Hiç kendinize “Bu duyguyu yaşamasam da olur” dediğiniz oldu mu? Belki bastırmak istediğiniz bir öfke vardı içinizde. Ya da sizi saran kaygıyı unutmak için kendinizi işe, telefona ya da sosyal medyaya verdiniz. Duygular kolay değildir. Hele bazılarıyla yüzleşmek, sanki dikenli bir patikada yürümek gibi gelir insana. Ama bilmeliyiz ki, o patikadan kaçmak bizi iyileştirmez. Bastırdığımız her duygu, dönüp dolaşıp başka bir kapıdan karşımıza çıkabilir.
Neden Duygulardan Kaçıyoruz?
İnsan beyni milyonlarca yıllık bir evrimin ürünüdür. Hayatta kalmak için tehditleri hızla algılayıp kaçmak üzere programlanmıştır. Ancak ne yazık ki, beynimiz rahatsız edici duyguları da “tehdit” olarak algılar. Kaygı, öfke, suçluluk, kırgınlık… Tüm bunlar tehlike olarak kodlanır ve biz de bilinçdışı yollarla onlardan uzaklaşmaya çalışırız.
Psikolojide bu yollar “savunma mekanizmaları” olarak tanımlanır. Örneğin:
- Bastırma: Zorlayıcı bir duyguyu bilinç dışına iteriz.
- İnkâr: “Benim böyle bir problemim yok” diyerek sorunla yüzleşmeyi reddederiz.
- Yansıtma: İçimizdeki duyguyu başkalarına yükleriz.
- Mantığa bürüme: “Zaten herkesin başına geliyor” diyerek duyguyu hafifletmeye çalışırız.
Kısa vadede bu mekanizmalar işe yarar gibi görünür. Ancak uzun vadede ruhsal yük artar. Bastırılan duygular, bedensel belirtilerle, ilişkilerdeki zorluklarla ya da ani duygusal tepkilerle kendini göstermeye başlar.
Kaygı Neden Bu Kadar Zorlayıcı?
Duygular içinde en sık kaçınılanlardan biri kaygıdır. Çünkü:
- Geleceğe yöneliktir. Kaygı, henüz yaşanmamış olaylara dair olumsuz senaryolarla beslenir.
- Bedensel etkileri yoğundur. Kalp çarpıntısı, mide bulantısı, nefes darlığı gibi belirtiler yaşanır.
- Kaçınmayı besler. “O sunumu yapmasam da olur”, “O mesajı atmayayım şimdi” gibi kaçınmalar anlık rahatlık sağlasa da, uzun vadede özgüveni ve işlevselliği zedeler.
Kaygıdan kaçtıkça, aslında onun bizi kontrol etmesine izin veririz.
Duyguları Bastırmanın Bedeli Nedir?
Duygular bastırıldığında ya da görmezden gelindiğinde, çözülmez. Sadece yer değiştirir. Bazen fiziksel rahatsızlıklar, bazen ilişkisel sorunlar, bazen de anlam veremediğimiz boşluk hissiyle karşımıza çıkar. İşte bazı örnekler:
- Depresyon: İşlenmeyen duygular zamanla çökkünlüğe dönüşebilir.
- Bağımlılıklar: Alkol, yiyecek, dijital ekranlar; kaçtığımız duyguların yerini doldurur gibi olur.
- Duygusal kopukluk: Hayatı tam olarak hissedemez hale geliriz. Sevinç bile eksik yaşanır.
Duygusal Farkındalık ile İyileşme Yolları
Zorlayıcı duygularla yüzleşmek, bir anda başarılacak bir şey değildir. Ama adım adım ilerlemek mümkündür. İşte bu süreçte işe yarayabilecek bazı yaklaşımlar:
- Anda kalmayı öğrenin: Mindfulness (bilinçli duygusal farkındalık) egzersizleri, duygularla temasa geçmenin nazik yollarındandır. Nefese odaklanmak, bedeni gözlemlemek bu süreci destekler.
- Yazın: Duygularınızı bastırmak yerine, yazıya dökün. Günlük tutmak, hem rahatlatır hem de düşünceler arasında daha sağlıklı bir mesafe kurmanızı sağlar.
- Otomatik düşünceleri fark edin: Kaygı anında gelen “Ya herkes bana gülerse?” gibi düşünceler genellikle abartılıdır. Bu düşünceleri sorgulamak ve yerine daha gerçekçi düşünceler koymak, duygu yoğunluğunu azaltır.
- Kademeli olarak maruz kalın: Kaçındığınız durumlarla küçük dozlarda yüzleşmek, zamanla duyarsızlaşma sağlar. Bu, özellikle sosyal kaygı ya da fobi türü duygularda oldukça etkilidir.
- Bedenle çalışın: Egzersiz, yoga, nefes egzersizleri gibi fiziksel uygulamalar, duyguların vücutta birikmesini engeller ve regülasyonu kolaylaştırır.
- Duygu günlüğü tutun: Gün içinde hissettiğiniz temel duyguları, tetikleyici olayları ve bu duyguların bedendeki etkilerini not edin. Bu duygusal farkındalık, dönüşümün ilk adımıdır.
Son Söz: Duygularla Barışmak Mümkün
Duygular düşman değil; içsel pusulamızdır. Her biri bize bir şey anlatmak ister: Kırgınlık bir ihlali, kaygı bir tehdidi, öfke bir sınır aşımını işaret eder. Kaçmak yerine onları dinlemeyi öğrenirsek, duygular bize yük olmaktan çıkar; kılavuzumuz haline gelir.
Elbette bu süreç zaman ister. Sabır, duygusal farkındalık ve bazen profesyonel destekle ilerlemek gerekebilir. Ama unutmayın: Duygularla yüzleşmek bir zayıflık değil, cesaret göstergesidir. Ve belki de asıl özgürlük, duygulardan değil, onlardan kaçma ihtiyacından kurtulmaktır.