Kendini sevmeyi en son ne zaman hatırladın? Bir başarını kutlamadan geçtin mi, yoksa küçük bir hatanda hemen kendini mi eleştirdin? Çoğumuz başkalarına gösterdiğimiz anlayışı kendimize göstermekten çekiniyoruz. Hep “daha iyi olmalıyım”, “daha güzel görünmeliyim”, “daha başarılı olmalıyım” derken, içimizdeki sesi susturmayı unutuyoruz. Oysa kendini sevmek, kusurlarına rağmen değil; onlarla birlikte kendini kabul edebilmek demek. Kusursuz olmak değil, insanca olmak… Ve bazen kendine, “Bugün elimden gelenin en iyisini yaptım” diyebilmektir.
Nedir Bu “Kendini Sevmek” Dedikleri?
Kendini sevmek denince bazılarının aklına hemen bencillik gelir. Sanki kendini sevince, başkalarını daha az sevecekmişiz gibi… Oysa kendini sevmek; kendini başkalarından üstün görmek değil, onlarla aynı ölçüde değerli olduğunu fark etmektir. Bu, “Ben mükemmelim.” demek değildir. Aksine, “Hatalarım, eksiklerim ve yaralarım var ama yine de ben sevgiyi hak ediyorum.” diyebilme cesaretidir. Kendini sevmek; aynaya baktığında sadece kusurlarını değil, hayatta kalma çabanı da görebilmektir. Bazen sınır koymak, “hayır” diyebilmek; bazen de dinlenmek için kendine izin vermektir. Kendini sevmek, iyi hissettiğinde kutlamak, kötü hissettiğinde yargılamamaktır. Aslında bu, herkesin içinde sessizce bekleyen bir sevgi biçimidir. Sadece çoğumuz, onu başkalarına göstermek konusunda daha ustayız. Kendimize geldiğimizde ise sessizleşiyoruz — çünkü kendimizi sevmenin “ayıp” ya da “abartı” olduğunu düşündüren kalıplarla büyütüldük. Ama gerçek şu ki: Kendini sevmek, kimseye zarar vermez. Aksine, kendi içindeki sevgiyle barışan bir insan, başkalarını da daha derinden sevebilir.
Kendini sevmek neden bu kadar zor?
Kendini sevmek kulağa kolay gelir ama en çok orada takılırız. Çünkü yıllardır bize, sevgiyi hep dışarıda aramamız öğretildi. “İyi bir insan olursan sevilirsin”, “başarılı olursan değer görürsün”, “herkesi mutlu edersen seni de severler” gibi cümlelerle büyüdük. Sevilmenin koşullu olduğu bir dünyada, kendini olduğu gibi kabul etmek neredeyse devrim sayılır. Belki de o yüzden kendimizi eleştirmeyi, yargılamayı, sürekli eksik bir yan aramayı bir tür sorumluluk sandık. “Kendimi beğenirsem tembelleşirim”, “kendimle barışırsam gelişemem” dedik. Oysa tam tersi doğru: İnsan, kendini sevdikçe değişmeye cesaret eder. Kendini azarlamak değil, kendine şefkat göstermek bizi büyütür. Ama bazen de içimizdeki ses izin vermez. O küçük, inatçı iç ses… “Yeterince iyi değilsin.” “Daha çok çalışmalısın.” “Başkaları senden daha başarılı.” Bu ses, yıllar içinde anne babanın, öğretmenin, toplumun sesine karışmış halidir. Biz de farkında olmadan onu sahipleniriz. Ve kendimizi sevmek yerine, o sesle savaşmaya başlarız. Kendini sevmek, o sesi susturmak değil; onu fark edip, yumuşatabilmektir. Çünkü o sesin altında da hep aynı ihtiyaç yatar: Sevilmek.
Kendimizi sevmeyi öğrenmek, o küçük sesi cezalandırmak değil, elinden tutup ona “Artık güvendesin.” diyebilmektir.
Kendini Sevmeyi Nasıl Öğrenebiliriz?
Kendini sevmek bir anda öğrenilen bir şey değil; yavaş yavaş, sabırla inşa edilen bir yolculuk. Bazı günler kolay, bazı günlerse zor. Ama her seferinde, kendine biraz daha yaklaşmayı öğreniyorsun.
- Önce fark et.
Kendini sevmediğin anları yakalamaya çalış. Aynaya baktığında, hata yaptığında ya da biri seni eleştirdiğinde aklından geçen ilk cümle ne oluyor? O cümleyi fark etmek, değişimin başlangıcıdır. - İç sesini yumuşat.
Kendinle konuşma biçimini değiştir. Bir dostuna nasıl davranırsan, kendine de öyle davran.
Kendine “Nasıl bu kadar hata yaparsın?” demek yerine “Bu da insanca.” diyebilmek, şefkatin en basit ama en güçlü hâlidir. - Kusurlara izin ver.
Hiç kimse her gün güçlü, motive ya da kusursuz değildir. Kendini sevmek, her hâlinle var olabileceğini bilmek demektir. Kırıldığında ağlamak, yorulduğunda dinlenmek, hata yaptığında affetmek… Hepsi kendine duyduğun sevginin sessiz göstergeleridir. - Kendine alan aç.
Yalnız kalmaktan korkma. Sessiz anlarda, içinde bastırdığın duygular kendini gösterir.
Onları bastırmak yerine dinlemeyi dene. Çünkü bazen sevilmek, sadece duyulmak istemektir — kendi sesin tarafından bile olsa. - Küçük adımlarla başla.
Kendini sevmek, büyük dönüşümlerden önce küçük farkındalıklarla başlar. Sabah aynaya baktığında gülümsemek, bir başarıyı fark edip “aferin bana” demek, ya da sadece kendine kahve yaparken o anın tadını çıkarmak… Bunların hepsi “kendine dönüş”ün minik ama anlamlı adımlarıdır.
Unutma, kendini sevmek bir varış noktası değil; her gün yeniden hatırlanan bir yolculuktur.
Ve bazen, bu yolculuğa sadece “Artık kendime iyi davranmak istiyorum.” diyerek başlamak bile yeterlidir.
Kendini Sevmeyi Hatırlamak
Kendini sevmek bir varış değil, bir hatırlayış. Her gün yeniden unuttuğumuz, ama bir şekilde yine dönüp geldiğimiz bir yer. Kendini sevmek demek, her şey yolundayken değil, hiçbir şey yolunda gitmiyorken bile kendinin yanında kalabilmek demek. Bazen sessizce “bugün iyi olamadım” diyebilmek, bazen de “ama denedim” diyerek kendine sarılabilmektir. Kendini sevmek; kusurları affetmek, geçmişi yargılamamak, ilerleyemediğin günlerde bile “hala buradayım” diyebilme cesaretidir. Ve belki de en önemlisi, sevilmeye önce kendinden başlamaktır. Çünkü içimizdeki sevgi, bir başkasının dokunuşuyla değil, kendi kabullenişimizle çoğalır. Ve günün sonunda hepimiz, en çok kendi sevgimize muhtacız.


