Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İçimde Bir Apartman Uyandı Bugün

O akşam pencerenin önünde uyuyakalmışım. Gözlerimi açtığımda kendimi tanımadığım bir apartmanda buldum. Katlar, koridorlar, kapılar… Her birinin üzerinde eski yazıyla yazılmış isimler vardı: “Kaygı”, “Özlem”, “Çocukluk”, “Erteleme”. Bir ses fısıldadı kulağıma: Apartmanda biraz dolaşalım mı?

Zemin Kat: Işığa Suskun Kadın (Depresyon)

İlk durağım zemin kat oldu. İçeri girer girmez omuzlarıma bir ağırlık çöktü. Hava serindi, ama bu soğuk rüzgârdan değil, duygulardan kaynaklıydı. Koltukta yorganın içine gömülmüş bir kadın vardı. Gözleri açık ama bakmıyordu. “Bugün bir anlamı var mı?” diye fısıldadı. Cevap veremedim. Çünkü bazen cevaplar kaybolur. Odada zaman ağır akıyordu. Her şey aynı noktada donup kalmıştı. “Gitme,” dedi, “ama beni yalnız bırak.” Ne demek olduğunu anladım.

1. Kat: Sessizlikte Yankılanan Sorular (Anksiyete)

Yukarı çıktım. Bu katın kapısını çalmama gerek kalmadı. Kapı zaten tamamen kapanmamıştı. İçeri girer girmez sorular bir anda üzerime çöktü:

  • Neden bu kadar sessizsin?
  • Acaba yanlış bir şey mi söyledin?
  • Bugün olan şey kesin yarını mahvedecek, değil mi?

Ev düzenliydi ama enerjisi telaşlıydı. Anksiyete, salonda kıpır kıpır gezip duruyordu. Bir anda durdu, gözlerime baktı: “Kontrol edersem, her şey yolunda kalır, değil mi?” Gülümsedim. Onunla o an gerçekliği paylaşmak mümkün değildi. Sadece yanında durmak yeterliydi.

2. Kat: Mükemmeliyetten Yorulan Ruh (OKB)

Bu kata ilk adımımla ellerim kolonya kokusuyla doldu. “Lütfen ayakkabılarını çıkar. Halılar yeni temizlendi.” Toz, kir, dışarının karmaşası bu katın kurallarına aykırıydı. OKB, çizgili gömleği ve mükemmel taranmış saçlarıyla kapının eşiğinde duruyordu. Masadaki kaşıklar, neredeyse milimetrik hizalanmıştı. “Bu düzen beni koruyor,” dedi. “Neden? Çünkü zihnim çok dağınık.” İçerideki gürültüye karşı kurulmuş sessiz bir savunmaydı o düzen. Bu kadar açık olmamıştı daha önce.

3. Kat: Gösterişli Yalnızlık (Narsistik Kişilik)

Kapı gıcırdamadan açıldı. İçerisi bir dekorasyon kataloğu gibiydi. Her detay gösterişli, her kelime sanki paylaşılmak için kurulmuştu. “Hoş geldin, bu tablo orijinal, Fransa’dan geldi,” dedi. Beklentisi açıktı, etkilenmeliydim. “Mutlu musun?” diye sordum. Bir an duraksadı. Sonra kahkahayla güldü. “Mutluluk göreceli, ama başarılıyım, bu yeter.” Duraklama uzundu ama anlatmaya yetmedi. Belki de en büyük yalnızlık, herkesin seni izleyip kimsenin seni görmemesiydi.

4. Kat: Aşırı Seven, Aşırı Kırılan (Borderline)

Kapıyı açtığında gözleri parlıyordu. “Seni özledim. Lütfen gitme,” dedi. Neredeyse otomatik bir refleksle. Daha içeri girmeden bağlandı, koluma yapıştı. Oturduk, konuştuk, güldük. Beş dakika sonra gülümseme yüzünden çekildi, ifadeleri soldu. “Beni terk edeceğini biliyordum zaten,” dedi. İki uç arasında savrulurken en çok kendine çarpıyordu. Kırgınlıkları çoktu ama en çok da kendi kalbine kırgındı. Onunla vedalaşmak zordu. Gidince arkamdan ağlayacağını biliyordum.

Çatı Katı: Parlak Fikirler ve Karanlık Düşler (Bipolar Bozukluk)

Çatıya çıktım. Kapı gürültüyle açıldı. “Hoş geldin! Sana bir şey göstereceğim.” Tavan arası renkli ışıklarla doluydu. Her yer notlarla, yarım kalmış projelerle, köşeye sıkışmış hayallerle doluydu. “Bu sabah uyandım ve her şeyin anlamını çözdüm.” Enerjisi bulaşıcıydı. Ama bir köşede yırtılmış bir not defteri duruyordu: “Dün hiçbir şey yapamadım. Ben işe yaramıyorum.” Çatıda rüzgâr vardı. Güçle savruluyordu, yükseliyordu, sonra kendi içinde çöküyordu. Onunla orada kalmak istedim ama biliyordum, bir süre sonra sessizliğe gömülecekti.

Bodrum: Zamanın Donduğu Yer (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Merdivenleri inerken çıtırtılar yankılandı. Alt katta kapı kapalıydı ama altından solgun bir ışık sızıyordu. Kapının tokasına dokundum, hafifçe açıldı. İçeriye adım attığımda zaman sanki eski bir fotoğraf gibi sararmıştı. Toz her yere sinmişti. Köşede birisi vardı, Travma Sonrası Stres Bozukluğu. Hiç konuşmadan bir fotoğrafa bakıyordu. Gözleri sabitti. “Ne oldu?” dedim sessizce. “Çoktan oldu,” dedi, yüzünü çevirmeden. Odanın ortasında küçük bir bisiklet duruyordu, toz içinde. Bazı yerler temizlikle değil, şefkatle toparlanmalı.

En Üst Kat: Peki Ya Ben Kimim?

Bazen çatı katında bir kahkaha kırığı düşüyor, bazen zemin katta yorganın altına saklanıyorum. Bazen düzen meraklısı oluyor, bazen hiçbir şey umurumda olmuyor. Her biri benden bir parça, ama ben hiçbirinde bütün değilim. Zihnim bir apartman. Her katında farklı bir ben oturuyor. Ama bu apartmanda bir şey değişti, kapılar artık kapalı değil. İçimdeki kilitler sessizce açılıyor. Kendime geçici değil, kalıcı bir yer hazırlıyorum.

Esra Parmak
Esra Parmak
Lisans eğitimini Psikoloji Bölümü'nden tamamlayan Esra Parmak, bilişsel davranışçı terapi, klinik uygulamalı psikoloji ve nesnel değerlendirme alanlarında çeşitli eğitimler almıştır. Bununla birlikte, bağımlılık psikolojisi ve endüstriyel psikoloji alanlarında farklı projeler ve çalışmalar gerçekleştirmiştir. Çocuk, ergen, yetişkin, çift ve bağımlılık psikolojisi üzerine çeşitli klinik ve hastanelerde kazandığı deneyimler, bireylerin zihinsel süreçlerini ve davranışlarını daha derinlemesine anlamasına olanak sağlamıştır. Bilimsel bilgiyi anlaşılır ve erişilebilir kılmayı amaçlayan Esra Parmak, psikolojinin farklı alanlarında yürüttüğü araştırmalarla bireylerin iyi oluşuna katkı sunmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar