Günümüzde sosyal medya platformları, yalnızca iletişim kurduğumuz yerler olmaktan çıktı; artık kim olduğumuzu, nasıl görünmemiz gerektiğini, hatta ne kadar değerli olduğumuzu düşündüren birer vitrin hâline geldi.
“Hızlı kilo ver”, “10 günde ince bir bel”, “Ödem söktüren mucize detoks” gibi başlıklar, her biri birkaç saniyelik dikkat aralıklarında milyonlarca izlenme alıyor. Bu içerikler, hızlı tüketim kültürünün beden algısı üzerindeki baskısını da gözler önüne seriyor.
Fakat bir psikolog olarak, bu önerilerin çoğunun bireysel psikolojik gerçeklikleri göz ardı ettiğini ve çoğu zaman kişileri kendi bedenlerine yabancılaştırdığını üzülerek gözlemliyorum. Çünkü sağlıklı bir beden algısı, listelerden değil, içsel farkındalıktan doğar.
Anoreksiya Nervoza: Görünmez Bir Çığlık
Anoreksiya nervoza, kişinin kilosunu, beden ölçüsünü veya yediği her lokmayı aşırı derecede kontrol etmesiyle karakterize edilen ciddi bir yeme bozukluğudur.
Bu durum yalnızca fiziksel sağlığı değil, zihinsel ve duygusal dünyayı da derinden etkiler. Anoreksiya yaşayan bireyler, çoğu zaman “daha ince olursam daha değerli olurum” düşüncesine sıkı sıkıya tutunur.
Sosyal medya estetik algısı, sürekli karşılarına çıkan filtrelenmiş ve mükemmelleştirilmiş beden imgeleriyle bu inancı daha da pekiştirir. Oysa bu kontrol çabası, aslında kontrolün kaybıdır.
Bedenin temel ihtiyaçlarını kısıtlamak, yalnızca fiziksel yorgunluğa değil, aynı zamanda zihinsel bulanıklığa, depresyona ve sosyal izolasyona yol açar.
Bulimia Nervoza: Gizli Bir Döngü
Bulimia nervoza ise genellikle aşırı yeme ataklarıyla başlar ve ardından suçluluk duygusu, pişmanlık ve kontrol kaybı hissi gelir.
Bu duygular, kişinin kendini kusturma, laksatif kullanma veya aşırı egzersiz yapma gibi telafi edici davranışlara yönelmesine neden olur. Dışarıdan bakıldığında kişi “normal” kiloda olabilir; bu nedenle bulimia uzun süre fark edilmeyebilir.
Sosyal medyanın “yemek videoları” ile “kusursuz beden fotoğraflarını” aynı anda sunması, bulimia yaşayan bireylerde tetikleyici bir çelişki yaratır: Bir yanda yeme arzusunu kışkırtan içerikler, diğer yanda bu davranışı suçluluk ve utanma duygusuna dönüştüren beden idealleri.
Yeme Bozukluklarında Psikolojik Dinamikler
Hem anoreksiya hem de bulimia, yalnızca “bedenle ilgili sorunlar” değildir. Bu bozuklukların kökeninde, çoğu zaman değersizlik duygusu, kontrol ihtiyacı, travmatik yaşantılar ve onay arayışı vardır.
Popüler diyet önerileri veya hızlı kilo verme stratejileri, bu derin psikolojik ihtiyaçları anlamadan uygulandığında yalnızca semptomları besler. Kilo hedeflerine ulaşılsa bile, altta yatan değersizlik hissi ve kaygı ortadan kalkmaz.
Stratejiler Yerine Farkındalık
Yeme bozukluklarından iyileşme süreci, “şu listeyi uygula” mantığıyla ilerlemez. Her bireyin yeme davranışını şekillendiren dinamikler farklıdır. Bu nedenle tek tip çözümler, çoğu zaman bireyi kendine daha da yabancılaştırır.
Anoreksiya yaşayan birine “daha fazla ye” demek ya da bulimia yaşayan birine “yemeğini kontrol et” demek, duygusal gerçekliği göz ardı eder. Asıl ihtiyaç, kişinin yemekle, bedenle ve duygularıyla olan ilişkisini yeniden anlamlandırmaktır.
İçsel İyileşme ile Bedenle Barış
Sağlıklı bir beden algısı için önce kendi iç sesimizi tanımamız gerekir. Bu, profesyonel destekle mümkün olabilir; çünkü yeme bozuklukları genellikle kişinin kendi başına kırmakta zorlandığı düşünce ve davranış döngüleriyle beslenir.
Terapi süreci, yalnızca yemekle değil, özdeğer algısıyla da çalışmayı içerir. Tıpkı ilişkilerde “ulaşılmaz ol” yerine “sınır koymayı öğren” demek gibi, yeme davranışlarında da “kendini kısıtla” yerine “bedenini dinle” yaklaşımı daha sürdürülebilir ve şefkatli bir yoldur.
Gerçek İyileşme, Kurallardan Değil Gerçeklikten Doğar
Anoreksiya ve bulimia, yalnızca kilo ile ilgili meseleler değildir; bunlar, kişinin kendini duyma, görme ve değerli hissetme biçimidir.
Stratejiler ve yasaklar üzerine kurulu bir iyileşme süreci yüzeyde değişim yaratabilir ama derindeki yaralara dokunmaz.
Sağlıklı Beden Algısı
Unutmayın, bedeniniz sizin düşmanınız değil, yaşam boyu taşıyacağınız en yakın dostunuzdur. Ona sert kurallarla değil, anlayışla yaklaşmak, iyileşmenin en güçlü adımıdır.
Ve en sağlıklı estetik algısı, “Ben kendim olduğum hâlde değerliyim” diyebildiğiniz noktada başlar.
Kaynakça
-
American Psychiatric Association. (2022). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed., text rev.; DSM-5-TR). Washington, DC: Author.
-
Fairburn, C. G., & Harrison, P. J. (2003). Eating disorders. The Lancet, 361(9355), 407–416. https://doi.org/10.1016/S0140-6736(03)12378-1
-
National Eating Disorders Association. (2023). What are eating disorders? https://www.nationaleatingdisorders.org/what-are-eating-disorders
-
Treasure, J., Claudino, A. M., & Zucker, N. (2010). Eating disorders. The Lancet, 375(9714), 583–593. https://doi.org/10.1016/S0140-6736(09)61748-7
-
World Health Organization. (2023). Eating disorders. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/eating-disorders


