Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ötekinin Gölgesinde Benlik Arayışı: Sartre’ın İzinden Varoluşsal Bir Düşünce Denemesi

Jean-Paul Sartre’ın “Cehennem başkalarıdır” sözü, çoğu zaman toplumsal baskının birey üzerindeki etkisine bir gönderme olarak yorumlanır. Ancak bu ifadenin taşıdığı anlam, yalnızca bir toplumsal eleştiriden ibaret değildir. Sartre burada, insanın ötekilerle kurduğu ilişkide bir yandan varoluşuna nitelik kazandırdığını, öte yandan ise özünü kaybetme pahasına çözülme riskiyle karşı karşıya kaldığını vurgulamaktadır.

İnsan çoğu zaman kendi içinden doğan özgünlüğüyle değil, başkalarının gözünden kendisine yüklenen anlamla yaşamaktadır. Ötekinin bakışı, sadece görmekle kalmaz; anlamlandırır, şekil verir, hatta bazen o şekli bozarak gerçeği gölgeler. Birey, kendi iç dünyasını inşa ederken dahi bu bakışın izlerini taşır. Çünkü insanın varoluşu, çoğu zaman yalnızca içsel bir süreçten ibaret olmamakla beraber aynı zamanda dışarıdan gelen yankıların bir toplamı şeklinde kavramsallaştırılır.

Ötekinin Gözünde Yeniden Doğmak

Başkalarının gözleri, kimi zaman bir ayna gibi çalışır. Ama bu ayna yalnızca yansıtmakla kalmaz; kişiyi çarpıtarak yeniden şekillendirir. Bir insanın benliği, bu yansımalar içinde kimi zaman silinir, kimi zaman belirginleşir. Öyle anlar olur ki, bir bakış, kişinin kendini ilk kez tüm çıplaklığıyla görmesine neden olur.

Bu nedenle başkalarının gözünde var olmak hem bir tehdit hem de bir armağandır insan için. Tehdittir; çünkü o göz, kişiyi kendi arzularına göre yeniden şekillendirebilir. Ama aynı zamanda bir armağandır; çünkü insan kendi varoluşunun dış dünyadaki tezahürünü gördükçe kendine dair daha derin bir kavrayışa ulaşabilir.

Bazı bakışlar insanın varoluşunu ifade etmesine aşılması zor engellerle birlikte ket vururken, bazıları ise içinde saklı kalan potansiyeli görünür kılar.

Anlamın Yankısı: Ötekiyle Kurulan Zihinsel Temas

Anlam çoğu zaman, yalnızca bireyin kendi içinde kurduğu dünyada değil, başkalarıyla yaşadığı temaslarda şekillenir. Dışarıdan gelen bir söz, bir ifade ya da bir bakış; bireyin kendi içsel anlatısını dönüştürebilir. Varoluşçu düşünürlerin ortaklaştığı noktalardan biri de budur: İnsan, kendi iradesiyle bir kimlik inşa ediyor gibi görünse de bu süreç çoğu zaman ötekilerin müdahalesiyle karmaşık bir hâl alır.

İç seslerimizin bile geçmişte dışarıdan gelen ifadelerin yankıları olduğunu fark etmek şaşırtıcı değildir. Bu yankılar yalnızca bir tekrar değil; zamanla yeni bir benlik biçiminin ortaya çıkışıdır. Ötekinin gözündeki bir yansımanın zamanla bizim hakikatimiz hâline gelmesi, insanın başkasının bakışında erimesi değil; onunla yeniden biçimlenmesidir.

Zihinsel temasın niteliği burada önem kazanır. Bireyin karşılaştığı her dışsal yorum, sadece pasif bir etki değil; benliğin aktif olarak yeniden şekillendiği bir karşılaşmadır. Özellikle yakın ilişkilerde, kişinin kendini bir başkasının dünyasında konumlandırma biçimi, benliğin sınırlarını yeniden çizer. Bu çizgiler sabit değildir; sürekli silinir, yeniden çizilir, yeniden düşünülür.

Temasın Niteliği: Etkileyen mi, Dönüştüren mi?

Her temas benliği etkiler; fakat her temas aynı şeyi yapmaz. Bazı temaslar bireyi sabitleyerek bir kalıba sokar, ona etiketler yükler. Oysa bazıları, kişiyi potansiyeliyle birlikte görmeye çalışır. Bu tür bakışlar, insanı sadece olduğu hâliyle değil, olabileceği yönlerde de tanımlar. Böyle bir gözün sınırları içerisinde kişi yalnızca durağan bir özne olarak değil; bir süreç, bir yön, bir ihtimal olarak var olur.

Donuk ve tanımlanmış bir kimlik değil; akışkan ve gelişmeye açık bir varoluş olarak belirir. Bu bakış kişiyi sınırlandırmaz; aksine ona yeni ihtimallerle dolu yollar oluşturur.

Sartre’ın varoluş felsefesinde “kendilik” kavramı, tamamlanmış bir öz değil; sürekli yeniden yapılanan bir süreçtir. Ötekinin etkisiyle bu süreç yön değiştirebilir, hızlanabilir ya da tıkanabilir. Fakat tüm bu değişkenliğe rağmen, birey her seferinde yeniden başlayabilir. Çünkü varoluş, sabit bir kimlik değil; sürekli yenilenen bir inşa sürecidir.

Özgürlük Nerede Başlar?

Belki de insanın varoluşu, kişiyi kalıplara hapsetmek yerine, kim olduğunu ve kim olabileceğini merakla izleyen bir çift göze rastlama ihtimaliyle bir anlam kazanmaktadır. Sartre, ötekinin bakışlarını bir mahkûmiyet olarak nitelendirse de, kimi zaman özgürlüğün tam da orada başladığı göz ardı edilmemelidir.

İnsan, kendini başkasının bakışında kaybolduğunda değil; o bakışta kendini yeniden bulduğunda gerçekleştirir. Çünkü insan, kendine dair en derin kavrayışını bazen bir başkasında yaşar. Bu yüzden her bakış bir sınav değil, esasında bir çağrıdır.

Belki de özgürlük, kendimizi ötekinin yargısından değil; yüzümüzü döndüğümüz anlamın kendisinden okumayı öğrenmekle başlar.
Kimi zaman bir yabancının gözündeki yargı bizi karanlık bir yalnızlığa sürüklerken, başka birinin gözlerindeki kabul, karanlığın içinde bir ışık olur.

Sartre’ın karamsar görünen bakışı, doğru yorumlandığında insanı kendi varoluşunu yeniden düşünmeye ve inşa etmeye çağırır. Çünkü ötekinin bakışı yalnızca bir zincir değil, aynı zamanda bir anahtardır.
Ve o anahtar, insanın kendine ulaşmasının en beklenmedik yoludur.

Ayşe Elif Sağlam
Ayşe Elif Sağlam
Ayşe Elif Sağlam, psikoloji lisans eğitimini tamamlamasının ardından 2024 yılında klinik psikoloji yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Lisans eğitimi boyunca Bakırköy Prof. Dr. Mahzar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi başta olmak üzere çeşitli staj deneyimleri bulunmaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü eğitimleri tamamlamış olmakla beraber varoluşçu psikoterapi, psikodinamik psikoterapi de ilgi alanları arasındadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar