Çarşamba, Eylül 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Romantik İlişkilerde Partner Seçimi

Romantik ilişkiler, bireylerin yaşamında büyük bir yer kaplayan ve kişisel gelişimden mutluluk düzeyine kadar pek çok alanda etkili olan bir olgudur. İnsanlar belirli bir yaş ve gelişim döneminden sonra hayatlarını paylaşabilecekleri doğru partneri bulmaya yönelirler. Ancak “doğru kişiyi seçmek” ve “ilişkiyi sürdürülebilir kılmak” çoğu zaman yanıtı kolay bulunamayan sorulardan biridir. Bu yazıda, romantik ilişkilerin daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmasını sağlayabilecek temel koşullara değinilecektir.

Romantik İlişkilerin Temel Taşları

Araştırmalar göstermektedir ki, romantik ilişkilerin kalitesi çoğunlukla bireyin kendisinden başlar. Kişilik özellikleri, değerler ve yaşam hedefleri, partner seçiminde belirleyici kriterlerdir. İlişkinin uzun ömürlü olması ise çoğunlukla şu unsurlara bağlıdır:

  • Ortak İlgi Alanları ve Hobiler: Benzer zevkler, birlikte geçirilen zamanın kalitesini artırır. Zıt ilgi alanları başlangıçta çekici görünse de uzun vadede uyumsuzluklara yol açabilir.

  • Eğitim Düzeyi ve Yaşam Görüşü: Benzer eğitim seviyesine sahip bireylerin iletişim kurması ve ortak bir gelecek planı yapması daha kolaydır.

  • Fiziksel ve Estetik Benzerlikler: Araştırmalar, bazı durumlarda benzer fiziksel özelliklerin çekiciliği artırdığını ve ilişkinin sürekliliğini desteklediğini ortaya koymaktadır.

  • Benzer Olumsuz Deneyimler veya Kaçınmalar: Ortak hoşlanmama noktaları (örneğin, benzer şeylerden kaçınmak) çiftler arasında uyumu artırabilir.

  • Kişisel Hedefler ve Yaşam Planı: Gelecek hedefleri net olan bireyler, ilişkilerinde daha kararlı ve sürdürülebilir bir bağ kurarlar. Ortak amaçlar, ilişkiyi yönlendiren pusula işlevi görür.

  • Karakter Uyumları: Empati, sorumluluk bilinci ve destekleyici davranışlar, ilişkiyi uzun vadede daha güçlü kılar.

  • Maddi Uyum: Maddi durum farklılıkları bazı ilişkilerde sorun yaratabilir. Araştırmalar, özellikle erkeğin ekonomik refahının yüksek olmasının ilişkide denge sağlayabildiğini, ancak ters durumda bunun her zaman geçerli olmadığını göstermektedir.

Bunların yanı sıra kadın ve erkeklerin partner seçiminde öncelik verdiği kriterler farklılık gösterebilir. Kadınlar genellikle partnerin dış görünüşünden ziyade onun gelecekteki hedeflerine ve güvenilirliğine önem verirken, erkekler çoğunlukla fiziksel çekiciliğe daha fazla odaklanmaktadır.

Yatırım Modeli ve İlişkilerin Sürekliliği

Burada akla şu soru gelmektedir: Bir ilişkiyi daha uzun ömürlü kılmak için hangi süreçler önemlidir? Rusbelt’in (1980, 1983) ortaya koyduğu Yatırım Modeli bu noktada açıklayıcı bir çerçeve sunmaktadır. Bu modele göre her ilişkide maliyetler, ödüller ve yatırımlar vardır:

  • Maliyetler, ilişkiyi sürdürmek için katlanılan fedakârlıkları,

  • Ödüller, ilişkiden elde edilen doyumu ve mutluluğu,

  • Yatırımlar ise ilişkinin dışında da kullanılabilecek ancak ilişkinin bitmesiyle kaybedilecek kaynakları ifade eder.

Eğer ödüller maliyetlerden daha yüksekse bireyler ilişkiyi sürdürme eğilimindedir. Tersine, maliyetler ödüllerden ağır bastığında ilişkinin sona erme olasılığı artmaktadır. Bu bakımdan Yatırım Modeli, romantik ilişkilerin kalıcılığını anlamada önemli bir teorik dayanak oluşturmaktadır. Günümüzde de ilişkilerin devamlılığını açıklamak için kullanılan en temel modellerden biridir.

Homogami ve Benzerlik Hipotezi

Romantik ilişkilerin sürdürülebilirliğini etkileyen bir diğer önemli kavram ise homogamidir. Homogami, bireylerin belirli özellikler açısından benzerlik göstererek bir araya gelmesi durumunu ifade eder. Eğitim, dini ve etnik köken, yaş ve sosyoekonomik düzey homogaminin en sık incelenen boyutlarıdır.

Bu konuda Schröld ve Weinig tarafından yürütülen dikkat çekici bir araştırma bulunmaktadır. Araştırmada, resmi evlilik yaşayan eşcinsel çiftler ile birlikte yaşayan çiftlerin homogamisi karşılaştırılmıştır. Bulgulara göre evliliklerde benzerlik daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kadınlar ilişkilerinde ekonomik kaygıları daha fazla ön plana çıkarırken, erkeklerde ekonomik olmayan konular daha baskın görünmektedir. Ayrıca, evliliklerde akrabalık bağlarının daha önemli hale gelmesiyle birlikte din ve etnik benzerliğin daha güçlü bir rol oynadığı gözlemlenmiştir.

Veriler, birlikte yaşayan çiftlerin genellikle benzer eğitim geçmişine sahip olduğunu, evli çiftlerde ise daha çok din ve yaş benzerliğinin öne çıktığını göstermektedir. İlginç bir diğer bulgu da, evliliklerde erkeklerin birlikte yaşayan erkeklere kıyasla daha yüksek eğitim düzeyine sahip olmasıdır. Araştırmacılar, sonuçların yanıltıcı olmaması için yalnızca son iki yıl içinde tanışmış çiftleri inceleyerek seçim yanlılığını azaltmaya çalışmıştır.

Bu bulgular, “benzerlik hipotezi” olarak bilinen yaklaşımı desteklemektedir. Benzerlik ve yakınlık, romantik ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde en çok kabul gören faktörler arasındadır. Elbette bu alanda pek çok hipotez vardır; ancak çoğu birbiriyle çeliştiği için kafa karışıklığı yaratabilmektedir. Bu nedenle en çok kabul gören ve bilimsel literatürde güçlü dayanaklara sahip olan benzerlik ve yakınlık hipotezleri, homogami kavramıyla birlikte değerlendirildiğinde ilişkilerin sürdürülebilirliğine dair önemli bir açıklama sunmaktadır.

Sonuç

Özetle, romantik ilişkilerin sürdürülebilirliği tek bir faktöre bağlı değildir. Ortak değerler, kişilik özellikleri, yaşam hedefleri, yatırımlar ve homogami, sağlıklı bir ilişkinin temel yapı taşlarını oluşturur. Partner seçimi sürecinde bireylerin kendi ihtiyaçlarını ve hedeflerini tanıması, benzerlikleri dikkate alması ve ilişkiye yaptıkları yatırımların farkında olması, doğru kişiyi bulma ve ilişkiyi sürdürme ihtimalini artırmaktadır.

Leyla Abdullayeva
Leyla Abdullayeva
Leyla Abdullayeva, klinik psikoloji alanında derinlemesine bilgi ve deneyime sahip bir psikolog ve psikoterapisttir. Hazar Üniversitesi'nden yüksek onur derecesiyle mezun olduktan sonra, Bursa Teknik Üniversitesi'nde genel psikoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Psikoterapi alanında çeşitli terapi ekollerinde eğitim almış ve bunları pratiğinde uygulamaktadır. Özellikle EMDR, Şema Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT) ve Rasyonel Duygucu Davranış Terapisi (REBT) yöntemleri konusunda uzmanlaşmıştır. Klinik deneyimlerini devlet hastaneleri ve psikolojik sağlık merkezlerinde kazanan Abdullayeva, kişilik bozuklukları, duygu durum bozuklukları ve çeşitli psikopatolojiler üzerinde çalışmaktadır. Hem bireysel terapi hem de grup terapisi uygulamalarında edindiği tecrübeler, onun geniş bir yelpazede psikolojik sorunları ele alabilmesini sağlamaktadır. Güncel psikolojik araştırmaları takip eden Abdullayeva, akademik kongrelerde aktif olarak yer almakta ve bu kongrelerde çeşitli psikoterapi yaklaşımları, kişilik bozuklukları, duygu durum bozuklukları ve klinik psikoloji alanındaki güncel gelişmeler üzerine yazılar kaleme almaktadır. Bu yazılar, hem akademik camiaya hem de psikoterapi sürecine ilgi duyan bireylere rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Leyla Abdullayeva, psikoterapötik çalışmaları ve akademik katkılarıyla psikoloji alanında kendini geliştiren ve sürekli olarak yeni bilgiler edinmeye çalışan bir uzmandır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar