Giriş: Sürekli üzüntüsünü dile getirdiğinde azarlanan çocuk, ergenliğinde duygularını bastırmayı öğrenerek kendini ifade etmekte zorlanan birine dönüştü. Agresif ses tonlarıyla disipline edilen çocuk, büyüdüğünde kendini savunurken öfkeyle konuşan biri haline geldi. Sürekli kıyaslanan çocuk, zamanla kendini yetersiz ve değersiz hissetmeyi içselleştirdi. Hata yaptığında anlayış yerine suçlamayla karşılaşan çocuk, şimdi risk almaktan çekinen, adım atmaktan korkan bir birey oldu. Yalnızca “uslu” olduğunda sevgi gören çocuk, bugün kendi ihtiyaçlarını hiçe sayarak başkalarını memnun etmeye çalışan biri olarak yaşıyor. Bu kişiler, şu an toplumda birer ergen ya da yetişkin olarak, fark edilmemiş yaralarıyla, duygusal yükleri omuzlarında taşıyarak yaşamlarına devam ediyor. Çoğu zaman neden bu kadar öfkeli, kırılgan, sessiz ya da herkesi memnun etmeye çalışan biri olduklarını bile fark edemiyorlar. Oysa tüm bu davranışlar, bir zamanlar görülmeyen, duyulmayan, anlaşılmayan duygusal ihmaller yaşamış çocukların sessiz çığlıklarının yankısıdır. Bu yazıda, bu durumlara bir şekilde maruz kalmış çocukların, sonucunda nelerle büyümek zorunda kaldıklarına, gelecek hayatlarında ne gibi sonuçlar doğurabileceğine değineceğiz.
Çocukluk Çağında Duygusal İhmalin Uzun Vadeli Etkileri
Çocuklarda duygusal ihmal, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının sürekli olarak göz ardı edilmesi veya yetersiz karşılanması durumudur (Şema psikoloji, 2024). Bu ihmaller doğrultusunda çocuklar, duygusal gelişimleri sekteye uğrar ve duygularına cevap verilmediğini ya da vermemeleri gerektiğini öğrendikleri için bastırmanın en doğru olduğuna karar verirler. Çocuğun ebeveynleriyle olan bu duygusal bağlar, ilk kurduğu ve en önemli bağlardır. Çocuk için hayatının ilk deneyimleri olan bu bağlar, yaşamının ilerleyen süreçlerini de etkileyecek düzeydedir. Araştırmalar, ebeveynlerin farkında olmadan çocuklarına duygusal zarar verebileceğini göstermektedir. Özellikle, aşırı otoriter, ilgisiz veya aşırı koruyucu, aşırı eleştirel, sürekli meşgul, empati yoksunu ve mükemmeliyetçi ebeveynler, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını yeterince karşılamayabilir (Şema psikoloji, 2024). İster istemez ebeveynler duygusal ihmaller sonucu çocukluk çağı travmaları da oluşturabileceği göz ardı edilmemelidir. Bunlar sonucunda çocuklar, uzun vadeli olarak duygusal yükleri taşıyan bireyler olacaklardır. Duygusal ihmaller ve çocukluk çağı travması sonucu en çok da “Duygusal düzensizlik (Emotional Dysregulation)” yaşayan bireyler toplumda olacaktır. Duygusal düzensizlik, korku, öfke ve üzüntü gibi duyguların niteliğini ve yoğunluğunu düzenlemeye çalışıp uygun bir duygusal tepki üretememe durumudur. Duygusal düzensizliği birçok biyolojik ve çevresel faktör etkileyebilir. Genellikle çocukluk veya ergenlikte ortaya çıkar, ancak sorun yetişkinlikte de devam edebilir (Giorgi, 2024). Çocuklukta ebeveynlerin yanlış tutum ve tepkileri sonucunda duygusal düzenleme yeterince öğrenilemediğinde, birey duygularını yönetmeye yardımcı olan önemli becerilerden yoksun kalacaktır. Duygusal düzensizliğin sonucunda, öfke patlamaları, kaygı, depresyon, madde bağımlılığı, intihar düşünceleri, kendine zarar veren bireyler oluştururken (WebMD, 2023); genel duygusal ihmallerinde sonucu olarak, çocuklar, yetişkinlikte güvensizlik, düşük öz-değer ve yakın ilişkilerde zorluklar yaşama eğiliminde olacaklardır (Şema psikoloji, 2024). Ve sonucunda, Sürekli üzüldüğünde azarlanan, sadece “uslu” olduğunda sevilen, hata yaptığında suçlanan kısacası duygusal ihmaller yaşamış bu çocuklar, maalesef ki belki de şu an ergen ya da yetişkin olarak geçmişin etkilerini, izlerini hala daha yaşayabilecekleri ve uzun vadeli etkileri olabileceği unutulmamalıdır.
Duygusal İhmalin Ardından Gelişen Başa Çıkma Stratejileri
İnsanlar yaşadıkları stresli ve gergin durumların farkına vardıklarında bir şekilde başa çıkmaya çalışırlar. Bazıları yapıcı şekilde yaklaşıp problemlerini çözmeye odaklanıp, destek arayışında olurken; bazıları ise kaçınma, inkâr gibi sağlıksız yöntemlere yönelebilirler. Duygusal ihmal yaşamış çocuklar ise, duygusal düzenleme becerilerinin gelişememesi, öz değerlerinin düşük olması gibi nedenlerden dolayı ileriki süreçlerinde sağlıksız başa çıkma stratejilerine yönelmeleri daha olasıdır. Özellikle geçmişten gelen acı dolu anıları tetikleyecek eylemlerden kaçmak için kaçınma başa çıkma yöntemleri kullanırlar. Kaçınma başa çıkma (Avoidance coping), stres ve kaygı yaratır ve öz güveni tahrip eder (Boyes, 2013). Örneğin, her hata yaptığında eleştirilen çocuk, ergenliğinde hata yapmaktan korkar hale gelir ve yapmaması gerektiğini öğrenir. Sonucunda yetişkinliğinde, karar vermesi gereken önemli konularda geri planda kalır çünkü kaçınarak sorun yaşamamayı umar ya da uslu olduğunda sevilen çocuk, başkalarını memnun etmesi gerektiğini öğrenir. Yetişkinliğinde ise, kendi ihtiyaçlarını ifade etmekten kaçınır ve kendi isteklerini sürekli geri plana atar. Buradaki en önemli şey, kişi bu durumu bilinçsizce yapmamaktadır; aslında bu, çocuklukta öğrenilmiş bir başa çıkma stratejisidir. Kişiler bunu bir nevi hayatta kalma yolu olarak görüp, bu şekilde davranmayı sürdürmüşlerdir. Bu strateji işlevsel ve zararsız gibi görünse de yetişkinlikte ve ergenlikte bir dağ gibi büyüyen sorunlara yol açması kaçınılmazdır. İlerleyen dönemlerde düşük öz saygı, duygusal tükenmişlik, anksiyeteye kadar gidebilir. Zararlı başa çıkma yöntemleri, zayıf ruh sağlığı sonuçları ve daha yüksek psikopatoloji semptomları ifade etmektedir. Aynı zamanda bu kişilerin riskli davranışlarda bulunma olasılıkları, sigara veya alkol kullanma olasılıkları daha yüksektir (Algorani & Gupta, 2023). Zayıf ruh sağlığı ve riskli davranışlar dışında da yaşadıkları duygusal ihmale göre, ilişkilerde sınır koyamama, toksik ilişkilerde kalma, duygusal sömürmelere maruz kalma, kendini yetersiz hissetme, agresif davranışlar gibi birçok yaşanacak sorunlarda ortaya çıkabilir ve duygusal, davranışsal, ilişkisel alanlarda da kendini gösterir ve sonucunda çok yönlü sorunlara yol açar.
Sonuç: Çocukluk Deneyimlerinden Özgür Bir Yetişkinliğe
Çocuklukta duyulmayan duygular, küçümsenen çabalar, agresif ses tonlarıyla disipline edilmeler yetişkinlikte derin izler bırakabilir. İnsanlar hayatlarında her zaman mükemmel deneyimlerle büyümezler. Ancak bu, çocuklukta sessiz kalan duyguların asla anlaşılmayacağı ya da ifade edilemeyeceği anlamına gelmez. Büyürken, eksiklikleri doldurmak için yanlış yollara sapılmış olabilir; belki de zarar verse de inkâr etmek ya da duyguları bastırmak tek doğru çözüm gibi görülmüş olabilir. Fakat geçmişin sessiz duyguları sağlıksız bir şekilde değil, bugünün cesur adımlarıyla bir ses bulabilir. Terapilerle, sağlıklı ilişkiler kurarak ya da sadece duyguları dile getirerek, duygularımızı anlayarak, kendimize şefkat göstererek yaraları iyileştirmenin yolları olabilir. Önemli olan, geçmişin yüklerini taşımak zorunda olmadığınızı, yalnız olmadığınızı fark etmektir. Ve bu fark ediş, özgür bir geleceğe adım atmanın en büyük temel taşıdır. Çocuğun büyümüş haline şefkatle yaklaşmanın yanı sıra bu ihmalleri yaşayan çocuklara da aynı anlayış ve duyarlılıkla yaklaşılmalıdır. Ebeveynler, çocuklarının duygularını bastırmak yerine onlara duygularını tanıma, anlama ve ifade etme hakkı tanımalılardır. Anlayış ve duyarlılıkla büyüyen çocuklar demek, geleceğe umutla bakabilen bireyler yetiştirmek demektir.
Kaynakça
Boyes, A. (2013). Avoidance Coping. Psychology Today. https://www.psychologytoday.com/us/blog/in-practice/201305/avoidance-coping
Algorani, E. B., & Gupta, V. (2023). Coping Mechanisms. National Library of Medicine. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK559031/
Giorgi, A. (2024). How Emotional Dysregulation Feels and Affects Behavior. Verywell health. https://www.verywellhealth.com/emotional-dysregulation-8546830#citation-1
Bhandari, S. (2023). What Is Emotional Dysregulation?. WebMD. https://www.webmd.com/mental-health/what-is-emotional-dysregulation
Çocuklarda Duygusal İhmal. (2024). Şema Psikoloji. https://vanpsikologsema.com/makaledetay/cocuklarda-duygusal-ihmal