Günümüzde, günlük yaşamımızı büyük ölçüde şekillendiren etmenlerden en önemlisi internettir. İnternet kullanımının bilinçsiz olması halinde doğacak sorunlara sosyal psikoloji kapsamında bir bakış açısı sunduk. 2000’li yılların başlarında ufak ufak filizlerini atan sosyal medya furyası, pandemi ile birlikte hız kazanarak günümüze büyük bir bomba gibi düşmüştür. “We Are Social” verilerine göre, dünyadaki internet kullanıcılarının ortalama kullanım süresi 7 saate kadar ulaşmıştır. Bu araştırmanın, dünya genelindeki internet erişimi olan nüfusun yüzde altmış altısını kapsadığı göz önüne alındığında, bu sonuç oldukça korkutucu görünmektedir (We Are Social, 2024). İnsanlar sosyal medya platformları arasında Instagram, Facebook, X (eski Twitter), YouTube gibi araçları tercih etmekte ve günde bu platformlarda uzun saatler geçirmektedirler. Peki, bu kadar çok vaktimizi harcadığımız bir şeyi ne kadar bilinçli kullanıyoruz?
Sosyal Medyanın Bilinçsiz Kullanımının Sonuçları
Sosyal medya, bilinçsiz bir şekilde kullanıldığında, bazı sosyal bozulmalara yol açabiliyor. Bu bozulmaların başında haber kaynaklarının doğrulanamaması ve sahte gerçeklik algısının oluşması gelmektedir. Günümüzde, sosyal medya kullanımı televizyon kullanımının yerini aldığından, insanlar haberleri çoğunlukla bu platformlar üzerinden takip etmeye başladılar. Habercilik, üniversite eğitimi ve uzun yıllara dayanan tecrübelerle kanıtlara dayalı olarak yapılması gereken bir meslekken, günümüzde ilkokul düzeyinde bir insanın yayınladığı gönderi de haber niteliği oluşturabiliyor. İnsanlar, bu tür hesapları takip ederken, takipçi sayılarından ya da gönderilerin yorumlarından yola çıkarak doğruluk tahmininde bulunmak durumunda kalıyorlar ve bu nedenle yanıltıcı içerikleri ayırt edemez hale gelebiliyorlar (Newman, 2020).
Özellikle sosyal medya platformları, her bireyin kolayca içerik üretebildiği araçlar olduğundan, burada paylaşılan bilgilerin doğruluğu çoğu zaman sorgulanmaz. İnsanlar, sadece bir başkasının yazdığına ya da paylaştığına bakarak inandıkları için, yanlış bilgilere maruz kalmaları daha olası hale geliyor. Bu durum, toplumda bilgi kirliliğine yol açarken, kişilerin doğru ve güvenilir kaynaklara ulaşmalarını engelliyor (Smith & Williams, 2021).
Sahte Gerçeklik Algısı
Sosyal medyanın en büyük etkilerinden biri, sahte gerçeklik algısının oluşmasıdır. Özellikle Instagram gibi platformlarda, insanların kişisel hayatlarını paylaştığı içerikler, gerçeklik algımızı ciddi şekilde bozabiliyor. Bu platformlarda paylaşılan fotoğraflar, videolar ve hikayeler, genellikle aşırı mükemmel bir yaşamı yansıtmakta ve bireylerde benlik algısı ile ilgili sorunlara yol açabilmektedir. İnsanlar, “mükemmel” hayatlar sunan hesapları takip ettikçe, kendi hayatlarını bu paylaşımlarla kıyaslamaya başlarlar. Bu durum, kaygı, depresyon ve düşük özsaygı gibi psikolojik sorunlara yol açabilir (Bağımlılık Dergisi, 2010).
Birçok kişi, sosyal medyada gördüğü “ideal” yaşamları kendi yaşamlarıyla karşılaştırarak, mutsuzluk hissine kapılabilir. Estetik kaygılar, mükemmel bedenler, lüks yaşamlar ve daha fazlası, sosyal medyanın kullanıcılar üzerinde yaratmaya çalıştığı görsel yanılsamalardır. Bu sahte hayatlar, bireyleri kendi yaşamlarına dair tatminsizlik ve memnuniyetsizlik duygularına sürüklerken, başkalarına ait paylaşımlar üzerinden kendilerini eksik hissetmelerine neden olmaktadır. Apple Cider Vinegar dizisi de bu sahte gerçeklik algısını besleyen bir örnektir. Dizide, kullanıcılar yanlış bilgilerle ve manipülasyonlarla büyük bir takipçi kitlesi oluşturmayı başarıyorlar. Bu da, sosyal medyanın estetik ve bireysel başarı üzerinden kurduğu sahte gerçeklik algısının bir başka örneğidir.
Olumsuz Alışkanlıkları Destekleyen İçerikler
Günümüz örgütlenmelerinin çoğu sosyal medyada sıkça kullanılan mesajlaşma uygulamaları üzerinden yapılmaktadır. X gibi toplumsal konuların konuşulduğu platformlarda nefret söylemleri oldukça artmıştır. Cinayet, taciz ve toplumsal huzuru oldukça etkileyecek birçok paylaşım bulunmaktadır. Bu içerikler, insanların düşüncelerini etkileyebileceği gibi, toplumsal huzursuzluk ve bireyler arasında güven bunalımına da yol açabilmektedir (Patel, 2022).
Netflix’in popüler belgeseli “Don’t F**k with Cats” (Kedilerle Uğraşma) üzerinden, sosyal medyanın psikolojik etkilerine dair önemli bir örnek sunulmaktadır. Bu belgeselde, bir adamın internette paylaştığı şiddet içerikli video ile başlamakta ve ardından sosyal medyanın bu kişinin davranışlarını takip eden internet kullanıcıları üzerindeki etkisi derinlemesine incelenmektedir. Belgeselde, hayvanlara şiddet gösteren birinin videolarını izleyen bir grup internet kullanıcısının, gerçek hayatta bu kişinin kimliğini ifşa etmek için uzun bir süre boyunca sosyal medyada ipuçlarını takip ettiği görülmektedir. Ayrıca kedilere işkence etmeye ilgi duyan gençlerin gruplaşmasında etkisi gözlenmiştir. Aynı durum, uyuşturucu bağımlılığını özendiren bazı filmler ve şarkılarda da görülmektedir.
Sosyal Medyanın Psikolojik Etkileri
Sosyal medya kullanımı, bireylerin psikolojik durumlarını da doğrudan etkileyebilmektedir. Araştırmalar, sosyal medya bağımlılığının depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik rahatsızlıkları artırabileceğini göstermektedir. Çoğu kullanıcı, sosyal medyayı yalnızlıklarını giderme veya depresyon gibi olumsuz ruh halleriyle başa çıkma aracı olarak kullanmaktadır. Bu durum, sosyal medyanın sağladığı “anlık mutluluk” hissiyle geçici bir rahatlama sağlasa da, uzun vadede bu alışkanlıklar psikolojik sorunları daha da derinleştirebilmektedir.
Sosyal medya üzerinde sürekli olarak beğeniler, yorumlar ve paylaşımlar almak, bireylerde sürekli bir onay arayışını tetikleyebilir. Bu durum, kişisel kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir ve bireylerin sosyal medya üzerinde sahip oldukları imajlarına dayalı bir benlik algısı geliştirmelerine yol açabilir. Bu durum, gerçek hayatta kişisel ilişkilerde zorluklar yaratabilir ve bireylerin sosyal becerilerini zayıflatabilir.
Sonuç ve Öneriler
Sonuç olarak, sosyal medyanın günlük yaşamımızda giderek daha fazla yer kapladığı ve bu platformların bilinçsiz kullanımının ciddi sosyal ve psikolojik sorunlara yol açabileceği anlaşılmaktadır. İnsanların sosyal medya platformlarını daha bilinçli kullanmaları, doğru bilgiye ulaşmaları ve gerçek dışı algılardan kaçınmaları gerekmektedir. Bununla birlikte, sosyal medya bağımlılığını önlemek ve psikolojik sorunların önüne geçmek için farkındalık oluşturmak oldukça önemlidir. Aileler, eğitimciler ve psikologlar, sosyal medya kullanımının etkileri hakkında bireylere eğitim vermeli ve sağlıklı internet alışkanlıkları kazandırmalıdır.
Ayrıca, sosyal medya platformları, kullanıcıların ruh sağlığını olumsuz etkilememek için içerik denetimleri ve farkındalık oluşturma çalışmalarını daha fazla gündeme almalıdır. Sosyal medya, doğru kullanıldığında, eğlenceli ve faydalı bir araç olabilir. Ancak aşırı ve bilinçsiz kullanım, ciddi psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, sosyal medyanın hayatımızdaki yerini sağlıklı bir şekilde düzenlemek, hem bireylerin hem de toplumların ruh sağlığını korumak adına önemli bir adım olacaktır.