Salı, Nisan 29, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Şans Psikolojisi: Gerçekten Şanslı mıyız, Yoksa Öyle mi Düşünüyoruz?

Sabah işe giderken otobüsü kaçırdığınızı düşünün. Tam başka bir plan yapmaya çalışırken, eski bir arkadaşınızın arabayla yanınızdan geçtiğini ve sizi gideceğiniz yere bırakmayı teklif ettiğini hayal edin. Bu bir şans mı, yoksa sadece olayları yorumlama biçimimizin bir sonucu mu? Böyle anlarda bazılarımız “Ne kadar şanslıyım!” diye düşünürken, diğerleri bunu sıradan bir tesadüf olarak görür. Peki, gerçekten şanslı mıyız, yoksa sadece öyle mi düşünüyoruz?

Tarih boyunca şans kavramı insanlığı büyülemiştir, bazen ilahi güçlerle, bazen de basit bir rastlantıyla açıklanmıştır. Günlük hayatta, insanlar sıklıkla “şanslı” ve “şanssız” bireylerin varlığına inanır. Ancak bu farklar gerçekten var mı, yoksa şans, sadece zihinlerimizin yarattığı bir algı mı? Psikolojik araştırmalar, şansın yalnızca rastgelelikten ibaret olmadığını, aynı zamanda bireylerin algılarıyla şekillendiğini öne sürmektedir.

Bilimsel Araştırmalar Ne Söylüyor?

Richard Wiseman’ın Şans Faktörü adlı kitabı, şanslı ve şanssız insanlar arasındaki farkları bilimsel bir perspektiften inceler. Wiseman’a göre, kendilerini şanslı olarak gören kişiler genellikle daha dışa dönük, esnek ve beklenmedik fırsatlara daha açıktır. Psikolojik açıdan bakıldığında, bireylerin şansı nasıl algıladığı, olayları nasıl yorumladıklarıyla doğrudan ilişkilidir. Şanslı insanlar, karşılarına çıkan fırsatları değerlendirme konusunda daha başarılıyken, şanssız hissedenler genellikle olumsuz deneyimlere odaklanarak fırsatları gözden kaçırır.

Örneğin, Wiseman’ın yürüttüğü bir deneyde, katılımcılara içinde gizli bir mesaj bulunan bir gazete verilmiştir. “Şanslı” olarak tanımlanan bireyler, sayfanın ortasında yer alan “Bu yazıyı okuyan kişi 50 dolar kazandı” mesajını hızlıca fark ederken, “şanssız” bireyler genellikle bu detayı kaçırmış ve gazetenin geri kalanına odaklanmıştır. Wiseman (2003), bu deneyin fırsatları fark edebilmenin de bir beceri olduğunu gösterdiğini belirtmektedir.

Şansın Psikolojik Temelleri

Şansın psikolojisi, bireylerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak geliştirdiği düşünce kalıplarına dayanır. Algıda seçicilik, dikkat odağı ve beklenti etkisi, bir kişinin kendisini şanslı veya şanssız olarak görmesini önemli ölçüde etkileyebilir. Geçmiş deneyimlerinden olumlu dersler çıkaran bireyler, geleceğe daha iyimser bakabilir ve böylece fırsatları daha hızlı fark edebilir. Buna karşın, olumsuz deneyimlere takılı kalan bireyler, yeni fırsatları fark etme konusunda isteksiz olabilir.

Sosyal psikoloji açısından, kültürel farklılıklar şans inançlarını büyük ölçüde şekillendirir. Batı toplumlarında kişisel çaba ve fırsatları değerlendirme becerisi ön planda tutulurken, Doğu kültürlerinde şans daha çok kader veya karma ile ilişkilendirilir. Örneğin, Japon kültüründe Omamori adı verilen tılsımların iyi şans getireceğine inanılırken, Çin kültüründe Feng Shui gibi uygulamaların yaşam enerjisini düzenleyerek şansı artırdığı düşünülür. Kültürel inançlar, bireylerin olayları nasıl yorumladığını ve şansla ilgili beklentilerini belirler.

Şans Yönetilebilir mi?

Şans sadece bir algıdan mı ibaret, yoksa yönetilebilir mi? Araştırmalar, belirli stratejiler benimseyerek bireylerin şanslarını olumlu yönde etkileyebileceğini göstermektedir. Richard Wiseman’ın belirlediği dört temel ilkeye dayanarak şansınızı artırmanız mümkündür:  

  • Şans fırsatlarınızı en üst düzeye çıkarın: Şanslı insanlar, geniş ve çeşitli bir sosyal çevre kurarak yeni fırsatlar yaratır. Farklı ortamlara girerek, yeni insanlarla tanışarak ve hayatlarını çeşitlendirerek beklenmedik fırsatlarla daha fazla karşılaşırlar. Örneğin, bir etkinlikte tanıştığınız yeni biri ileride kariyerinizde önemli bir kapıyı açabilir.  
  • Şanslı önsezilerinizi dinleyin: Sezgi ve içgüdüler, özellikle belirsizlik anlarında önemli bir rehber olabilir. Şanslı bireyler, sezgilerini geliştirmek için iç seslerini dinler, meditasyon yapar veya bilinçli farkındalık (mindfulness) teknikleri kullanır. Örneğin, iş görüşmesine giderken kendinizi başarılı hissederek hareket etmek, karşı tarafa daha güven veren bir izlenim bırakmanızı sağlayabilir.  
  • Şanslı olmayı umut edin: Geleceğe dair olumlu beklentilere sahip olmak, motivasyonu ve kararlılığı artırır. Şanslı insanlar, engellere rağmen hedeflerine ulaşmak için çaba gösterir ve başarısızlıkları kişisel gelişimin bir parçası olarak görürler. Örneğin, bir burs başvurusunda başarısız olan kişi, bunu yeni beceriler kazanma fırsatı olarak görebilir ve daha güçlü bir başvuruyla tekrar şansını deneyebilir.  
  • Şanssızlığınızı şansa dönüştürün: Şanssızlık anlarında bile olumlu yönleri görebilmek ve durumu kendi lehine çevirebilmek, şanslı insanların en belirgin özelliklerinden biridir. Talihsiz olayları uzun vadeli fırsatlar olarak değerlendirmek, öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır. Örneğin, iş görüşmesine çağrılmadığınızda, o şirkette çalışan birine ulaşarak gelecekteki fırsatlar hakkında bilgi almak, olumsuz bir durumu yeni bir avantaja çevirebilir.

Eleştirel Bir Bakış: Şans Herkes İçin Eşit mi?

Şansın yalnızca bireysel farkındalıkla yönlendirilebileceğini öne sürmek cazip olsa da, daha geniş bir çerçevede bakıldığında bu yaklaşımın sınırları olduğu görülür. Sosyoekonomik koşullar, bireylerin karşılaştığı fırsatları doğrudan etkileyebilir. Eğitim olanaklarına erişim, yaşanılan çevre, toplumsal cinsiyet rolleri ya da sınıfsal yapı gibi etkenler, bir kişinin “şanslı” ya da “şanssız” olarak algılanmasına neden olan pek çok durumu şekillendirebilir.

Örneğin, bir burs başvurusuna erişebilmek için gerekli bilgiye ulaşmak ya da bu başvuruyu yapacak donanıma sahip olmak bile başlı başına bir ayrıcalık olabilir. Bu tür durumlarda “şanslı olmak”, aslında sistematik olarak belirli gruplara daha fazla kaynak ve fırsat sunulmasının bir sonucu olabilir. Dolayısıyla, bireyin şansı yalnızca kişisel özellikleriyle değil, içinde bulunduğu toplumsal ve ekonomik bağlamla da yakından ilişkilidir.

Sonuç: Şansı Nasıl Yaratabiliriz?

Şans, yalnızca rastlantı değildir; onu nasıl algıladığımız ve nasıl davrandığımız belirleyici olabilir. Şans kavramı, bireylerin olaylara nasıl yaklaştıkları ve fırsatları nasıl değerlendirdikleriyle doğrudan ilişkilidir. Olumlu bir bakış açısı, esneklik ve güçlü sosyal bağlantılar, bireylerin fırsatları fark etmesine ve bunları değerlendirmesine yardımcı olur. Wiseman’ın araştırmaları, şansın doğuştan gelen bir özellik olmadığını, farkındalık ve davranışlarla şekillendiğini göstermektedir. Başka bir deyişle, şans geliştirilebilen ve yönetilebilen bir beceridir. Bakış açınızı ve davranışlarınızı bilinçli olarak değiştirerek, kendi şansınızı yaratabilir ve hayatınızda daha fazla fırsat oluşturabilirsiniz.

Peki, siz şansınızı nasıl yönetiyorsunuz? Bugünden itibaren, kendi şansınızı artırmak için bilinçli adımlar atmaya ne dersiniz? Unutmayın, bazen şans, bir adım atma cesaretiyle başlar.

Kaynakça

Wiseman, R. (2020). Şans Faktörü: Şansınızı ve Hayatınızı Değiştirecek Dört Basit İlke (Çev. İ. Şener). İstanbul: Pegasus Yayınları.

Sedef Nadire Aktaş
Sedef Nadire Aktaş
Sedef Nadire Aktaş, Uluslararası İlişkiler ve Psikoloji alanlarındaki lisans eğitimleri ile multidisipliner bir akademik geçmişe sahiptir. Akademik çalışmalarını sosyal psikoloji, dijital psikoloji ve klinik psikoloji çerçevesinde şekillendiren Aktaş, özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve şema terapisi gibi ekollerde uzmanlaşmayı hedeflemektedir. Psikoloji alanındaki güncel gelişmeleri yakından takip ederek yapay zekânın psikolojiye etkileri, dijital dönüşüm ve toplumsal dinamikler gibi alanlara odaklanmış ve içerikler üretmiş, farkındalık oluşturmayı amaçlayan çalışmalar yapmıştır. Bilimsel psikoloji bilgisini herkes için erişilebilir kılmayı hedefleyerek, akademik ve popüler düzeyde yazılar kaleme almaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar