Toplumda herkesin bir fikrinin olduğu ancak kimsenin konuşmaya can atmadığı nadir konulardan biri de cinsellik. Öyle ki, cinsel terapi alanına ilgimi ortaya çıkaran sorulardan biri; “Nasıl olur da hepimizin var olmasına neden olan bir durumu konuşmaktan herkes imtina eder?” Bu soru, benim cinsellik, cinsel terapi, cinsel işlev bozuklukları gibi alanlarda düşünmemin, okumamın ve araştırmamın önünü açtı. Gelin, cinsellik ve cinsel işlev bozuklukları ile ilgili bilimsel bilgilere beraber göz atalım.
Cinsellik: Yaşamın Doğal Bir Parçası
Pek çok cinsel terapi ve seksoloji kaynağına göre; cinsellik, açlık ve susuzluktan sonra gelen yaşamın doğal bir parçasıdır. Bu, meşhur Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin en alt sırasında yer aldığı anlamına gelir. Dahası, cinsellik denince çoğunlukla insanların aklına gelen cinsel birleşmenin aksine, biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutları olan çok geniş bir alandır. Ne yazık ki, özellikle bizim toplumumuzda bu kavram sadece fısıltılar üzerinden veya çevremizde varsa abiler-ablalar ve onların deneyimleri, daha kötüsü anlatılan abartılı ya da yanlış hikayeler ve pornografi üzerinden öğrenilmektedir. Örneğin, bir çocuk 4-5 yaşlarına geldiğinde genital bölgelerini keşfetmeye başlar. Bunun bir belirtisi, dokunmak veya bir yerlere sürtünme gibi davranışlar olabilir. Bu, büyümenin doğal bir parçasıdır. Ancak, bunu gören ebeveyn o çocuğa “Öyle yapma, ayıp, bak kızarım sana, cıs, günah” diyerek cinselliğe ilk darbeyi indirmiş olur. Devamında büyüyen çocuk, okulda, oyun gruplarında duyduklarıyla, kendinden büyüklerin olduğu ortamlarda konuşulanlarla, pornografiden gördükleri ve kendi tecrübelerinin harmanlanmasıyla cinselliğe bir anlam ve tanım yükler. İşte tehlike tam olarak burada başlar. Çünkü kimse bu tanımın ne kadar doğru veya yanlış olmasıyla ilgilenmez, herkes sadece bildiğini varsayıp o şekilde yaşayıp gider. Peki, sonuçta neler olur? Buyrun sonuçlara:
Cinsel Mitler: Doğru Bilinen Yanlışlar
Kaba tabiriyle, toplumda cinsellikle ilgili doğru bilinen ama yanlış olan kulaktan dolma bilgilerdir. Kadın cinsel organları ve erkek cinsel organlarının nasıl olması gerektiğinden, bilhassa erkeklerde cinsel birleşmenin süresi, kadınların nasıl davranması gerektiği (daha pasif, isteklerini belli etmeyen), erkeğin nasıl olması gerektiği (baskın, yöneten, sürekli hazır ve istekli olan taraf), cinsel birleşmenin ne sıklıkla, hangi durumlarda olması veya olmaması gerektiğini anlatan hayali bir kılavuz gibi düşünebiliriz. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu kılavuzun dışında kalanları kucaklama ve kabul etme konusunda pek başarılı değiliz.
Cinsel İşlev Bozuklukları: Yaygın Ama Göz Ardı Edilen Sorunlar
Orgazm bozuklukları, uyarılma bozuklukları, cinsel istek bozuklukları ve cinsel ağrı bozuklukları olarak dört alt grupta incelenen (tıbbi durumlara bağlı cinsel işlev bozukluklarını saymazsak) cinsel işlev bozukluklarının toplumumuzda görülme sıklığı hiç de azımsanacak bir boyutta değil. Kaldı ki, bir de herhangi bir bozukluğu olduğundan haberi bile olmayan bir kesim mevcut. Elbette ki, her cinsel işlev bozukluğunun biricik, kendine has bir hikayesi ve dayanağı var. Ancak, bu durum genellikle (daha ziyade kadınlarda) “Yanlış bir şey yapıyorum”, “Bu kadar istekli/talepkâr olmamalıyım” gibi inançların ilk taşı atmasıyla başlar. Devamında ise, cinselliğin olabildiğince ertelenmesi veya sadece üremek için, daha kötüsü sadece bir görevi yerine getirmek için uygulanması sonucunda durum daha da ilerler.
Cinsel Sapkınlıklar (Parafililer) ve Cinsel Suçlar
Elbette burada tek tek cinsel sapkınlıkları kitaptan anlatır gibi tanımlamak veya en sık görülen parafili türlerini listelemeyeceğim. Ancak, diğer cinsel bozukluklar kadar konuşulmaması, parafili gerçeğinin göz ardı edilemeyecek kadar fazla olduğu gerçeğini değiştirmez. Parafili’nin en net sebebi şudur gibi bir cümle kurmak için bilimsel veriler yeterli değildir. Ancak görünen o ki, cinsel bilgi kirliliği veya eksikliği, bireyleri cinsel hayatlarında alışılmadık durumlara itebilmektedir. Dahası, günümüzde daha yüksek sesle konuşulmaya başlanan ve bazı dizi/filmlerde yer verilen Incel (Involuntary Celibate) gibi grupların da yine cinsellikle ilgili çok az şey bilmesi ve onu da yanlış bilmesi sonucu açığa çıkan öfkelerinin, kadınlara yönelik cinsel şiddeti doğurduğunu biliyoruz.
Peki, Ne Yapabiliriz?
Aslında işin matematiği basit ve çok da fazla alternatifi yok. Her medeni toplumun kullandığı yöntemlerden biri olan ‘konuşma’ aracını kullanabiliriz. Herkesin bir şeyler bildiği ama kimsenin tam olarak bilmediği bu konuda toplum bilincini artırmak ve normalleştirmek için cinselliğin ne olduğu, nasıl olması/olmaması gerektiği, cinsel hijyen, cinsel şiddet, cinsel deneyimler gibi konuların bilirkişiler tarafından çok daha fazla anlatılması gerekir.


