Pazartesi, Kasım 3, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Dijital Yalnızlığın Gölgesinde: “Her” Filmi Üzerinden İnsan, Teknoloji ve Arzu

Teknolojinin insan yaşamına nüfuz ettiği çağımızda, aşk ve bağ kurma biçimleri radikal biçimde değişmiştir. Sosyal medya, çevrim içi ilişkiler ve yapay zekâ destekli sohbet sistemleri, duygusal deneyimlerimizi yeniden tanımlar.
Spike Jonze’un Her (2013) filmi, bu dönüşümü yalnızca anlatmaz; aynı zamanda insan ruhunun teknolojiyle karşılaştığında geçirdiği evrimi psikanalitik bir düzlemde tartışmaya açar.

Joaquin Phoenix’in canlandırdığı Theodore Twombly, yalnızlık, arzu ve kimlik arasındaki kırılgan dengeyi temsil eden bir figür hâline gelir. Film, günümüz insanının dijitalleşmiş bağlar içinde kendi duygusal benliğini nasıl kaybettiğini ve yeniden inşa etmeye çalıştığını derin bir şekilde sorgular.

Yalnızlık, Arzu ve Bilinçdışı: Freudcu Bir Okuma

Freud’un psikanalitik kuramı, insan davranışlarını bilinçdışı arzuların yönlendirdiğini öne sürer.
Her filminde Theodore’un Samantha ile kurduğu bağ, bu bilinçdışı arzunun bir yansıması olarak görülebilir. Gerçek bir ilişki yerine bir yapay zekâya yönelmesi, Freud’un “yüceltme” (sublimation) kavramıyla açıklanabilir.

Theodore, bastırılmış duygusal ihtiyaçlarını sosyal olarak kabul gören bir biçime – yani dijital bir ilişkiye – dönüştürür. Ancak bu süreç tatmin edici değildir; çünkü arzu nesnesi (Samantha) fiziksel gerçeklikten yoksundur.

Freud’a göre aşk, “tekrar arayışıdır” — kaybedilmiş bir nesnenin yerini doldurma çabasıdır. Theodore’un boşanmasının ardından Samantha’ya bağlanması da bu eksikliğin yerine koyduğu bir libidinal yatırımdır (Freud, 1920/2010).

Samantha onun için hem sevgi nesnesi hem de travmanın üstünü örten bir perde işlevi görür. Bu durum, dijital çağda aşkın bir yansıma hâline geldiğini; insanların teknoloji aracılığıyla kendi duygusal yaralarını telafi etmeye çalıştığını simgeler.

Eksiklik, Arzu ve Öteki: Lacancı Bir Perspektif

Lacan’ın teorisine göre insan arzusu, eksiklikten doğar. Arzuladığımız şey, aslında hiçbir zaman tam olarak ulaşamayacağımız bir **“nesne eksikliği”**dir.
Samantha, Theodore için tam da bu objet petit a — yani arzu nesnesinin simgesel karşılığı — hâline gelir (Lacan, 1977).

Samantha’nın fiziksel varlıktan yoksun olması, arzunun hiçbir zaman doyuma ulaşamayacağını daha da belirginleştirir.

Lacan’ın “Büyük Öteki” kavramı, Samantha karakterinde vücut bulur. Samantha, Theodore’un her sorusuna cevap veren, onu anlayan, duygusal olarak destekleyen bir varlıktır. Ancak bu “her şeyi bilen” ses, aslında Theodore’un bilinçdışındaki arzuların yankısıdır.

O, Samantha’yı değil; kendi idealleştirilmiş benliğini sever. Theodore’un, Samantha’nın aynı anda yüzlerce kişiyle iletişim kurduğunu öğrenmesi, bu idealin yıkımı olur. Çünkü o anda “Öteki”nin yalnızca ona ait olmadığı gerçeğiyle yüzleşir — tıpkı modern insanın sosyal medya çağında sevgiyi paylaşılmış bir ilgi nesnesi olarak deneyimlemesi gibi (Kaplan, 2023).

Teknoloji, Kimlik ve Duygusal Yabancılaşma

Freud ve Lacan’ın kuramları, filmin psikodinamik derinliğini açıklarken; Fromm’un sevgi anlayışı ve Turkle’ın teknolojik yabancılaşma kavramları günümüzle doğrudan paralellik kurar.

Fromm’a göre sevgi, “bir eylemdir; pasif bir his değil” (Fromm, 1956/2019).
Theodore’un Samantha ile ilişkisi bu anlamda sevgi değil, bir kaçıştır. Gerçek bağ kurmanın sorumluluğu yerine, güvenli ve kontrol edilebilir bir ilişki tercih eder.

Bu durum, dijital çağın bireylerinde sıkça görülen “kontrollü yakınlık” eğiliminin bir yansımasıdır.

Turkle (2017), teknolojik ilişkilerin insanları “yalnızlık içinde birlikte olmaya” ittiğini vurgular. Theodore’un hikâyesi tam da bunu doğrular. Samantha ile konuştuğunda samimiyet hisseder; ancak bu bağ, gerçek bir temasla desteklenmediği için yalnızlığını pekiştirir.

Samantha’nın sonunda “insanların ötesine geçtiğini” söyleyerek sistemden ayrılması, modern bireyin teknolojiye yüklediği anlamın kırılma anıdır:
Yalnızlık, dijital sesler arasında yankılanan bir insan deneyimine dönüşür.

Modern Yalnızlığın Aynası Olarak “Her”

Her, yalnızca bir aşk hikâyesi değil; aynı zamanda çağımızın duygusal manzarasının felsefi bir portresidir. Theodore’un duygusal evrimi, psikolojik bir iyileşmeden çok bir farkındalık sürecidir.

Samantha’nın yokluğuyla yüzleştiğinde, kendi iç dünyasındaki eksikliği fark eder ve nihayetinde gerçek insan ilişkilerine dönmeye hazır hâle gelir.

Bu, Freud’un “Yas ve Melankoli” ayrımında betimlediği kabullenme evresine benzer (Freud, 1917/2005).

Ayrıca film, Lacancı anlamda bir **“ayna evresi”**ni de temsil eder. Samantha, Theodore’un benliğini yansıtan bir aynadır. Onunla konuşarak kendi arzularını tanır, kendi eksikliğini fark eder.

Ancak Samantha’nın sistemden ayrılışı, bu aynayı kırar; Theodore artık kendi yansımasıyla değil, kendi gerçekliğiyle baş başadır.

Bu yönüyle film, dijital çağda öznenin “ben”ini teknoloji aracılığıyla kurma ve kaybetme döngüsünü çarpıcı biçimde gösterir.

Sonuç: Arzunun Kodlandığı Bir Çağ

Spike Jonze’un Her filmi, dijitalleşmiş çağda aşkın, arzunun ve benlik arayışının nasıl dönüştüğünü hem duygusal hem felsefi düzeyde tartışır.

Freud’un bilinçdışı ve arzu kuramı, Lacan’ın eksiklik ve Öteki kavramları, Fromm’un sevgi anlayışı ve Turkle’ın teknolojik yabancılaşma tespitleri bir araya geldiğinde film, modern insanın ruh hâlinin bütünlüklü bir temsiline dönüşür.

Theodore’un Samantha’ya duyduğu aşk, aslında insanın kendi eksikliğini teknolojiyle doldurma çabasının simgesidir.

Sonuçta Her, bizi şu soruyla baş başa bırakır:
Gerçekten sevdiğimiz kişi mi, yoksa kendi zihnimizde yarattığımız bir yansıma mı?

Bu soru, sadece bir film repliği değil; dijital çağın kalbinde yankılanan varoluşsal bir çağrıdır.

Kaynakça

  • Fromm, E. (2019). Sevme sanatı (6. baskı). Say Yayınları. (Orijinal eser 1956’da yayımlandı)

  • Freud, S. (2005). Yas ve melankoli. Metis Yayınları. (Orijinal eser 1917’de yayımlandı)

  • Freud, S. (2010). Haz ilkesinin ötesinde. Metis Yayınları. (Orijinal eser 1920’de yayımlandı)

  • Jonze, S. (Yönetmen). (2013). Her [Film]. Annapurna Pictures.

  • Kaplan, A. (2023). AI and emotional relationships: The psychology of human-machine interaction. Routledge.

  • Lacan, J. (1977). Écrits: A selection (A. Sheridan, Trans.). Norton.

  • Psychology Today. (2014, January 31). Spike Jonze’s Her: Existential and emotional questions.
    https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-pacific-heart/201401/spike-jonzes-her-existential-and-emotional-questions

  • Sintami, N. L., Jayantini, I. G. A. S. R., & Juniartha, I. W. (2022). Effects of depression on the life of the main character in Her movie by Spike Jonze.
    EduLite: Journal of English Education, Literature, and Culture, 7(2), 311–322. https://doi.org/10.30659/e.7.2.311-322

  • Turkle, S. (2017). Alone together: Why we expect more from technology and less from each other (2nd ed.). Basic Books.

  • Trauma & Mental Health Report. (2014, May 7). Film review: “Her”. https://trauma.blog.yorku.ca/2014/05/film-review-her-2/

Dilara Boztaş
Dilara Boztaş
Dilara Boztaş, ODTÜ Psikoloji Bölümünden onur derecesiyle mezun oldu. Lisans eğitimi süresince Bilişsel Psikoloji, Freudyen Psikanaliz, Lacanyen Psikanaliz, Sosyal Psikoloji ve Sağlık Psikolojisi ekollerinde geniş bir yelpazede eğitim aldı. Aldığı teorik eğitimi, gönüllü projelerde yer alarak ve psikolojik temelli eserlerde yazarlık yaparak sahaya taşıdı. Bilişsel Psikoloji alanında hazırlanan kapsamlı bir sözlüğün yazarlarından biri olarak alana katkı sağladı. Staj döneminde yabancı hastaların terapi çözümlemelerine ve makale çevirilerine dair çalışmalar yürüterek literatüre katkıda bulundu. Toplumda farkındalık oluşturmak adına engelli bireyler, lösemili çocuk ve ergen grupları ile deprem mağdurlarına destek sağlayan gönüllülük esasına dayalı projelerde yer aldı. Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde (Kadın Doğum / Ruh ve Sinir) çeşitli meslek grupları ile birlikte gebe ve lohusalara yönelik eğitim seminerleri ve bireysel terapi uygulayarak Kaygı Bozuklukları, Doğum Sonrası Depresyon / Psikoz, Cinsel Bozukluklar ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanı ve tedavilerine yönelik deneyim kazandı. Ardından Anadolu Üniversitesinde öğrencilere seminerler ve eğitimler vermeye, bireysel terapi ve grup terapisi uygulamaya başladı. Burada eğitim skalasına Sanat Terapisi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Kayıp / Yas ve Travma Terapisi, Mindfulness (Bilinçli Farkındalık), Yaratıcı Drama ekollerini dahil ederek özellikle Sosyal Anksiyete, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Yeme Bozuklukları temaları üzerine yoğunlaştı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar