Bir kitabın sayfalarını çevirirken, satırların derinliğinde aklınıza tutkuyla gelen bir isim oldu mu?
Ya da hüzünlü bir şarkı dinlerken, gözlerinizin buğusunda beliren o kişi…
Eğer cevabınız “evet” ise, bu satırları okumaya devam edin.
Eğer birine aşıksanız ve onu gördüğünüzde zamanın hiç geçmemesini istiyorsanız ya da bir aşk acısı çekiyorsanız, bu durumu yaşayan tek kişi değilsiniz. Dünyada bugüne kadar yapılmış tüm göz kamaştırıcı sanat eserlerinde aşktan birer iz bulunur. Örnek verilecek olursa, Marc Chagall’ın “Birthday” adlı eseri, 1915 yılında çok sevdiği eşi Bella Rosenfeld’in 28. yaş gününü kutlamak için resmettiği özel bir eserdir. Aynı şekilde Şah Cihan’ın, 1631’de vefat eden sevgili eşi Mümtaz Mahal’in anısına yaptırdığı Taj Mahal anıt mezarı da bu konuya örnek olarak gösterilebilir.
Peki biz aşkı nasıl yaşıyoruz? “Mükemmel aşk” var mıdır? Detaylı inceleyelim.
Kaynak: Oggusto – Aşk Temalı Tablolar
Aşkın Üçgen Teorisi: Robert Sternberg
Aşk, insan yaşamının en karmaşık ve en derin duygularından biridir. Psikolog Robert Sternberg, bu duyguyu daha anlaşılır hale getirmek için “Aşkın Üçgen Teorisi”ni geliştirmiştir. Bu teoriye göre aşk; tutku, yakınlık ve bağlılık olmak üzere üç temel bileşenden oluşur.
Tutku (Passion)
Tutku, aşkın oluşumunda en güçlü temeldir. Fiziksel çekim ve romantik heyecanı kapsar. Aşkın biyolojik yönünü oluşturur. Tutku genellikle hızlı başlar ama zamanla azalabilir.
Örneğin, bir erkeğin C. adında bir kadına aşık olduğunu düşünün. Onu gördüğünde kalbi hızla atar, sürekli onu düşünür, mesaj bekler. İşte bu duygular tutkunun ifadesidir.
Yakınlık (Intimacy)
Yakınlık, aşkın en duygusal yönüdür. Karşı cinse güvenmek, onunla içten bir bağ kurmak, sırlarını paylaşmak, duygularını anlamak ve anlaşılmak bu kategoriye girer. Yakınlık, zamanla oluşur ve sevginin derinleşmesini sağlar.
Bağlılık (Commitment)
Bağlılık, aşkın karar ve sorumluluk kısmıdır. Bu, bir ilişkiyi sürdürmeye, zorluklara rağmen birlikte kalmaya duyulan istektir. Tutku ilk başta çekimi yaratır, yakınlık bağı güçlendirir, bağlılık ise bu ilişkiyi uzun vadede ayakta tutar.
Örneğin, iki kişi uzun süredir birlikteyse, aralarındaki ilk heyecan azalmış olsa bile hâlâ birbirlerine destek oluyor, zorluklara karşı birlikte mücadele ediyorlarsa, bu bağlılığın bir göstergesidir.
Sonuç olarak bağlılık, ilişkinin ve aşkın sürdürülme gücüdür. Tutku bazen rüzgâr gibi esip geçebilir, yakınlık bazen uzaklaşabilir; ama bağlılık, iki insanı aynı gemide tutan çıpadır. Gerçek aşk, duyguların geçiciliğini değil, kararların kalıcılığını temel alır.
İlişkileri Zehirleyen Toksik Davranışlar
Toksik İlişki Nedir?
Toksik ilişki, bir partnerin diğerine zarar verecek düzeyde, sağlıklı bir iletişim ve ilişki dinamiği yürütemediği durumda ortaya çıkar. Bu tür ilişkilerde sağlıklı iletişim ve karşılıklı empati yerini genellikle manipülasyon, baskı ve duygusal istismara bırakır.
Taraflardan biri, farkında olarak ya da olmayarak, karşısındaki kişiyi sürekli eleştirir, suçlar, değersiz hissettirir veya kontrol altında tutmaya çalışır. Bu durum, ilerleyen zamanlarda ilişkinin sonlanmasında etki eden bir faktör olabilir.
Kaynak: Memorial Sağlık Rehberi – Toksik İlişki
1. Sürekli Eleştiri ve Baskı
İlişki içerisinde sürekli eleştiri ve baskı yapmak, partnerin özgüvenini zedeler ve ilişkiyi bir güç mücadelesine dönüştürebilir. Eleştiriler yapıcı olmaktan ziyade, kişiyi küçük düşürme veya suçlama amacı taşıyorsa, bu toksik bir davranışa işaret eder.
Örneğin, “Sen hiçbir şeyi doğru yapamazsın.” ya da “Bu yaptıkların senin hatan.” gibi genellemeler, partnerde değersizlik hissi yaratır.
2. İletişim Kopukluğu
İletişim eksikliği, yanlış anlamalara ve öfke patlamalarına yol açar. Pasif-agresif davranışlar — örneğin küsme, kinayeli yorumlar veya dolaylı yoldan iğneleyici sözler — ilişkiyi zehirler. Partnerler arasındaki sorunları açıkça konuşmamak, problemlerin büyümesine neden olur.
3. Kıskançlık ve Güvensizlik
Aşırı kıskançlık, partnerin her hareketini sorgulamak veya şüphe duymak, ilişkide güveni yok eder. Bu tür davranışlar, partneri kısıtlamaya yönelik bir kontrol mekanizması haline gelebilir.
Sonuç
Aşk, tutku, yakınlık ve bağlılıkla dengelenir; toksik ilişkiler ise eleştiri, güvensizlik ve iletişim eksikliğiyle bu dengeyi bozar. Bu ilişkilerden kurtulmak için öz farkındalık, destek ve sağlıklı sınırlar gerekir.
Gerçek aşk sevgiden ve saygıdan beslenir — sizi yüceltir, tüketmez.
Toksik ilişkiler ise bu dengeyi bozarak bireylerin duygusal, zihinsel ve hatta fiziksel sağlığını tehdit eder. Sürekli eleştiri, iletişim bozukluğu ve kıskançlık gibi toksik davranışlar, ilişkileri zehirler ve bireyleri mutsuzluğa sürükler.
(Desteklerinden ve bu makalenin yazılmasına vesile olan Cansel Ks.’ye teşekkür ederim.)