Savunma sanatı denildiği zaman insanların aklında genellikle gerçeği yansıtmayan yargılar belirir. Maalesef ki bu etiketleme meselesi pek bilinmeyen hemen her şey için geçerli. Neyse ki bu makalede bir savunma sisteminin nasıl anlamlara gelebileceğini, inceliklerini işleyeceğiz. Oyuncu ve dövüş sanatları ustası Bruce Lee’nin dünyaya tanıttığı Ving Tsun’un (Wing Chun) temel prensiplerinden yola çıkacağız.
Bu alan, zamanımızın ruhuna uygun olarak (zeitgeist) sosyo-politik problemlere yönelik şiddetsiz fakat etkili bir direniş metodolojisi sunar. Daha doğrusu belki de bir tür “direnmeyiş” önerir. Nitekim bu uygulamalar bütününün temelinde geometri ve çeşitli felsefelerin kombinasyonu bulunmaktadır. Derinlerinde mantıkla yoğrulmuş Ving Tsun, köklü sistemsel değişiklikler meydana getirmek için uygun bir anahtardır.
Otoriteye Karşı Ving Tsun
Otoriter uygulamalar ve sistemler içerisinde Ving Tsun, rakiplerin güçlerini yönlendirebilme prensibi sunar. Başka bir deyişle rakipler bizden çok güçlüyse, onlara fiziksel güçle karşılık vermek akıllıca sayılmaz. Bunun yerine şiddetin içselleştirilmediği fakat gücün yönlendirildiği stratejik bir prensip açığa çıkar.
Örneğin bir şekilde üzerimize ağır materyallerle baskı yapıldığında, etimizle ve kemiğimizle meydan okursak, mantıklı davranmamış oluruz. Yine de tıpkı pirana bireyleri gibi organize olabildiğimiz, sıkı canlı zincirler oluşturabilirsek gerçek bir etkide bulunabiliriz. Bu da Ving Tsun’daki Kanat Kolu (Bong Sao) temel tekniğiyle örneklendirilebilir. Söz konusu tekniğin özü, direkt çarpışmadan uzak durarak rakibin enerjisini boşa çıkarmaktır. Başka bir deyişle, rakip bu şekilde, stratejik bir biçimde kontrol altına alınmış olur.
Psikomitoloji: Efsanelerin Terapötik Kodları
Ving Tsun’un temelinde nesilden nesile aktarılan mitolojik anlatılar bulunmaktadır. Dövüş sanatları ustası ve kurucusu, Hollywood oyuncusu, felsefeci Bruce Lee ile öğretmeni Yip Man gibi nice başarılı savunma sanatları uygulayıcısı mitlerden beslenmiştir. Buna göre Ving Tsun efsaneleri, tekniklerini şekillendirmiştir.
Söz konusu savunma sanatının meydana gelişiyle ilgili aktarımlar sözeldirler. Dolayısıyla bunların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını bilemeyiz. Yine de bizlere yol gösterirler ve önemli olan da budur. Öyle ki adına altı biyografik film çekilen Yip Man de öğrencilerine, hikayelerin gerçek olup olmadığının değil de tekniklerin işe yaramasının önemli olduğunu aktarmıştır. O halde söz konusu savunma sanatının altyapısını oluşturan mitler, kollektif bilinç dışında yaşayan çok katmanlı sembollerdir.
Ng Mui ve Ving Tsun’un Kökeni
Yip Man dahil çoğu usta Ving Tsun’u, Ng Mui isminde Buda ekolünden bir “rahibenin” meydana getirdiğini aktarır. Buna göre Ng Mui, 17. yüzyılda Çin’deki Shaolin Tapınağı’nın yıkılmasından sonra hayatta kalabilen beş ustadan biridir. Söylentiye göre Ng Mui Güney Çin’e giderek yeni bir savunma sanatı geliştirir.
Ustanın tapınağın yıkımından sonra hayatta kalması “ölüm ve yeniden doğuş” mitine karşılık gelir. Bu hikaye psikomitolog Joseph Campbell’in temsil ettiği klasik kahramanın yolculuğu yaklaşımını ters yüz eder. Daha açık bir biçimde güç yerine zekayı, sertlik yerine akışı öne çıkartır, ikilikleri (binary) ve normatif cinsiyet algısını aşar. Öte yandan sisteme ismini veren Ng Mui’nin öğrencisi, evlenme teklifini reddettiği için kendisini tehdit eden bir zorbayı, Ving Tsun teknikleriyle alt eder. O artık kurtarıcı bekleyen ve kurtarılan değil, kendisinin kurtarıcısıdır.
Psikomotor Beceriler ve Baskılara Rağmen Sakin Kalabilmek
Psiko, zihin, düşünce, duygular ve algılarla ilgiliyken motor, kas aktivitesi, beden hareketleri ve reflekslerle alakalıdır. Bu iki kavram bir araya geldiğindeyse, zihinsel süreçlerle bedensel hareketlerin birlikte çalışmasını anlarız. Denge, koordinasyon, hızlı karar alma, refleksler ve hareket hafızası psikomotor becerilerle ilişkilidir.
Bu noktadan hareketle bize yönelik bir atak olduğunda bunu algılamak psiko, bu atağa yönelik karşılık verebilmek motor, düşünmeden fakat farkındalıkla yapmak ise otomatikleşmiş psikomotor beceridir. O hâlde yeni bir hareket becerisi edinmek için, tekrar etmek kaçınılmazdır. Böylece bu beceri gelişir ve kendiliğinden bir hâl alır.
Öte yandan korku, kaygı, öfke gibi duyguların tetiklediği, sinir sistemimizin modlarına takılmadan, akış (flow, yield, redirect) haline geçmiş oluruz. Tehdite rağmen bakışların aktif, nefesin derin ama yumuşak, yani gövdenin rahat olması mefhumu ventral vagal aktivasyonla ilgilidir. Demek ki ne kaçarsın (flight), ne donarsın (freeze) ne de savaşırsın (fight) fakat her şeye de hazırsındır. İşte buna psiko-fiziksel uyanıklık hâli diyoruz.
Donmak, sinir sisteminin motor sinyalleri etkisiz hale getirmesiyle meydana gelir. Ving Tsun tekniklerinde ise sürekli mikro hareket hali vardır, merkez hat, eller, dirsekler “duyar” pozisyondadır. Bu ilişkisellik içinde gelen atak (saldırı) seni engelleyemez, onunla devinirsin. Daha anlaşılır haliyle, rakibi bir enerji olarak deneyimlediğimizde ve biz ona doğrudan karşı koymadığımızda yani direnç göstermediğimizde, uyguladığı güç kendisine döner. Yani daha güçlü olana karşı, doğrudan saldırarak kazanamayız. Yine de kendi zorbalığıyla baş başa kalmasını sağlayabiliriz.
Ng Mui’nin Yılan ve Turna Kuşu Yaklaşımı
Ng Mui, Qing Hanedanlığı’nın Shaolin Tapınağı’nı yıkmasının akabinde Güney Çin’in dağlık ormanlarına çekilir. Günün birinde bir yılanla bir turna kuşu arasındaki sessiz ve neredeyse zarif karşılaşmaya tanık olur. Yılan kıvrılarak hareket eder ve doğrudan saldırmaz. Turna kuşuysa tek bir hareketiyle yılanın her atağını savuşturmayı başarır.
Yılan yerde hareket eder, sakin ve sessizdir fakat ölümcüldür. Deri değiştirebilmesiyle, dönüşümü ve yeniden doğuşu simgeler. Turna kuşuysa çoğu zaman havadadır, kanadıyla zarif bir savunma yöntemi vardır. Dengelidir (merkezlenmiş), estetik fakat dikkatlidir. İşte Ng Mui, kazananın ve kaybedenin olmadığı bu karşılaşmayı, Ving Tsun’un temeline oturtur. Birbirlerine karşı olmadan birlikteliklerinden öğrenen, birbirini deneyimleyen bu iki form, kaba kuvvetin dışına çıkmayı öğretir.
Ving Tsun ve Güç Kavramının Yeniden Tanımlanması
Bu mit ve Ving Tsun zayıf olanın güçsüz olduğuna dair olan bakış açısını ortadan kaldırır. Diğer bir ifadeyle güç kavramının anlamı değişmiş, farklı bir güç biçimi açığa çıkmıştır. Suyun bir kayayı zamanla şekillendirmesi ya da kaynağıyla karışması için kayanın etrafından dolaşması gibi, bizler de taşlaşmış sistemlerle ve temsilcileriyle doğrudan çarpışmamalıyız.
Ani parlamalarla ortaya çıkan eylemlere değil, sürekli akarak şekillendiren bir uyanıklık halini benimseyebiliriz. Daha sade bir dille, kaçan değil dinleyen, savaşan değil de yönlendiren ve katılaşan değil, yumuşayarak sağlamlaşan bir süreç haline geliriz. Direnmeden direndiğimizde yansıtmış, yıkmaya ve zorlamaya değil de alan açmaya yöneldiğimizde, sistemi kendi gücüyle değiştirmekte oluruz.
Sonuç olarak bedensel-zihinsel (bütünsel) farkındalığımız olduğunda diktatörlere kendi baskılarını, içselleştirmeden iade ederiz. Regüle olmuş bir sinir sistemi, başka sinir sistemlerine de regülasyon sağlar.