Perşembe, Mayıs 22, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ergenlikte Dijital Benlik

“Bu fotoğrafımı mı koysam, yoksa diğerini mi? Bir önceki gönderim az beğeni aldı, belki de yeterince güzel değildim.”  

Bu cümleler, artık ergenlik dönemindeki gençlerin iç dünyasına çok uzak değil. Kimlik arayışının en yoğun yaşandığı ergenlik dönemi, artık sadece okulda, evde, arkadaş ortamında değil; aynı zamanda dijital ekranların ardında, algoritmaların içinde şekilleniyor. Peki bu sanal ortamlar, ergenin “ben kimim?” sorusuna nasıl bir yanıt veriyor? Gerçek kimlik mi gelişiyor, yoksa takip edilen, beğenilen bir dijital benlik mi inşa ediliyor?

Günümüzde ergenlik yalnızca bedensel ve duygusal değişimlerin değil, aynı zamanda dijital benliğin şekillendiği bir çağ olarak karşımıza çıkıyor. Zihinsel ve sosyal gelişimin en kırılgan olduğu bu dönemde gençler, artık yalnızca aynaya değil, ekranlara bakarak kim olduklarını sorguluyor. Bir fotoğrafın aldığı beğeni sayısı, bir hikâyeye gelen yanıtlar, bir profilin “takip edilebilirliği” hepsi ergenin gözünde kimlik değerini yeniden tanımlıyor. Bu dijital yansımalar, gerçek benliğin yerine geçmeye başladığında ise kimlik karmaşası daha görünmez ama daha derin bir hal alabiliyor.

Ergenlik, bireyin hem biyolojik hem de psikososyal açıdan hızlı bir değişim geçirdiği, aidiyet ve kimlik arayışının merkezde olduğu bir dönemdir. Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre bu dönemin temel çatışması “kimlik kazanımına karşı rol karmaşası”dır. Ancak günümüzde bu karmaşa yalnızca bireysel düzlemde yaşanmıyor; sosyal medyanın etkisiyle kimlik, toplu gözler önünde şekillenen bir sahne performansına dönüşüyor.

Sosyal Medyanın Ergenlik Üzerindeki Etkisi

Günümüz ergenleri, bir zamanlar sadece günce tutarak iç dünyalarını anlamlandırmaya çalışırken, artık her duygusunu filtrelenmiş görseller ve dikkatlice seçilmiş kelimelerle “paylaşıyor.” Sosyal medya platformları, özellikle beğeni, yorum ve takipçi sayısıyla birlikte bir onay kültürü yaratıyor. Bu da gençlerin içsel değerlerini değil, dışsal geri bildirimleri merkeze almasına neden oluyor. Onaylanmak, kabul görmek, beğenilmek artık birkaç tıklamayla mümkün; fakat bu hızlı “ödül”, uzun vadede kırılgan bir benlik algısına neden olabiliyor.

Sosyal medya, gençler için hem bir vitrin hem de bir karşılaştırma arenası. Sürekli “daha güzel”, “daha başarılı” ya da “daha eğlenceli” görünen arkadaş profilleri arasında, birçok ergen kendi hayatını soluk, sıradan ve eksik olarak değerlendirebiliyor. Bu sosyal kıyas, özgüven kaybına, değersizlik duygusuna, hatta depresif belirtilere kapı aralayabiliyor. Halbuki o parlak profil fotoğrafının ardında da bir başka gencin yetersizlik korkusu, anksiyetesi ya da yalnızlığı gizleniyor olabilir.

Dijital Benlik ve Gerçek Kimlik Arasındaki Uçurum

Öte yandan dijital benlik, sadece süslenmiş bir benlik sunmaz; aynı zamanda “maskelenmiş” bir kişilik de yaratabilir. Filtrelerin arkasına gizlenmek, fazla düşünülmüş paylaşımlar yapmak, iç dünyayla dışa yansıyan benlik arasında bir uçurum doğurabilir. Bu uçurum büyüdükçe, gençler kendi özgünlüklerinden uzaklaşır, başkalarının beklentilerini karşılamaya çalışan bir karakter haline gelir. Bu durum, kimlik gelişiminde sahicilik ve tutarlılık ilkelerini zedeler.

Aileler ve Eğitimciler Ne Yapabilir?

Peki aileler bu süreçte ne yapabilir? Öncelikle, ergenin dijital dünyasını yasaklarla değil, güven ilişkisiyle keşfetmesine alan tanımak önemlidir. Eleştiren değil, anlamaya çalışan bir ebeveyn olmak, gencin kendini ifade etme isteğini bastırmak yerine ona yön verebilir. “Ne kadar beğeni aldı?” yerine “Bu paylaşım senin için ne ifade ediyor?” diye sormak, sadece dijital değil duygusal temas da kurmayı kolaylaştırır. Aynı zamanda aile içinde yaşanan iletişim, onay ve aidiyet duygusu ne kadar güçlüyse, genç dışsal onaylara o kadar az ihtiyaç duyar.

Okul ortamlarında da dijital farkındalık eğitimleri, sosyal medya okuryazarlığı çalışmaları, grup temelli psikoeğitim programları gibi araçlarla gençlerin hem kendilik algılarını hem de dijital rolleri sorgulamalarına olanak sağlanabilir. “Gerçek görünürlük” ile “sanal görünürlük” arasındaki farkı ayırt edebilmek, ruhsal dayanıklılığı artıran önemli bir beceridir.

Sonuç: Dijital Benlikten Gerçek Kimliğe

Sonuç olarak, dijital dünyanın sunduğu imkânlar kadar riskleri de beraberinde getirdiği bu çağda, ergenlik dönemindeki gençlerin kimlik gelişimini desteklemek hepimizin ortak sorumluluğudur. Aileler, çocuklarının çevrimiçi dünyasını kontrol etmeye çalışmaktan çok, onlarla güvene dayalı bir iletişim kurarak dijital deneyimlerini anlamaya çalışmalı; eleştiren değil eşlik eden bir duruş benimsemelidir. Eğitimciler ve okullar ise sosyal medya okuryazarlığı, dijital benlik farkındalığı ve duygusal dayanıklılık temelli programlarla gençleri bilinçlendirecek çalışmalar yapmalıdır. Çocuklar ise görünürlük ile sahicilik arasındaki farkı fark etmeyi, beğenilme ihtiyacını kendi iç değerleriyle dengelemeyi öğrenmelidir.

Çünkü dijital benlik geçici, gerçek kimlik ise ömür boyu taşınan bir mirastır. Dijital dünya ergenler için kaçınılmaz bir gerçeklik. Bu dünyanın tüm risklerinden korunmak mümkün olmasa da, gençlerin bu ortamda da kendilerini tanımaları, ifade etmeleri ve geliştirmeleri sağlıklı bir şekilde desteklenebilir. Kimliğin sadece profillerde değil; göz temasında, dostlukta, aile içi ilişkilerde, üretimde ve deneyimlemede inşa edildiği unutulmamalı. Çünkü kimlik, yalnızca görünmekle değil, gerçekten görülmekle gelişir.

Bahriye Yalçın Birol
Bahriye Yalçın Birol
Bahriye Yalçın Birol, psikolog, aile danışmanı ve psikodrama co-terapisti olarak çocuklar, aileler, yetişkinler ve gruplarla çalışır. Psikoloji lisans eğitimini tamamladıktan sonra, meslek hayatında oyun terapisi, kabul ve kararlılık terapisi (ACT) ve psikodrama ekollerini kullanarak bireylerin ruhsal süreçlerini keşfetmelerine rehberlik eder. Çocuk psikolojisi ve özel eğitim alanlarında uzmanlaşan Bahriye Yalçın Birol, bağımlılıkla mücadele eden bireylerle kapsamlı bir deneyime sahiptir. Psychology Times’da çocuk, aile, özel eğitim, ebeveyn-çocuk ilişkileri ve psikodrama üzerine yazılar kaleme almakta; psikolojik dayanıklılığı artırmanın ve bireysel dönüşümlerin toplumsal iyileşmeye katkı sunduğuna inandığı yolculuğuna devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar