Philip G. Zimbardo, Stanford Üniversitesi‘nde 50 yıl boyunca ders vermiş bir profesördür. Zimbardo’nun 15-21 Ağustos 1971 tarihleri arasında Jordan Hall’ın bodrum katında gerçekleştirdiği Stanford Hapishane Deneyi, ün kazanmış ancak deney sonrası yoğun eleştiri ve tepkiye maruz kalmıştır.
Zimbardo; yarattığı yapay hapishane ortamında otorite ve güçsüzlük durumlarının insan üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamış, özellikle gardiyan rolündeki katılımcıların kontrolden çıkması ve şiddete eğilimlerinin artması sebebiyle deneyi sonlandırmıştır.
GİRİŞ
Deney, 1971 yılında Stanford Üniversitesi‘nde profesör olan Philip Zimbardo tarafından yapılmıştır. Deneye başlarken, sonuçların bu denli çarpıcı olacağı tahmin edilmemekteydi. Amaç; Amerikan hapishanelerindeki gardiyanlar arasında bildirilen vahşetin, gardiyanların sadist kişilik özelliklerinden mi (mizaca dayalı) yoksa hapishane ortamının doğasından mı (durumsal) kaynaklandığını ortaya koymaktı.
METODOLOJİ / YÖNTEM
Yirmi dört erkek üniversite öğrencisi psikolojik sağlık testlerinden geçirilmiş, ardından Stanford Üniversitesi’nin psikoloji binasının bodrum katında kurulan simüle edilmiş hapishane ortamında rastgele “mahkum” veya “gardiyan” olarak atanmışlardır.
Her şey, gerçek bir hapishane atmosferini yansıtacak şekilde tasarlanmıştır. Mahkumların hücreleri ve gardiyanların odaları son derece gerçekçi bir biçimde oluşturulmuştur.
GERÇEKÇİ KOŞULLAR
Mahkumlar hiçbir uyarı yapılmaksızın evlerinden tutuklanmış, böylece deneyin gerçekçiliği artırılmıştır. Bu yöntem, mahkum rolünü üstlenen katılımcıların rollerine daha kolay psikolojik uyum sağlamaları amacıyla kullanılmıştır.
Deneyin ilk günü, mahkumların parmak izleri alınmış, fotoğrafları çekilmiş ve gerçek bir mahkum taşıma aracıyla yapay hapishaneye sevk edilmişlerdir.
HAPİSHANE SÜRECİ
Mahkumlar dar alanda, üç kişilik hücrelerde tutulmuştur. İlk gün gardiyanlar yalnızca Zimbardo’nun verdiği görev ve emirleri uygulamışlardır. Ancak ikinci gün mahkumlar isyan etmeye başlamış; örneğin, birinci hücredeki mahkumlar yataklarını hücre kapısına siper etmişlerdir.
Bu isyan, gardiyanlardan gelen sert ve vahşi tepkilerle karşılık bulmuştur. Zamanla gardiyanlar, mahkumlara karşı daha sert, baskıcı ve cezalandırıcı hale gelmiştir.
Mahkumlar itaatkâr bir psikolojiye bürünürken, gardiyanlar rollerine daha çok kaptırmış ve artan bir şekilde şiddete yönelmişlerdir.
Zimbardo, aynı zamanda hapishane müdürü rolünü de üstlenmiş, bu durum araştırmanın etik sınırlarını zorlamıştır.
İsyan eden mahkumlar cezalandırılmış, yatakları alınmış ve yiyecek verilmemiştir. Uyum sağlayan mahkumlar ise ödüllendirilmiştir.
ETİK BOYUTU
Deney planlanan süresi olan iki haftaya ulaşamadan, sadece 6 gün içinde sonlandırılmıştır.
Deneyin üçüncü gününde, 8612 numaralı mahkum yoğun bir psikolojik çöküntü yaşamış, öfke nöbetleri geçirmiş ve küfürler etmiştir. Bu durum Zimbardo tarafından bile ancak zamanla fark edilmiştir.
Etik ihlallerin başında, katılımcıların deneyden istedikleri zaman çekilme hakları olmasına rağmen, deneyin kurgusal yapısının buna izin vermemesi gelmektedir.
Zimbardo’nun hem araştırmacı hem de hapishane müdürü olması, objektif kararlar almasını zorlaştırmış ve bu nedenle eleştirilmiştir.
Nazi kamplarını andıran cezalar, şiddetin dozu ve aşağılamalar, deneyin etik dışı bulunmasına neden olmuştur.
BULGULAR
Gardiyanlar giderek daha otoriter ve saldırgan bir yapıya bürünmüş, mahkumlarda ise psikolojik çöküntü, yoğun stres, itaat ve korku görülmüştür.
Mahkumlar arasında rolünü benimseyip itaat edenler de olmuş, isyan edenler de. Bu da sosyal rollerin bireyler üzerindeki etkisini göstermiştir.
Belirsizlik ve çaresizlik, mahkumların hayatta kalmak için uyumu bir strateji haline getirmelerine yol açmıştır.
GERGİN OTORİTE VE ŞÜPHE
Bazı gardiyanlar uyguladıkları cezaların etkisiz olduğunu düşünerek şiddetin dozunu artırmış, mahkumlara daha aşağılayıcı görevler vermeye başlamışlardır.
Zimbardo ve ekibi müdahale etmeye çalışsa da, gardiyanlar 6. güne gelindiğinde otoritelerini suistimal ederek daha keyfi cezalar uygulamaya başlamışlardır.
SONUÇ
Mahkumlar ve gardiyanlar arasındaki iletişim, deneyin ilerleyen günlerinde tamamen düşmanca ve insanlık dışı bir hal almıştır.
Katılımcıların deney öncesinde ruh sağlığı açısından tamamen sağlıklı olmaları, yaşananların kişisel değil ortamın etkisiyle ortaya çıktığını kanıtlamıştır.
Güç zehirlenmesi yaşayan gardiyanlar, keyfi işkenceler yapmış, otoriteye boyun eğmeyen mahkumlar ise yüksek seviyede psikolojik gerilim ve çöküntü yaşamıştır.
Bu deney göstermiştir ki:
Sosyal roller, otorite ve durumların yarattığı psikolojik etkiler, bireylerin davranışlarını tahmin edilenden çok daha fazla etkileyebilir.
Güç ve otoriteyle gelen sorumluluk, sağlıklı yönetilmediğinde acımasızlık ve insanlık dışı davranışlara dönüşebilir.