koçluğu ve eğitim danışmanlığı sertifikamı alarak bireylere akademik ve kişisel gelişim süreçlerinde rehberlik etmekteyim. Ayrıca etkili iletişim, ikna, stresle başa çıkma ve bilinçli farkındalık alanlarındaki sertifikalarımla psikolojiye dair bilimsel içerikler üretmeye devam ediyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar