Kadınlar ve erkeklerle ilgili kalıplaşmış yargılar, tarih boyunca hem toplumsal yapılar hem de insan zihninin işleyişiyle şekillenmiştir. Psikoloji bize bu yargıların yalnızca kültürle öğrenilmediğini, aynı zamanda beynimizin karmaşık sosyal dünyayı anlamak için geliştirdiği hızlı karar verme eğilimleriyle de bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Çocuklukta aileden duyduklarımız, okulda verilen mesajlar, medyada tekrar tekrar karşımıza çıkan sahneler derken, zihnimizde kadın ve erkek rollerine dair otomatik kalıplar oluşuyor. Peki bu kalıplar farkında olmadan cinsiyetçi tutumları besliyor olabilir mi? Bu yazıda, cinsiyetçi stereotiplerin bilişsel, evrimsel ve toplumsal cinsiyet kökenlerini, birey ve toplum üzerindeki etkilerini ve değişim olanaklarını ele alacağız.
1. Stereotip Nedir?
Günlük yaşamda farkında olmadan karşılaştığımız kalıp yargılar, çoğu zaman zihnimizin “kestirme yolları”dır. Psikolojide bu kestirmelere stereotip denir. Stereotipler, karmaşık dünyayı hızlı anlamamıza yardımcı olur; insanlar ve durumlar hakkında önyargısız düşünmek yerine zihnimiz kategorileştirir.
Bilişsel şemalar bu kategorileştirmenin temel araçlarıdır. Ancak kısa yollar, yanlış yönlendirebilir ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini pekiştirebilir (Buss, 2019).
2. Stereotiplerin Bilişsel ve Evrimsel Kökeni
Stereotipler sadece kültürün ürünü değildir; zihinsel ve evrimsel kökenleri de vardır. Evrimsel bakış açısına göre, atalarımız için hızlı karar vermek hayatta kalmak anlamına geliyordu: “dostu hızlı seç, düşmanı hızlı tanı.” Dolayısıyla zihnimiz basitleştirilmiş genellemeler üretmeye yatkındır.
Sosyal biliş (social cognition) araştırmaları, insanların otomatik olarak “bizden olan” (ingroup) ve “bizden olmayan” (outgroup) ayrımı yaptığını ortaya koyuyor. Cinsiyet rollerine dair yargılar da bu ayrımın bir parçası. Çoğu zaman farkında olmadan işleyen örtük önyargılar, zihnimizin derinliklerine yerleşiyor ve davranışlarımızı etkiliyor (Greenwald, McGhee & Schwartz, 1998).
Sandra Bem’in geliştirdiği Gender Schema Theory (Toplumsal Cinsiyet Şeması Kuramı) da bu süreci açıklar. Çocuklar erken yaşlardan itibaren çevreden aldıkları mesajları bilişsel şemalara dönüştürür. Bu şemalar hangi davranışların “erkekçe” ya da “kadınca” olduğuna dair katı sınırlar çizer.
Zamanla bireyler hem kendilerini hem de başkalarını bu şemalara göre değerlendirir. Böylece toplumsal cinsiyet stereotipleri yalnızca kültürel baskılarla değil, zihinsel şemalar aracılığıyla içselleştirilir (Bem, 1981).
3. Cinsiyetçilik ve Stereotipler
Cinsiyetçilik, bu otomatik stereotiplerin toplumsal yansımalarından biridir. Kadınlar genellikle bakım ve duyarlılık gibi rollerle eşleştirilirken, erkekler güç, liderlik ve rekabet ile ilişkilendirilir.
Ambivalent Sexism Theory (Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Kuramı), cinsiyetçiliğin hem düşmanca (hostile) hem de benevolent (iyi niyetli) biçimlerini kapsayan bir kuramdır. Düşmanca cinsiyetçilik kadınları küçümseyip kontrol etmeye çalışırken, benevolent cinsiyetçilik kadınlara “korunması gerekir” veya “nazik ve şefkatli” oldukları varsayımını yükler.
Bu durum, stereotiplerin sadece olumsuz değil, bazen “olumlu” görünen şekillerde de ifade edilebileceğini gösterir (Fiske & Glick, 1995). Kadınların korunması gerektiği, naif oldukları varsayımı kulağa olumlu gelse de aslında onları sınırlayan ve güçten uzak tutan bir kalıp yargıdır.
Medya ve kültür, bu kalıpları sürekli tekrar ederek bireylerin zihninde pekiştirir; çizgi filmlerden reklamlara, sosyal medyadaki içeriklerden haber diline kadar cinsiyet rollerinin sabitlenmesine katkıda bulunur (Glick & Fiske, 2001).
4. Toplumsal Sonuçlar
Bu stereotiplerin toplumsal sonuçları oldukça açıktır. İş yaşamında cam tavan (glass ceiling) olarak adlandırılan görünmez bariyerler, kadınların üst düzey pozisyonlara yükselmesini engeller (Eagly & Carli, 2007).
Gündelik yaşamda da benzer kalıplar gözlenir: bir kadının araba kullanma biçimi çoğunlukla “kadın sürücü” etiketiyle küçümsenirken, aynı hatayı yapan bir erkek için bu sıradan bir sürücü hatası olarak görülür.
Psikolojik açıdan bakıldığında, bu kalıp yargılar bireylerin öz-yeterlilik ve benlik algısını şekillendirir. Çocuklar, toplumun onlara çizdiği sınırlar içinde yeteneklerini sorgular ve potansiyellerini küçümseyebilir (Bandura, 1997).
5. Değişim Mümkün mü?
Sosyal psikoloji araştırmaları, contact hypothesis (Allport, 1954) çerçevesinde, farklı cinsiyet rollerine sahip bireyler arasındaki pozitif etkileşimlerin önyargıları azaltabileceğini gösterir. Ancak bireysel düzeyde farkındalık ve eğitim yeterli değildir.
Feminist psikoloji perspektifi, cinsiyetçilikle mücadelede yapısal çözümleri vurgular (Lips, 2017). İş yerinde eşit fırsatlar, eğitim politikalarında cinsiyet nötrlüğü ve medya içeriklerinde temsil çeşitliliği, toplumda stereotiplerin kırılmasına yardımcı olabilir.
Ayrıca implicit association test gibi araçlar, bireylerin kendi bilinçdışı önyargılarını fark etmesini sağlar ve üstüne düşünmeyi teşvik eder (Greenwald et al., 1998).
Kapanış
Zihnimiz, karmaşık dünyayı anlamlandırmak için kısa yollar üretir; stereotipler de bu yolların en bilinen örneklerindendir. Ancak bilinçli farkındalık gelişmediğinde kadın ve erkeklere dair kalıp yargılar, hem bireylerin potansiyelini sınırlamakta hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini sürdürmektedir.
Stereotipleri fark etmek ve sorgulamak, bireyler ve toplum için cinsiyetçilikle mücadelede kritik bir adımdır. Ancak bu noktada medyanın ve toplumsal cinsiyetçi kalıpların rolleri küçümsenmemeli.
Cinsiyetçi söylem ve tutumların değişmesi noktasında bilinçli davranılmalıdır. Kısaca, cinsiyetçi kalıplar zihnimizin kısa yolları olabilir ama bizi yanlış yollara da götürebilir; onları yıkmak ise mümkün ve elzemdir.
“Toplumsal cinsiyet, çocukların ve yetişkinlerin kendi potansiyellerini nasıl sınırlandırdıklarını ve dünyayı nasıl algıladıklarını şekillendirir. Onu fark etmek, değişimin ilk adımıdır.” – Sandra Bem
Kaynakça
-
Allport, G. W. (1954). The nature of prejudice. Addison-Wesley.
-
Bem, S. L. (1981). Gender schema theory: A cognitive account of sex typing. Psychological Review, 88(4), 354–364.
-
Fiske, S. T., & Glick, P. (1995). Ambivalent sexism and attitudes toward women: Evaluation of a model. Journal of Personality and Social Psychology, 68(6), 491–512.
-
Eagly, A. H., & Wood, W. (2012). Social role theory. In P. A. M. Van Lange, A. W. Kruglanski, & E. T. Higgins (Eds.), Handbook of theories of social psychology (Vol. 2, pp. 458–476).
-
Buss, D. M. (2019). Evolutionary psychology: The new science of the mind (6th ed.). Routledge.


