Evlilik, iki farklı kültürde, ailede yetişmiş bireyin hayatlarını birleştirme kararının yanı sıra, belli bir zamana ihtiyaç duyan, sürekli gelişen ve bakım gerektiren dinamik bir ilişki birliğidir. Bu ilişkide en temel yapı taşları iletişim ve bu iletişimi paylaşmaktır. Paylaşım, yalnızca maddi kaynakların değil; duyguların, düşüncelerin, beklentilerin, hayallerin ve yaşam deneyimlerinin karşılıklı olarak açık bir şekilde ifade edilmesini kapsar. Paylaşımı mümkün kılan en önemli araç ise iletişimdir. Bu çalışmada, evlilikte paylaşımın önemi ile iletişimin duygusal yakınlık üzerindeki etkisi psikolojik bir bakış açısıyla ele alınacaktır.
Paylaşımın Evlilikteki Yeri
Evlilik ilişkisi, bireylerin yalnızca birlikte, aynı çatı altında yaşamalarını değil, birlikte hissetmelerini de ve bunu bir uyum haline getirmelerini gerektirir. Sağlıklı bir evlilikte eşler yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal anlamda da birbirine yakın olmalıdır. Bu yakınlık, çiftlerin birlikte vakit geçirmesi, gündelik yaşamı paylaşması ve özellikle duygusal deneyimlerini birbirine açmaları ardından ilerler ve gelişir. Duyguların ifade edilmediği ya da paylaşımın yüzeysel kaldığı evliliklerde zamanla birlikte duygusal kopukluk yaşanabilir. Bu durum bireylerde yalnızlık hissi, anlaşılmama hissi, duygusal dalgalanmalar, öfke, değersizlik duygusu ve hatta kıskançlık gibi iletişimden kaçınmaya sebep olabilecek sorunlara yol açabilir. Bu sorun da zaman içerisinde evlilik içerisinde çatışmalara dönüşebilir.
İletişimin Duygusal Yakınlığa Katkısı
İletişim, çiftler arasındaki paylaşımı şekillendiren en temel unsurlardan en önemlisidir. Yüzeysel iletişim, yalnızca günlük olayların aktarımından ibaretken, derinlemesine iletişim, bireylerin iç dünyalarına dair duygu ve düşüncelerini, hislerini paylaşmalarına olanak tanır. Psikolojik olarak değerlendirildiğinde ise bir kişinin kendini rahatlıkla ifade edebilmesi, karşısındaki tarafından yargılanmadan dinlenilmesi ve anlaşılması bireyin duygusal güvenini pekiştirir. Bu güven de duygusal yakınlığın temeli ve iletişimi oluşturan ilk basamaktır.
Evlilik terapilerinde sıkça karşılaşılan problemlerden biri ise, eşlerin konuşmayı bırakmamış ancak paylaşımı kaybetmiş ya da fark edilir biçimde azaltmış/seyreltmiş ya da yalnızca yüzeyselleştirmiş olmalarıdır. Çiftler hâlâ aynı çatı altında yaşamakta, günlük sorumlulukları yerine getirmekte; fakat duygusal anlamda birbirine temas edememektedir. “Bugün seni en çok ne mutlu etti?” “Zorlandığın bir an oldu mu, nasıl hissettin?” veya “Şu an ne yapmak istersin?” gibi basit ama anlamlı, iyi hissettirebilecek sorularla kurulan bir iletişim, eşler arasında empatiyi ve anlayışı derinleştirir. Bu tür iletişim, duygusal yakınlığın sürdürülebilirliğini sağlar.
Paylaşım ve İletişimin Psikolojik Faydaları
Duyguların bastırıldığı, yok sayıldığı ya da tam tersi biçimde duyguların ifade edilmesinin önemsenmediği, hissedilen duyguyu doğru anda dile getirilmeyen evliliklerde zamanla çatışmalar artmakta, bireyler arasında ilk olarak duygusal ve bununla birlikte fiziksel olarak da bir mesafe oluşmaktadır. Oysa sağlıklı, açık bir iletişim ortamı, bireylerin yalnız olmadığını hissetmelerine, karşılaştıkları zorlukları birlikte aşabilmelerine olanak sağlar. Bu tür bir bağ, çiftlerin psikolojik dayanıklılığını da artırır. Duygusal olarak doyum sağlayan ilişkilerde stresle başa çıkma kapasitesi artar, öfke ortamı azalır, bireyler daha huzurlu ve güvende hisseder.
Evlilikte paylaşım aynı zamanda olumlu duyguların da aktarımıyla beslenir. Mutluluğun, başarının, beğeninin ya da küçük bir tebessümün bile birlikte yaşanması, paylaşılması çiftlerin “biz” bilincini güçlendirmek için oldukça önem arz eder. Duyguların her yönüyle aktarılması, evliliği sıradanlıktan uzaklaştırıp anlamlı ve doyurucu bir yaşama dönüştürür.
Sonuç
Evlilikte paylaşım ve iletişim, duygusal yakınlığın oluşumu ve devamlılığı için hayati öneme sahiptir. Birbirini anlayan, dinleyen, yargılamayan ve duygularını rahat bir şekilde ifade edebilen çiftler, hem ilişkilerini daha sağlam temeller üzerine kurmakta hem de bireysel ruh sağlıklarını da korumaktadır. Bu bağlamda, paylaşımı bir lüks değil, evliliğin vazgeçilmez bir gerekliliği olarak görmek gerekir. Duygusal yakınlık, ancak güvenli, açık ve samimi bir iletişim ortamında yeşerir ve gelişir. Bu da evliliklerin uzun ömürlü ve tatmin edici olmasını sağlayan en temel faktördür.


