Hepimiz sevdiğimiz sitcom’ları izlerken 20’lerimizin sonunda ya da 30’lu yaşlarda onlar gibi bir hayat geçireceğimize inanmışızdır. Birlikte vakit geçirmekten çok keyif aldığımız kalabalık arkadaş grubumuzla birlikte yaşayacaktık ya da birbirimize çok yakın oturup her akşam mahallemizdeki kafede bir araya gelecektik. Büyüdük, üniversitelerden mezun olduk, iş hayatına ve yetişkinliğe adım attık ama çevremiz hiç de umduğumuz gibi şekillenmedi.
Peki işler nerede ters gitti? Neden yetişkinlikte arkadaşlık edinmek ve bu arkadaşlıkları sürdürmek bu kadar zor?
Zaman Daralıyor, Çevre Sabitleniyor
Çocukken arkadaş edinmek ne kadar kolaydı hatırlar mısınız? Birine gidip arkadaş olmak istediğinizi söyleyebilir ya da onu oyuna davet edebilirdiniz. Sonra bir bakmışsınız hep birliktesiniz. Okul çağına geldiğimizde de çevremizde pek çok olanak vardır. Aynı sınıfta derslere girip çıkarken, okul kulüplerinde, serviste, dershanede yine bir sürü arkadaş edinebilirsiniz kolayca.
Yetişkinlikte ise sosyal çevre çoğunlukla sabitlenir. İş, ev, aile arasında gidip gelen bir hayat döngüsü içinde, yeni insanlarla tanışmak daha nadir bir hale gelir. Üstelik çoğu insan iş ve sosyal hayatlarını birbirinden ayrı tutar ve işyerindeki insanları yalnızca “iş arkadaşı” olarak tutmayı tercih eder.
Daha da önemlisi artık zamanımız da kısıtlıdır. Jeffrey A. Hall’un (2019) Journal of Social and Personal Relationships’da yayımlanan çalışmasına göre, bir tanıdığın “iyi bir arkadaş” haline gelmesi için ortalama 40–60 saat, yakın bir dostluğa dönüşmesi içinse 200 saatten fazla birlikte zaman geçirmek gerekir. Bu süreyi yetişkin hayatının yoğun temposuna sığdırmak pek kolay değildir. Bu yüzden insanlar kısıtlı zamanlarını mevcut arkadaşlarıyla, aileleriyle ya da kendileriyle geçirirler.
Psikolojik Engeller
Yeni bir arkadaşlık başlatmak sadece zaman değil, duygusal enerji de ister. Yetişkinlikte bu konuda daha temkinliyiz. Önceki deneyimlerimiz, hayal kırıklıkları veya ihanetler, yeni bağlar kurarken “Acaba buna değer mi?” sorusunu sordurabilir.
Sosyal kaygı, utangaçlık veya içe dönüklük gibi kişilik özellikleri de süreci zorlaştırabilir. Wrzus ve Neyer’in (2012) European Journal of Personality çalışması, dışa dönük kişilerin yetişkinlikte sosyal ağlarını genişletme eğiliminde olduğunu, içe dönük bireylerin ise mevcut arkadaşlıklarını korumaya odaklandığını ortaya koymuştur.
Alma Verme Dengesizliği
İlişkiler üzerine yapılan araştırmalar, birçok insanın arkadaşlıkta ilişkiyi sürdürme sorumluluğunu karşı taraftan beklediğini gösteriyor (Oswald, Clark & Kelly, 2004). Yani insanlar yeni bir dostluk başlasa bile, onu devam ettirmek için aktif bir çaba göstermiyor; mesajlaşma, buluşma planı yapma gibi adımlar hep karşı taraftan gelsin istiyor.
Oysa ilişkiler, tıpkı bitki yetiştirmeye benzerler. Onu yeşertmek ve güçlendirmek için sürekli ilgi ve bakım gerekir. Karşılıklı çaba olmadığında, en güçlü bağlar bile zamanla zayıflar.
Pandemi Sonrası Zayıflayan Sosyal Kaslar
Hiç şüphesiz tamamen bizim dışımızda gelişen dış faktörler de var. Örneğin pandemi, sosyal bağlarımızın bir kısmını zayıflattı. Çevrim içi görüşmeler, yüz yüze etkileşimlerin yerini tam anlamıyla dolduramadı. Birçok kişi, yeniden sosyalleşmeye çalışırken “eskisi kadar rahat hissetmediğini” dile getiriyor. Sosyal becerilerimiz, tıpkı vücudumuzdaki kaslar gibi kullanılmadığında zayıflıyor.
Umutsuzluğa Kapılmayın
Evet, yetişkinlikte arkadaş edinmenin ne denli zorlu olabileceğini gördük. Ama bu, yeni ve anlamlı bağlar kurmanın imkansız olduğu anlamına da gelmiyor. Küçük adımlar ve biraz da çabayla hem arkadaş edinme hem de var olan ilişkileri güçlendirmek mümkün. İşte bunun için bazı öneriler:
-
Ortak ilgi alanı gruplarına katılın: Bir kitap kulübüne üye olmak, haftalık koşu grubuna dahil olmak ya da bir gönüllü projede yer almak size benzer değerleri ve ilgileri paylaşan insanlarla tanışma fırsatı sunar.
-
Zamanı küçük dilimlere bölün: “Koca bir günüm yok” diye düşünmek yerine, 20 dakikalık kahve buluşmaları veya öğle arası yürüyüşleri planlayın. Kısa ama düzenli görüşmeler bağı sürekli besler.
-
İlk adımı atmaktan çekinmeyin: Buluşma teklifinin her zaman karşıdan gelmesini beklemeyin.
-
İlişkilere bakım yapın: Doğum günlerini hatırlamak, önemli günlerde mesaj atmak ya da anlık olarak “Aklıma geldin” demek bile bağı güçlendirir.
Son Söz
Çocukken arkadaşlıklar kendiliğinden doğuyordu; şimdi ise onları bilinçli olarak inşa etmemiz gerekiyor. Bu da yetişkin dostluklarını daha özel kılıyor. Tesadüf değil, tercihimizle kurduğumuz bağlar onlar. Sizce de öyle değil mi?
Kaynakça
Hall, J. A. (2019). How many hours does it take to make a friend? Journal of Social and Personal Relationships, 36(4), 1278–1296. https://doi.org/10.1177/0265407518761225
Oswald, D. L., Clark, E. M., & Kelly, C. M. (2004). Friendship maintenance: An analysis of individual and dyad behaviors. Journal of Social and Clinical Psychology, 23(3), 413–441. https://doi.org/10.1521/jscp.23.3.413.35460
Wrzus, C., & Neyer, F. J. (2012). Co-development of personality and friendships across the lifespan: An empirical study. European Journal of Personality, 26(6), 588–603. https://doi.org/10.1002/per.1872