Günümüz dünyasında, demokrasi bir yönetim biçimi olarak tanımlanır. Genel kabul gören tanımıyla “halkın, halk için, halk tarafından yönetilmesi”dir. Ancak bu tanım, bireyin iç dünyasını yansıtmak için yeterli değildir. Herkes tarafından sadece siyasi bir sistem olarak görülen demokrasi, aynı zamanda bireysel bilinç, hafıza ve cesaretle de doğrudan ilişkilidir. Demokrasi, bir bakıma psikolojik bir serüvendir: düşünmenin, sorgulamanın ve hatırlamanın cesaretidir.
Demokrasi ve Bireysel Psikoloji
Modern psikoloji dünyasında, bireyler kendini ifade edebildiği ölçüde sağlıklı kabul edilir. Demokrasi de ‘halkın kendi kendini ifade etme biçimi’dir. Nasıl ki duygular bastırıldığında birey kaygı, depresyon ya da öfke gibi problemler yaşıyorsa; bastırılmış fikirler de toplumlarda benzer problemleri doğurur. Sosyal medya paylaşımlarının sansürlenmesi, düşünce özgürlüğünün cezalandırılması ya da umudun yasaklanması, aslında bireylerin ruhsal dengesine müdahaledir.
Demokrasi, insanın psikolojik ihtiyaçlarına da doğrudan cevap verebilir. İnsan sosyal bir varlıktır. Mitingde kalabalık olmak, bağ kurmayı destekler, yalnız olmadığını hissettirir. “Her şey çok güzel olacak” diyebilmek, umudu dile getirmektir; anlam bulmayı destekler. Psikolojide bu, travmayla baş etmenin bir yoludur. Seçme hakkı, bireyin kendi yaşamı üzerinde söz sahibi olduğunu hissettirir, kontrol duygusunu destekler. Kontrol duygusu, psikolojik sağlamlığın temel taşlarından biridir.
Çoğunluk ve Azınlık: Güvenli Bağlanma Ortamı
Demokrasi, yalnızca çoğunluğun sesi olduğunda değil, azınlığın da duyulduğu zaman anlamını gerçekleştirir. Psikolojide buna “güvenli bağlanma ortamı” denir. Birey, ancak kendini güvende hissettiği ortamda fikirlerini ifade edebilir. Aynı şekilde toplumlar da ancak herkesin sesinin duyulduğu bir düzende sağlıklı şekilde gelişebilir.
Demokrasinin Direnci
Demokrasi, baskı altında bile hayatta kalabilir. Tıpkı travma yaşayan bireylerin içindeki direnç gibi. Bir şarkının nakaratında, bir kadının “korkmuyorum” diyen bakışında ya da bir öğrencinin cesurca attığı bir pankartta yeniden doğar. Psikolojide buna ‘yeniden anlamlandırma’ denir: Acının içinden yeni bir umut çıkarma süreci.
Hafıza: İyileşmenin Başlangıcı
Ve en önemlisi: Unutmamak. Hafıza, sadece geçmişi hatırlamak değil, aynı zamanda geleceği ilmek ilmek işleyebilme yetisidir. Toplumların da bireyler gibi hafızaya ihtiyacı vardır. Çünkü unutmak, travmanın tekrarlanmasına neden olur. Ama hatırlamak, iyileşmenin en güzel başlangıcıdır.
Son Söz: Demokrasi Zihinlerde ve Kalplerde Başlar
İşte bu yüzden demokrasi sadece sandıkta değil, aynı zamanda zihinlerde ve kalplerde başlar. Demokrasi, bu yönüyle hem siyasi hem de psikolojik bir özgürleşme sürecidir.


