Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Göç ve Bağımlılık: Psikolojik Bir Değerlendirme

Göç, insanların farklı bir şehir ya da ülkeye taşınması gibi görünen basit bir olaydan çok daha fazlasıdır. Bu süreç, bireyin hayatını kökten değiştirir ve beraberinde pek çok zorluk getirir. Yeni bir kültüre uyum sağlama, ekonomik olarak ayakta kalma, dil engeli ve sosyal ilişkilerin yeniden kurulması gibi konular göçmenlerin en sık yaşadığı problemler arasındadır. Tüm bu durumlar psikolojik açıdan bireyleri zorlar ve zaman zaman sağlıksız baş etme yollarına yönelmelerine neden olabilir. Bu baş etme biçimlerinden biri de bağımlılıktır.

Bağımlılık, kişinin bir maddeyi ya da davranışı kontrol edemeden, tekrar tekrar kullanmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Stres, yalnızlık ve kimlik karmaşası bağımlılığı tetikleyen başlıca faktörlerdendir. Göçmenlerde ise bu faktörlerin birçoğu daha yoğun yaşanır (Bhugra, 2004). Bu nedenle göç ve bağımlılık arasındaki ilişki psikologlar için üzerinde önemle durulması gereken bir alandır.

1. Göçün Ruhsal Yansımaları

Göç sürecinde birey, alışık olduğu çevreden ayrılır ve yeni bir topluma uyum sağlamak zorunda kalır. Bu durum, “sosyal destek” eksikliğini beraberinde getirir. Dil bilmemek, farklı kültürel normlara uyum sağlamakta zorlanmak ve dışlanma duygusu kişide yabancılaşma yaratır (Berry, 1997).

Birçok göçmen, bu süreçte kaygı, depresyon veya uyum sorunları yaşayabilir. Özellikle ilk yıllarda yoğun bir yalnızlık ve çaresizlik hissi ortaya çıkar. Benim gözlemim, bu psikolojik yükün bireyi daha kırılgan hâle getirdiği ve madde kullanımına bir “kaçış yolu” olarak bakmasına zemin hazırlayabildiğidir.

2. Göç ve Bağımlılık Arasındaki Bağ

Çoğu ülkede yapılan çalışmalar, ülkeye göç edenlerin geldiklerinde düşük madde kullanım düzeyi olmasına karşın zaman geçirdikten sonra ülkedeki yerleşik halkın madde kullanım oranlarına yaklaştığını ve bazen de bu oranı aştığını gösterir. Buradaki en önemli kavram “akültürasyon stresi”dir. Yeni bir topluma uyum sağlamaya çalışırken yaşanan gerilim, bireyi riskli davranışlara daha açık hâle getirir.

İkinci nesil göçmenlerde ise kimlik karmaşası daha belirgin hale gelir. Gençler, hem kendi ailelerinin kültürel değerleri hem de içinde büyüdükleri toplumun beklentileri arasında sıkışabilirler. Bu ikilem, aidiyet duygusunu zedeleyerek bağımlılığa yönelme ihtimalini artırır (Zhou, 1997). Özellikle ergenlik dönemindeki göçmen gençlerin arkadaş çevresinde kabul görmek için alkol ya da uyuşturucu kullanmaya başladıkları sıkça görülmektedir (Sussman & Ames, 2008).

3. Travma, Kayıp ve Bağımlılık

Göç her zaman gönüllü bir karar sonucu gerçekleşmez. Savaş, şiddet ya da politik baskı gibi nedenlerle yapılan zorunlu göçlerde bireyler ağır travmalar yaşayabilir. Bu travmalar, göç sonrası dönemde bağımlılığa yönelimi artırır (Lustig et al., 2004).

Ayrıca göç, sadece coğrafi bir ayrılış değil; aileden, meslekten ve sosyal kimlikten de kopuş anlamına gelir. Bu kayıplar, bireyin yaşadığı çaresizlik hissini derinleştirir. Madde kullanımı, bu acıyı bastırmak ya da geçici olarak unutmak için bir araç hâline gelebilir. Psikolojik destek sürecinde, göçmenlerin bu kayıp ve yas duygularını sağlıklı şekilde işleyebilmelerine destek olmak oldukça önemlidir.

4. Koruyucu Etkenler ve Psikolojik Destek

Göç ve bağımlılık arasında güçlü bir ilişki olsa da her göçmen aynı risklerle karşılaşmaz. Aile bağları, sosyal dayanışma ağları ve kültürel kimliğin korunması bağımlılığa karşı önemli birer koruyucu faktördür (Alegría et al., 2008). Örneğin, güçlü topluluk desteği olan göçmenlerin yalnızlık duygusu daha az olmakta ve bağımlılık davranışlarına yönelimleri sınırlı kalmaktadır.

Psikologlar açısından burada iki kritik nokta vardır. İlki, göçmenlerin ihtiyaçlarına uygun danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri sunmaktır. İkincisi ise kültürel duyarlılıktır. Göçmen bireyin yaşadığı deneyimler, yalnızca göç sonrası süreçle sınırlı değildir; geçmiş yaşantılar da terapiye taşınmalıdır. Kültürlerarası psikoloji bakış açısı, bu nedenle büyük önem taşır.

Ayrıca uyum programları –örneğin dil kursları, meslek edindirme projeleri ve kültürlerarası etkinlikler– bağımlılığı önlemede dolaylı ama güçlü araçlardır. Bireyin kendini topluma ait hissetmesi, psikolojik sağlamlığını artırır.

5. Sonuç

Göç, bireyin hayatında derin izler bırakan bir süreçtir ve bağımlılıkla yakından ilişkilidir. Göçmenlerin yaşadığı stres, travmalar, kimlik çatışmaları ve yalnızlık, bağımlılığa yönelimde etkili faktörlerdir. Bununla birlikte güçlü sosyal destek, kültürel aidiyetin korunması ve psikolojik destek hizmetleri, bağımlılık riskini azaltan önemli unsurlardır.

Psikologlar açısından bu alan, sadece bireysel danışmanlık değil, aynı zamanda toplumsal uyum politikalarıyla da bağlantılıdır. Göç ve bağımlılık üzerine yapılacak çalışmalar, hem bireylerin sağlıklı bir yaşam sürmelerine hem de göç edilen toplumun uyum sürecinin daha huzurlu ilerlemesine katkı sağlayacaktır.

Kaynakça

  • Alegría, M., Mulvaney-Day, N., Woo, M., Torres, M., Gao, S., & Oddo, V. (2008). Correlates of past-year mental health service use among Latinos: Results from the National Latino and Asian American Study. American Journal of Public Health, 97(1), 76–83.

  • Berry, J. W. (1997). Immigration, acculturation, and adaptation. Applied Psychology, 46(1), 5–34.

  • Bhugra, D. (2004). Migration and mental health. Acta Psychiatrica Scandinavica, 109(4), 243–258.

  • Kirmayer, L. J., & Minas, H. (2000). The future of cultural psychiatry: An international perspective. Canadian Journal of Psychiatry, 45(5), 438–446.

  • Lustig, S. L., Kia-Keating, M., Knight, W. G., Geltman, P., Ellis, H., Kinzie, J. D., … & Saxe, G. N. (2004). Review of child and adolescent refugee mental health. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 43(1), 24–36.

  • Silove, D., Ventevogel, P., & Rees, S. (2017). The contemporary refugee crisis: An overview of mental health challenges. World Psychiatry, 16(2), 130–139.

  • Sussman, S., & Ames, S. L. (2008). Drug abuse: Concepts, prevention, and cessation. Cambridge University Press.

  • Zhou, M. (1997). Segmented assimilation: Issues, controversies, and recent research on the new second generation. International Migration Review, 31(4), 975–1008.

Ahmed Emin Kaya
Ahmed Emin Kaya
Ahmed Emin Kaya, 2020 yılında psikoloji lisans eğitimini tamamlamış, Sağlık Bakanlığına bağlı olarak 3 yıldır psikolog olarak görev yapmaktadır. Madde bağımlılığı alanında uzmanlaşmak amacıyla Ege Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Kariyeri boyunca cezaevlerinde mahkumlarla çalışma fırsatı bulmuş, çeşitli seminerler vererek onların rehabilitasyonuna katkıda bulunmuştur. Psikoloji alanındaki çalışmalarının yanı sıra, sanata olan ilgisiyle de dikkat çeken Kaya, aynı zamanda başarılı bir oyuncu ve yazardır. Psikoloji temalı tiyatro oyunları ve senaryolar kaleme alan Kaya'nın eserleri arasında Kumbara(Kısa Metraj Film), Kapan (Kısa Metraj FilmAbluka& (Tiyatro), Ceset Çiçekleri (Tiyatro), Tereddüt (Tiyatro), Paryanın Cinayetleri(Uzun Metraj Film), Kör Kambur (Tiyatro), Cimicidae (Tiyatro), Bir Teber Ailesi Cinayeti (Tiyatro), Mapus Odası (Tiyatro) ve Gayrimeşru Asayiş (Uzun Metraj Film) bulunmaktadır. Psikoloji alanındaki uzmanlığını derinleştirmek amacıyla çeşitli eğitimler alan Kaya, Kişiler Arası İlişkiler Psikoterapisi Temelli Danışmanlık Uygulayıcı Eğitimi, EMDR Terapi Eğitimi, İleri EMDR Terapi Eğitimi, Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi, Şema Terapi ve Aile Danışmanlığı gibi eğitimleri başarıyla tamamlamıştır. İzmir'de aktif olarak oyunculuk kariyerine de devam eden Ahmed Emin Kaya, psikoloji ve sanat alanındaki çalışmalarını bir arada sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar