Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

5 Bilimsel Gerçekle Gülme Terapisinin Şaşırtıcı Faydaları

Günümüzde insanlar fiziksel sağlığın yanı sıra ruhsal iyilik hâlini de koruma konusunda daha bilinçli adımlar atıyor. Bu noktada devreye giren Gülme Terapisi, sadece eğlenceli bir aktivite değil, aynı zamanda bilimsel temellere dayanan etkili bir iyileşme yöntemi olarak öne çıkıyor.

İlk bakışta basit gibi görünen bu yöntem, aslında birçok psikolojik ve fizyolojik süreci harekete geçirerek bireylerde bütüncül bir iyilik hâli yaratıyor.

Aşağıdaki bölümlerde Gülme Terapisi nedir, nasıl uygulanır, kimlere önerilir ve hangi faydaları sağlar gibi sorulara kapsamlı yanıtlar bulacaksınız.

gülme terapisi

Gülme Terapisi Nedir?

Gülmenin Doğal İyileştirici Gücü

Gülme Terapisi, insanın en doğal davranışlarından biri olan kahkahayı sistematik ve bilinçli bir şekilde kullanan bir psikolojik destek yöntemidir.

Gülmek, fizyolojik olarak beyin kimyasını etkilerken, psikolojik düzlemde ise kişinin ruh hâlini doğrudan dönüştürme potansiyeline sahiptir. Bu terapi yöntemi, özellikle modern yaşamın dayattığı stres, kaygı ve sosyal kopukluk gibi sorunlara karşı etkili bir çözüm sunar.

Gülmenin arkasındaki temel mekanizma, vücudun endorfin, dopamin ve serotonin gibi mutluluk hormonlarını salgılamasıdır.

Bu hormonlar sayesinde birey daha pozitif hisseder, ruh hâli dengelenir ve dış dünyaya karşı daha dirençli hâle gelir. Bu terapi, bireyin içsel kaynaklarını harekete geçirerek, sorunlarıyla başa çıkma becerisini güçlendirir.

Terapi Sürecinde Neler Yaşanır?

Gülme Terapisi seansları genellikle grup hâlinde uygulanır. Terapi lideri rehberliğinde yapılan egzersizler, katılımcıların bilinçli bir şekilde gülmeye başlamasını hedefler.

İlk başta yapay gelen gülüşler, birkaç dakika içinde gerçek kahkahalara dönüşür. Grup enerjisiyle bu etki katlanarak artar. Böylece kişi kendini hem psikolojik hem de bedensel olarak serbest bırakır.

Seanslar sırasında sadece kahkaha atılmaz; aynı zamanda nefes egzersizleri, beden farkındalığı çalışmaları, meditasyon ve bazen dans gibi aktiviteler de sürece dahil edilir. Bu da terapiyi yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil, aynı zamanda bütünsel bir iyileşme süreci hâline getirir.

Terapiye katılan bireylerin çoğu, seans sonrasında “kendini hafiflemiş”, “içsel yüklerinden arınmış” ve “daha pozitif” hissettiğini ifade eder. Bu durum, terapinin kısa vadede bile ne kadar etkili olabileceğini gösterir.

Bilimsel Geçerliliği

Gülme Terapisi, ilk kez 1960’lı yıllarda tıp dergilerinde yer alan bazı deneysel çalışmalarla bilim dünyasında gündeme gelmiştir.

ABD’de yapılan araştırmalar, gülmenin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini kanıtlarken; Almanya, Hindistan ve Japonya’da yapılan çeşitli çalışmalar ise gülmenin depresyon, uykusuzluk ve kronik ağrılar üzerinde olumlu etkiler yarattığını göstermiştir.

Sonuç olarak, bu terapi yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik düzeyde de işlevselliği ispatlanmış bir yöntemdir.

Uygulaması kolay, yan etkisi olmayan ve her yaştan bireye hitap eden bu terapi, modern çağın vazgeçilmez iyilik araçlarından biri hâline gelmektedir.

Gülmenin Psikolojik Etkileri

Anksiyete ve Depresyon Üzerindeki Etkisi

Gülme Terapisi, ruh sağlığı alanında birçok profesyonelin destekleyici olarak önerdiği bir yöntemdir. Özellikle anksiyete ve depresyon gibi yaygın ruhsal bozuklukların etkilerini hafifletmekte oldukça başarılıdır. Kaygı bozukluğu yaşayan bireyler, sürekli tehdit altında olduklarını hisseder ve bu durum vücutta kronik stres hâlini doğurur. Gülme sırasında devreye giren parasempatik sinir sistemi, bu stresi baskılar.

Depresyon ise motivasyon düşüklüğü, içe kapanma ve duygusal düzleşme gibi semptomlarla kendini gösterir.

Düzenli olarak Gülme Terapisi seanslarına katılan bireylerde, ruh hâlinde yükselme ve sosyal etkileşimlerde artış gözlemlenmiştir. Bu durum, hem kişinin hayata yeniden bağlanmasına katkı sağlar hem de ilaç tedavisinin etkinliğini artırır.

Beyin Kimyasındaki Değişim

Gülme sırasında beyin tarafından salgılanan nörotransmiterler sadece kısa vadeli değil, uzun vadeli etkiler de oluşturur.

Yapılan MR görüntülemelerinde, kahkaha sırasında beynin prefrontal korteks bölgesinde artan aktivite, karar verme ve sosyal ilişkiler gibi işlevlerde olumlu gelişmeler olduğunu göstermektedir.

Ayrıca, kahkaha sırasında artan beta dalgaları, zihinsel berraklık ve dikkat süresinde iyileşmeye neden olur. Bu da özellikle dikkat dağınıklığı veya tükenmişlik yaşayan bireylerde faydalı sonuçlar doğurur.

Ruhsal Dengeyi Sağlama Gücü

Ruhsal denge, bireyin hem kendi iç dünyasıyla hem de çevresiyle sağlıklı bir ilişki kurabilmesini ifade eder.

Gülme Terapisi, bu dengeyi sağlamak için oldukça etkili bir araçtır. Kişi güldüğünde sadece eğlenmez; aynı zamanda korkularından, öfkesinden ve suçluluk duygusundan arınır.

Bu, psikoterapi ile birleştiğinde, iç görü kazanımını kolaylaştırır ve bireyin kendi hayatına dair yeni farkındalıklar geliştirmesine olanak tanır.

Terapistlerin gözlemine göre, düzenli olarak gülen bireylerde öz şefkat duygusu artmakta ve özgüven yükselmektedir. Bu da bireyin yaşadığı çevreyle daha sağlıklı bir bağ kurmasına imkân verir.

Fiziksel Sağlığa Katkıları

Bağışıklık Sistemini Güçlendirir

Gülme Terapisi, yalnızca zihinsel bir rahatlama aracı değil; aynı zamanda bedensel direnci artıran bir iyileşme sürecidir.

Gülmek sırasında aktive olan lenf sistemi, vücuttaki toksinlerin daha hızlı atılmasına yardımcı olur. Ayrıca, T hücreleri ve doğal öldürücü hücrelerin sayısı artar. Bu da vücudun virüs, bakteri ve tümör hücrelerine karşı daha güçlü bir savunma geliştirmesini sağlar.

Yapılan bilimsel araştırmalarda, gülmenin bağışıklık sistemini baskılayan kortizol hormonunu azalttığı ve böylece vücudun kendini daha kolay toparlayabildiği gösterilmiştir.

Özellikle mevsim geçişlerinde sık hastalanan bireylerde düzenli olarak uygulanan Gülme Terapisi, hastalık sıklığını ve şiddetini azaltma konusunda oldukça etkilidir.

Ağrı Eşiğini Yükseltir

Kronik ağrı şikâyeti olan bireyler üzerinde yapılan çeşitli çalışmalar, gülmenin doğal bir ağrı kesici işlevi gördüğünü ortaya koymuştur.

Gülme sırasında salgılanan endorfin, morfin benzeri bir etkiye sahiptir. Bu kimyasal, sinir hücreleri üzerindeki ağrı sinyallerini baskılayarak daha az acı hissedilmesini sağlar.

Özellikle fibromiyalji, migren, romatizma gibi ağrılı rahatsızlıklarda uygulanan Gülme Terapisi, bireyin ağrıya karşı dayanıklılığını artırmakla kalmaz, aynı zamanda moral seviyesini de yükselterek tedavi sürecine katkı sunar.

Kalp Sağlığını Destekler

Gülme, kalp ritmini düzenler ve damarları genişleterek dolaşımı artırır. Bu sayede tansiyon dengelenir, kalbin pompalama gücü optimize edilir ve kan damarları üzerindeki stres azalır.

Kalp krizi geçirmiş bireylerde yapılan çalışmalarda, düzenli gülmenin iyileşme sürecini hızlandırdığı görülmüştür.

Ayrıca, gülme sırasında derin diyafram solunumu yapılır. Bu da oksijen alımını artırarak hem kalbin hem de diğer organların daha iyi çalışmasına katkı sağlar.

Sindirim Sistemi ve Solunum Üzerine Etkisi

Gülme sırasında karın kasları aktif hâle gelir ve iç organlara ritmik bir masaj uygulanır. Bu durum sindirim sisteminin daha düzenli çalışmasına yardımcı olur. Özellikle kabızlık, şişkinlik ve hazımsızlık gibi şikâyetlerde iyileştirici etki yaratır.

Solunum açısından bakıldığında ise gülme, akciğer kapasitesini artıran derin nefes almayı tetikler. Böylece kan dolaşımındaki oksijen seviyesi yükselir ve hücre yenilenmesi hızlanır.

Sosyal Yaşamda Gülmenin Rolü

Empati ve Anlayışı Artırır

Gülmek sadece bireysel bir eylem değildir; aynı zamanda sosyal bağları güçlendiren güçlü bir iletişim aracıdır. İnsanlar birlikte güldüklerinde aralarındaki mesafe azalır, karşılıklı empati duygusu gelişir ve güven ortamı oluşur.

Özellikle grup terapilerinde veya arkadaş ortamlarında uygulanan Gülme Terapisi, bireyler arasında daha derin ilişkiler kurulmasına yardımcı olur.

Sosyal psikologlara göre, birlikte gülmek duygusal senkronizasyon sağlar. Bu senkronizasyon sayesinde insanlar birbirini daha iyi anlar ve karşılıklı anlayış gelişir. Böyle bir ortamda empati kurmak daha kolay hâle gelir.

Yalnızlık Hissini Azaltır

Modern toplumun en büyük sorunlarından biri olan yalnızlık, ruh sağlığı üzerinde ciddi etkiler yaratabilir. İzolasyon, depresyon ve sosyal fobi gibi durumları tetikler.

Gülme Terapisi, insanları bir araya getirerek bu yalnızlık duygusunu azaltır. Grup seanslarında bireyler bir aidiyet duygusu hisseder, kendilerini kabul görmüş ve değerli hissederler.

Özellikle yaşlı bireylerde uygulanan grup terapileri, sosyal izolasyonu önlemede çok etkili olmuştur. Katılımcılar, yaş grubu fark etmeksizin birbirleriyle iletişim kurarak sosyal becerilerini geliştirir.

Sosyal Kaygıları Azaltma Gücü

Sosyal fobi ya da topluluk önünde konuşma korkusu gibi durumlarda Gülme Terapisi, bireyin bu korkularını doğal yolla azaltmasına yardımcı olur. Seanslarda yapılan mizahi egzersizler sayesinde birey, kendiyle barışır ve yargılandığı düşüncesinden uzaklaşır. Bu da özgüvenin artmasını sağlar.

Aşağıda, terapinin sosyal etkilerine dair bazı örnek sonuçları görebilirsin:

Sosyal Beceri Alanı Terapiden Sonraki Değişim
Empati Kurma Yeteneği Gelişim gösteren %78 birey
Sosyal Ortama Katılım %60 oranında artış
Yalnızlık Hissinde Azalma %65 oranında düşüş
İletişim Kurma Cesareti Artış gösteren %72 katılımcı

Gülmenin Bulaşıcı Etkisi

Gülmenin sosyal yaşam üzerindeki en etkili yönlerinden biri de “bulaşıcı” olmasıdır. Yani bir kişinin kahkahası diğerlerine de geçer. Bu, grup dinamiği içinde güçlü bir sinerji oluşturur. Toplu kahkahalar sadece eğlenceli anlar yaratmaz; aynı zamanda topluluk ruhunu da canlı tutar. Bu etki, özellikle takım çalışmaları ve aile içi ilişkilerde oldukça faydalıdır.

Kurumsal Hayatta Gülmenin Yeri

Ekip İçi Motivasyon Artar

İş yaşamı çoğu zaman stresli, yoğun ve baskı dolu bir ortam yaratır. Çalışanlar arasında yaşanan iletişim problemleri, iş yükü, zaman baskısı gibi faktörler verimliliği düşürebilir.

Bu noktada Gülme Terapisi, kurumlar için oldukça yenilikçi ve etkili bir araç hâline gelmiştir. İş yerinde düzenli olarak yapılan kahkaha seansları, çalışanlar arasında pozitif bir atmosfer yaratır ve ortak bir enerji oluşturur.

Gülmenin motivasyon üzerindeki etkisi bilimsel olarak da desteklenmiştir. Yapılan araştırmalar, gülen bireylerin daha yaratıcı düşündüğünü, sorunlara daha çözüm odaklı yaklaştığını ve ekip çalışmasına daha kolay adapte olduğunu ortaya koymuştur.

Ortak kahkahalar, duygusal bağları güçlendirir ve iş arkadaşları arasında samimiyet yaratır.

Özellikle müşteri ilişkileri, satış ve insan kaynakları gibi birebir iletişimin yoğun olduğu departmanlarda, gülmenin getirdiği pozitif ruh hâli performansı doğrudan etkiler. Çünkü mutlu çalışan, mutlu müşteriyi doğurur.

Stres Yönetiminde Etkilidir

Kurumsal yaşamda stresin etkisi hafife alınamaz. Özellikle hedef baskısı, performans değerlendirmeleri ve toplantı trafiği gibi unsurlar, çalışanların ruhsal sağlığını zedeleyebilir. Gülme Terapisi, bu stresi azaltmak için doğal ve yan etkisiz bir yöntem sunar.

Kahkaha sırasında salgılanan hormonlar kortizol seviyesini düşürür. Bu da kalp ritmini düzenler, kasları gevşetir ve zihinsel gerginliği azaltır. Haftalık olarak düzenlenen kısa seanslar bile çalışanların stresle daha iyi başa çıkmalarını sağlar.

Aşağıdaki tablo, kurumsal ortamlarda uygulanan terapi seanslarının etkilerini göstermektedir:

Performans Alanı Gülme Terapisi Sonrası Gözlemler
İş Tatmini %82 çalışan daha memnun
Problem Çözme Yeteneği %70 oranında artış
Ekip İçindeki Anlaşmazlıklar %60 oranında azalma
Günlük Stres Seviyesi %50’ye varan düşüş

Liderlik ve Takım Ruhu

İyi bir lider, yalnızca işi yöneten değil; aynı zamanda ruh hâlini de yönetebilen kişidir. Liderler için Gülme Terapisi, empatiyi artırma, esnek düşünme ve duygusal zekâyı geliştirme açısından oldukça faydalı olabilir. Kahkaha yoluyla ekip ruhunu güçlendiren liderler, çalışan bağlılığını da artırır.

Takımlar arasında kahkaha yoluyla gelişen yakınlık, çalışanların sadece görev bazlı değil duygusal düzlemde de birbirine bağlı olmasını sağlar. Bu da aidiyet duygusunu ve kurumsal sadakati yükseltir.

Kimler Bu Terapiyi Tercih Ediyor?

Yaş Aralığı ve Demografik Yapı

Gülme Terapisi, oldukça geniş bir yaş aralığına hitap eder. Çocuklardan yaşlılara kadar herkesin katılabileceği bir uygulama olması, bu terapiyi diğer pek çok psikolojik müdahaleden ayırır.

Ancak en çok rağbet gören yaş aralığı 25-45’tir. Bu yaş grubundaki bireyler iş, aile ve bireysel yaşamlarında yoğun stresle karşı karşıya olduklarından, rahatlatıcı tekniklere daha çok yönelmektedir.

Çocuklar için özel olarak yapılandırılmış seanslarda ise eğlenceli egzersizler ve oyunlarla terapi süreci daha çekici hâle getirilir. Yaşlı bireyler için yapılan çalışmalarda ise Gülme Terapisi, hafıza, hareket kabiliyeti ve sosyal etkileşim konularında destekleyici rol oynar.

Kadınlar terapiye erkeklere oranla daha fazla ilgi gösteriyor. Bu, duygusal ifadenin kadınlar arasında daha doğal karşılanmasıyla ilgili olabilir. Ancak son yıllarda erkek katılım oranı da belirgin şekilde artmaktadır.

Hangi Gruplarda Daha Etkili?

Terapi, özellikle yoğun tempolu ve stresli meslek gruplarında daha etkili sonuçlar verir. Sağlık çalışanları, öğretmenler, çağrı merkezi personelleri, avukatlar ve yöneticiler bu terapiye en çok yönelen gruplar arasında yer alır.

Ayrıca serbest çalışanlar ve girişimciler de iş yüklerini dengelemek amacıyla terapi seanslarına katılmaktadır.

Bunun yanında travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayan bireylerde de etkili olduğu gözlemlenmiştir. Travma sonrası ruhsal çöküntü ve içe kapanma eğilimleri, kahkaha yoluyla yumuşatılabilir ve bireyin yeniden hayata bağlanmasına katkı sağlanabilir.

Özel Gereksinimli Bireylerde Kullanımı

Otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi durumlarda da Gülme Terapisi destekleyici bir araç olarak kullanılabilir. Bu gruptaki bireylerde terapi süreci daha kontrollü ve bireysel seanslar şeklinde yürütülmelidir. Özellikle sosyal becerilerin gelişmesinde kahkaha egzersizlerinin olumlu etkileri tespit edilmiştir.

Terapiyi Kimler Uyguluyor?

Gülme Terapisi genellikle bu konuda özel eğitim almış terapistler ya da psikolojik danışmanlar tarafından yürütülür.

Ancak yoga eğitmenleri ve kişisel gelişim koçları da bu konuda uzmanlaşarak seanslar düzenleyebilmektedir. Türkiye’de bu konuda eğitim veren merkez sayısı giderek artmakta ve sertifikalı uzman sayısı da gün geçtikçe yükselmektedir.

Terapi Seansları Nasıl İlerler?

Grup mu, Bireysel mi?

Gülme Terapisi, genellikle grup hâlinde uygulanmakla birlikte bireysel olarak da yapılabilir. Grup seanslarının en büyük avantajı, katılımcılar arasında oluşan sinerjidir.

İnsan beyni, sosyal bağ kurmaya programlıdır. Grup içinde kahkaha atmak, yalnızca gülmenin etkisini katlamakla kalmaz, aynı zamanda sosyal bağları güçlendirir.

Bireysel seanslar ise özellikle içine kapanık, sosyal kaygı yaşayan ya da kendini gruplar içinde ifade etmekte zorlanan bireyler için daha uygundur.

Terapist ile bire bir yapılan çalışmalar, kişiye özel ilerleyebileceği için öz farkındalığı artırır ve daha derin bir içsel dönüşüm sağlar.

Grup veya bireysel seans tercihi, kişinin ihtiyaçları ve kişilik yapısına göre şekillendirilir. Terapiye yeni başlayan kişiler genellikle bireysel seanslarla sürece ısınır, ardından gruplara katılarak toplu dinamiğin gücünden faydalanır.

Seans Yapısı ve Aşamaları

Gülme Terapisi seansları belirli bir yapıya sahiptir. Her seans, katılımcıların rahatlamasını ve ortama uyum sağlamasını kolaylaştıran bir ısınma bölümüyle başlar.

Bu bölümde hafif esneme hareketleri, nefes çalışmaları ve tanışma oyunları yer alır. Amaç, gülmenin önündeki utangaçlık ve çekinme gibi engelleri ortadan kaldırmaktır.

Isınmanın ardından, rehber eşliğinde kahkaha egzersizlerine geçilir. Bu egzersizler bazen çocukça, bazen mizahi, bazen de spontane gelişebilir.

Başlangıçta yapay gelen kahkahalar, grup enerjisi sayesinde zamanla gerçek ve içten kahkahalara dönüşür. Bu aşamada katılımcıların yüz mimikleri, beden dili ve ses tonları dikkate alınarak süreç yönetilir.

Seansın sonunda ise gevşeme ve farkındalık bölümü yer alır. Bu aşamada rehber, katılımcılardan gözlerini kapatmalarını ve bedenlerini dinlemelerini ister.

Derin nefes alma teknikleri uygulanır, kısa bir meditasyon yapılabilir. Bu, kahkahaların bıraktığı enerjiyi dengelemeye ve zihni sakinleştirmeye yardımcı olur.

Aşağıdaki yapı tipik bir seans örneğini özetlemektedir:

Aşama Süre İçerik
Isınma 10 dakika Esneme, tanışma, nefes egzersizleri
Kahkaha Egzersizleri 20 dakika Rehberli kahkaha çalışmaları
Meditasyon/Gevşeme 15 dakika Derin nefes, sessizlik, gevşeme
Değerlendirme 5 dakika Paylaşım ve kapanış

Süreklilik ve Rutin

Gülme terapisi seansları, bir kez katılımla sınırlı kalmamalıdır. Etkili sonuçlar için haftada en az bir kez düzenli olarak yapılması önerilir.

Bazı merkezlerde bu seanslar kurumlar için ayda bir veya iki kez organize edilirken, bireyler için haftalık grup seansları daha yaygındır. Uzun vadede kazanılan alışkanlık, kişinin kendi hayatında daha sık gülmesini ve stresle daha sağlıklı başa çıkmasını sağlar.

Terapiye Katılmadan Önce Bilinmesi Gerekenler

Kimler İçin Uygun Değildir?

Her ne kadar Gülme Terapisi geniş bir kullanıcı profiline hitap etse de, bazı durumlarda dikkatli olunması gerekir. Özellikle belirli sağlık sorunları olan bireyler için bu terapi öncesinde doktora danışmak önerilir.

Kalp hastalığı, yüksek tansiyon, ileri düzey astım ya da yakın geçmişte ameliyat geçirmiş kişilerde, kahkaha sırasında oluşan ani diyafram kasılması ve oksijen artışı riskli olabilir.

Benzer şekilde, ileri düzey bipolar bozukluk, şizofreni veya panik atak geçmişi olan bireylerde terapinin tetikleyici olabileceği bilinmektedir. Bu kişiler için seanslar daha dikkatli ve kontrollü ilerlemeli; gerekirse bireysel ortamda uygulanmalıdır.

Seansa Nasıl Hazırlanmalı?

Gülme Terapisi seanslarından en yüksek verimi alabilmek için kişinin seansa zihinsel ve fiziksel olarak hazır gelmesi önemlidir.

Öncelikle, katılımcıların rahat ve hareket kabiliyetini kısıtlamayan kıyafetler giymesi önerilir. Seanslar sırasında bolca hareket edileceği için dar veya kısıtlayıcı giysiler konforu bozabilir.

Seans öncesinde çok ağır yemeklerden kaçınılmalı, bol su tüketilmelidir. Özellikle nefes ve diyafram egzersizleri sırasında midenin rahatsız olmaması önemlidir.

Ayrıca, seansa ön yargılardan arınmış şekilde gelmek oldukça kıymetlidir. Gülmenin “saçma” ya da “çocukça” bir şey olmadığını; tam tersine iyileştirici bir güç olduğunu kabul etmek süreci kolaylaştırır.

Katılımcılara, seansın bir performans olmadığını; iyi ya da kötü gülmenin söz konusu olmadığını hatırlatmak gerekir. Herkesin gülüşü kendine özgüdür ve terapi ortamı, yargıdan uzak bir güven alanıdır.

İlk Seans Öncesi Sık Sorulanlar

Katılımcılar genellikle ilk seans öncesinde şu soruları yöneltir:

  • “Gülmem gerektiğinde gülememekten korkuyorum.”
  • “Yapay kahkaha atmak beni rahatsız eder mi?”
  • “Kendimi komik duruma düşürür müyüm?”
  • “İlk kez gelen biri olarak grubun dışında kalır mıyım?”

Bu sorular son derece doğaldır. Terapistler, ilk seansları özellikle bu endişelere göre şekillendirir. Katılımcılara güven vermek, çekinceleri ortadan kaldırmak ve herkesin eşit düzeyde değerli olduğunu göstermek, terapi başarısının temelidir.

 

Psychology Times
Psychology Timeshttp://www.psychologytimes.com.tr
🌍 Türkiye ve İngiltere’nin En Büyük Psikoloji Platformu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar