Aynaya baktığınızda kendinizi olduğunuzdan daha kilolu görüyor musunuz? Veya kendi bedeninizden memnun musunuz? Kugu ve arkadaşları (2008), 17–23 yaş arası üniversite öğrencileri arasında yapılan çalışmada zayıf bireylerde yeme bozukluğu riskinin %17,2, kilolu bireylerde ise %21,2 olduğunu belirtmiştir. Yeme bozuklukları ciddi bir psikolojik problemdir. Tüm psikolojik problemler arasında en yüksek ölüm oranına anoreksiya nervoza sahiptir (Arcelus et al., 2011).
Yeme Bozuklukları Nedir?
Anoreksiya nervoza, kişinin vücut ağırlığını kontrol altına alma amacıyla aşırı kısıtlayıcı yeme davranışları geliştirdiği, beden algısında bozulmalarla karakterize ciddi bir yeme bozukluğudur (American Psychiatric Association, 2013). Bu bozukluk, kişinin düşük kilosuna rağmen yemek yemeyi reddetmesi, beden algısında bozukluk ve kilo kaybına yönelik aşırı çaba göstermesiyle kendini gösterir. Bu bozukluk özellikle ergenlik ve erken yetişkinlik döneminde başlar; kadınlarda daha sık görülür.
Bir diğer yeme bozukluğu olan bulumia nevroza ise kişinin tıkanırcasına yeme atakları geçirip ardından telafi davranışında bulunmasıdır. Telafi davranışları arasında kişinin kendini yediklerini çıkartmaya zorlaması, aşırı egzersiz programları bulunmaktadır. Bulumia nevroza, anoreksiya nevroza’ya göre tespit edilmesi daha güçtür çünkü bulumia nevroza’da kişiler normal kiloda gözükürler.
Beden Dismorfisi ve Fiziksel Etkileri
Yeme bozukluklarının ortaya çıkışının sebeplerinden biri beden dismorfisidir. Beden dismorfisi, kişinin bedenini çarpıtılmış şekilde görmesidir. Aynaya baktığı zaman kendini olduğundan daha kilolu algılamasıdır. Bu rahatsızlıklara sahip kişi temel ihtiyaç olan beslenme davranışını eksik veya hiç gerçekleştiremez. Besin ihtiyacının karşılanamamasıyla birlikte kardiyovasküler problemler, hormonal bozukluklar, kemik sağlığı ve kas kaybı, sinir sistemi ve beyin fonksiyonları gibi birçok probleme sebebiyet vermektedir.
Yeme Bozukluklarının Nedenleri
Yeme bozuklukları nasıl ortaya çıkar? Birçok etmen olmasıyla beraber günümüzde en sık rastlanılan ve çağımızın en büyük problemlerinden biri olan sosyal medya etkisi. Medyada idealize edilen zayıf beden imajı, özellikle gençlerde beden memnuniyetsizliği ve yeme bozukluklarına yol açar (Levine & Murnen, 2009).
Sosyal Medyanın Rolü
Sosyal medya, telefon kullanımı çocukluk yaşlarında başlamaktadır. TÜİK’in “Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması 2024” verilerine göre, 6–15 yaş grubundaki çocukların %91,3’ü internet kullanmaktadır (AA, 2024). Erken yaşta ve bu denli sık kullanımda doğru ve yanlışı, gerçek ve yalanı ayırt edebilmekte zorluk çekilmektedir. Gelişim düzeylerini daha tamamlamamış genç bireyler, sosyal medyada bulunan güzellik algılarına kendini kaptırmaktadır. Böylelikle kendi bedenlerinden memnun olmayan, sürekli bir kıyaslama eğilimi içinde olan genç yetişkinler yetişmektedir.
Psikolojik ve Ailevi Faktörler
Yeme bozukluklarının görülmesinde sosyal medya ve geleneksel medyanın payı hiçe sayılamayacak denlidir. Sosyal medyanın yanı sıra mükemmeliyetçilik ve düşük benlik saygısı; kişinin kendine yönelik aşırı eleştirel tutumu, beden algısı bozukluklarını tetikler (Fairburn & Harrison, 2003). Mükemmelliyeti hedefleyen kişiler kendi bedenlerinde de “mükemmel” olarak dayatılan görünüme ulaşmak adına yeme bozukluğuna teslim olabilmektedir.
Erken yaşta yaşanan istismar, kayıp ya da zorlayıcı yaşam olayları yeme bozuklukları riskini artırır (Troop & Treasure, 1997). Aynı zamanda ailede yeme bozukluğu veya diğer psikiyatrik hastalık öyküsü, bireyde riskin artmasına yol açar (Bulik, Reba, Siega-Riz, & Reichborn-Kjennerud, 2005). Ailedeki yeme alışkanlıkları, eleştiriler ve sosyal normlar bozuklukların gelişimini etkiler (Rodgers, Donovan, Cousineau, Yates, McGowan, Cook, & Lukowicz, 2017). Genç yaşta aileden öğrenilen beslenme davranışı, yetişkinlik hayatında da devam eder. Böylelikle “kilolu” olarak veya “çok zayıf” olarak damgalanan çocuklar, beslenme alışkanlıklarında değişim gösterirler. Damgalanmayla beraber yeme bozukluklarına bir kapı açılır.
Yeme Bozukluklarının Tedavisi
Nasıl oluştuğunu ve ne olduğundan bahsettiğimiz yeme bozukluklarının tedavisi nasıldır? Psikiyatri ile eş zamanlı olarak psikoterapi alınmalıdır. Psikoterapide bilişsel davranışçı terapi ekolünde bireyin yeme, kilo, beden algısı ile ilgili çarpıtılmış düşüncelerini değiştirmeyi amaçlar. Yeme bozukluklarında en çok kullanılan ve etkili terapi yöntemidir. Özellikle bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğunda güçlü kanıtlarla desteklenmektedir (Fairburn et al., 2003).
Ergen anoreksiya nervoza hastalarında aile temelli terapi ile ilerlenmesi daha doğru bir yaklaşımdır. Aile, hastanın yemek yemesine destek olan aktif bir rol üstlenir. Psikoterapinin yanı sıra bir diyetisyen eşliğinde sürdürülen sağlıklı beslenme planı ile normal yeme düzeni kazandırılmaya çalışılır.
Vücut kitle indeksinin 16’nın altında olması, elektrolit dengesizlikleri, kardiyak riskler, intihar riski gibi durumlar varsa hasta, hastane ortamında izlenmelidir. Destek çevre ve aile, yeme bozukluğu konusunda bilgilendirilmeli ve bu kişilere yönelik iletişim, yaklaşım biçimi ve davranış şekillerine dikkat edilmelidir.
Sonuç
Yeme bozuklukları, oldukça ciddi ve ölümcül bir psikolojik rahatsızlıktır. Fark edildiği durumda uzman yardımına başvurulmalı, tedavi alınmalıdır. Kişiler “mükemmel” görünüm rüyasından uyanıp, kendi bedenlerini kabul etme ve kendini sevme davranışlarını güçlendirmeye çalışmalıdır. “Mükemmel” olan, sahip olduğumuz, aynada gördüğümüz kişidir.