Denetimli serbestlik, ceza infaz kurumlarının yükünü azaltmak ve bireyin topluma yeniden kazandırılmasını sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir ceza infaz biçimidir. Ancak bu süreç, özgürlüğün belirli sınırlarla tanımlandığı, bireyin hem toplum hem de denetim sistemi tarafından izlenip değerlendirildiği bir yeniden yapılanma dönemidir. Özellikle madde kullanımı öyküsü olan bireyler için bu süreç, fiziksel ve ruhsal açıdan oldukça zorludur. Denetim, bireyin bağımlılıkla başa çıkma sürecinde dışsal bir engel oluştursa da, içsel çatışmaları çözümlemeden uygulandığında, kişi yasaklanan maddeyi dolaylı yollarla temin etmeye çalışabilir ya da farklı bağımlılık nesneleri geliştirebilir. Bu durum, sadece denetim sisteminin değil, aynı zamanda bireyin ruhsal yapısının da yeniden değerlendirilmesini gerekli kılar.
Denetimli Serbestlik Sürecinin Psikolojik Etkileri
Denetimli serbestlik süreci, birey üzerinde önemli psikolojik etkiler yaratır. Sürekli kontrol altında tutulma hissi, bireyde kaygı, paranoya ve değersizlik duygularını artırabilir. “Damgalanmış kimlik” algısı, bireyin sosyal ilişkilerden geri çekilmesine ve yalnızlaşmasına neden olabilir. Özellikle madde kullanım geçmişi olan bireylerde, kontrol mekanizmaları suçluluk ve utanç duygularını tetikleyerek, ruhsal içe kapanma ya da savunma düzeyinin yükselmesiyle sonuçlanabilir (Kılıç & Erden, 2019).
Başlıca psikolojik etkiler şunlardır:
- Yüksek düzeyde anksiyete ve gerilim,
- Kronikleşen stres ve uyku bozuklukları,
- Yalnızlık ve sosyal izolasyon,
- Özsaygı kaybı ve kimlik karmaşası,
- Depresif semptomlar ve umutsuzluk duygusu.
Birey, bir yandan denetim altında özgürlük ararken, diğer yandan eski bağımlılık nesnesinden (madde) uzaklaşmaya çalışır. Bu ikili yapı, içsel çatışmaları daha da yoğunlaştırabilir.
Alternatif Madde Arayış Davranışları
Denetimli serbestlik sisteminde yapılan düzenli testler, bireyin klasik uyuşturuculara ulaşımını sınırlasa da, kişinin bu maddelerin yerine geçebilecek başka maddelere yönelmesini engelleyemez. Sentetik maddeler (örneğin, bonzai, spice) veya tıbbi ilaçların kötüye kullanımı bu noktada devreye girer. Bazı bireylerde ise madde bağımlılığı, davranışsal bağımlılıklara dönüşür: kumar, riskli cinsel davranışlar, kompulsif internet kullanımı gibi. Bu arayışların temelinde, bireyin ruhsal boşluklarını doldurma, içsel gerginlikleri bastırma ve bastırılmış arzuları farklı bir yolla dışa vurma çabası yatar.
Psikodinamik Kuram Çerçevesinde Bağımlılık ve Yasak Arzusu
Psikodinamik kuram, bireyin ruhsal yapısında bastırılan dürtülerin farklı yollarla geri döneceğini öne sürer (Freud, 1920/2011). Denetimli serbestlik süreci, bireyin arzularını doğrudan baskı altına alır ve bu durum yeni savunma düzeneklerinin gelişmesine neden olur. Özellikle yadsıma, yer değiştirme, rasyonalizasyon ve pasif-agresif davranışlar, bu bireylerde sık gözlemlenen savunma mekanizmalarıdır.
Winnicott’un “yanıltıcı benlik” kavramı, denetimli serbestlik sürecinde bireyin otoriteye uyum sağlama adına geliştirdiği dışsal davranışları tanımlar. Gerçek benlik ise bu süreçte bastırılır, yalnızlaşır ve doyum arayışına devam eder. Madde kullanımı veya alternatif bağımlılık biçimleri, bu doyumun geçici temsilcileri olabilir.
Toplumsal ve Sistemik Dinamikler
Denetimli serbestlik, bireyin yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de ciddi engellerle karşılaştığı bir süreçtir. İş bulma güçlüğü, damgalanma, ailesel destek eksikliği ve toplumun dışlayıcı tutumu, bireyin yeniden maddeye yönelmesini kolaylaştırabilir. Bu koşullar altında psikososyal destek almayan birey, bağımlılığı bir başa çıkma yöntemi olarak sürdürür.
Ne yazık ki mevcut denetimli serbestlik uygulamaları, bireyin ruhsal dünyasını tanıma konusunda yetersiz kalmaktadır. Sadece kontrol ve denetim değil, aynı zamanda psikolojik destek mekanizmalarının da bu sistemin içinde yer alması gerekmektedir.
Bağımlılık, Travma ve Bağlanma İlişkisi
Bağımlılık, yalnızca fizyolojik bir alışkanlık değil, aynı zamanda derin psikolojik boşlukları doldurma çabasıdır. Denetimli serbestlik sürecindeki bireylerin önemli bir kısmında çocukluk travmaları, güvensiz bağlanma örüntüleri ve kronik ihmal hikâyeleri bulunmaktadır. Özellikle duygusal ihmal ve bakım veren figürle kurulamayan güvenli bağ, bireyin bağımlılık nesneleri aracılığıyla bu boşluğu doldurmaya çalışmasına neden olabilir.
Bağlanma kuramı bağlamında, birçok bağımlı bireyde kaçıngan ya da tutarsız bağlanma örüntüleri dikkat çeker. Bu bağlanma biçimleri, bireyin hem kendine hem de çevresine olan güvenini zedelediğinden, kişi dışsal nesnelerle (madde, davranışsal alışkanlıklar, riskli ilişkiler) geçici güven ve doyum sağlamaya çalışır. Denetimli serbestlik süreci, bu dışsal nesnelerin kullanımına sınırlama getirirken, bireyin içsel boşluğunu dönüştürmeden sadece yüzeysel bir değişim hedefler. Bu da alternatif madde ya da bağımlılık yollarına yönelimi kolaylaştırır.
Terapötik Sürecin Rolü ve Gerekliliği
Terapötik müdahaleler, denetimli serbestlik sisteminde eksik olan en temel yapı taşlarından biridir. Bir bireyin yalnızca denetlenmesi değil; aynı zamanda duygusal olarak tutulması, dinlenmesi ve anlamlandırılması gerekir. Psikodinamik terapiler, bireyin içsel çatışmalarını, savunmalarını ve geçmiş yaşantılarla bugünkü bağımlılık ilişkisi arasındaki bağları ele alma fırsatı sunar.
Özellikle aktarım ilişkileri, bireyin terapistle kurduğu bağ üzerinden otoriteye, anne-babaya ya da eski bakım verenlere dair bilinçdışı duyguların çalışılmasına imkân tanır. Bu süreçte danışan, ilk kez kontrol edilmeyen, yargılanmayan ve yalnızca dinlenen bir alanda, maddeye duyduğu ihtiyaçla yüzleşebilir. Terapist, burada sadece bir uzman değil; aynı zamanda bireyin iç dünyasını yeniden düzenlemesine yardımcı olan bir eşlikçidir.
Denetimli serbestlik sistemine psikoterapötik desteklerin entegre edilmesi, sadece bireysel iyilik halini değil, toplumsal suç döngüsünün kırılmasını da destekleyebilir. Suç, madde ve yalnızlık üçgeninde sıkışıp kalan bireyler için yeni bir içsel yapı inşa etmenin yolu, onları sadece izlemekten değil, gerçekten anlamaktan geçer.
Sonuç: Ruhsal İyileşme için Yeni Bir Yaklaşım
Denetimli serbestlik süreci, dışsal olarak bir özgürlük vaadi sunsa da, çoğu birey için içsel olarak yeni bir mahkûmiyetin başlangıcı olabilir. Kontrol altında olmak, denetlenmek, toplumdan damgalanmak ve yeniden başlama çabası, bireyin ruhunda derin çatlaklar oluşturur. Madde kullanımı, çoğu zaman yalnızca bir bağımlılık değil; duyulmamış çığlıkların, tutulmamış ellerin, görülmemiş acıların sembolüdür. Denetim sisteminin odağında sadece yasa ve disiplin değil, bireyin ruhsal bütünlüğü de yer almalıdır. Çünkü tedavi edilmemiş travmalar, yalnız bırakılmış ruhlar ve anlaşılmamış ihtiyaçlar, kendilerine yeni kaçış yolları yaratır. Alternatif madde arayışları da bu ruhsal arayışın bir başka biçimidir.
Bireyin suça ya da maddeye yönelimi, yalnızca irade meselesi değildir; aynı zamanda geçmişte kırılmış bağların, örselenmiş kimliğin ve bozulmuş güven duygusunun bir sonucudur. Bu nedenle denetimli serbestlik sistemi, bireyi yalnızca kontrol etmeyi değil, onunla duygusal bir bağ kurmayı, ona güvenli bir alan sunmayı da hedeflemelidir. Psikoterapi, bu alanı yaratmanın en güçlü yollarından biridir. Terapist ile kurulan ilişkide birey, ilk kez yargılanmadan dinlenir, anlaşılır ve içsel olarak tutulur. Bu temas, yeniden yapılanmanın, yeniden bağ kurmanın ve yeniden insan olmanın zeminini oluşturur.
Öneriler: Daha Etkin Bir Denetimli Serbestlik Sistemi İçin
- Psikolojik Destek ve Psikoterapi: Denetimli serbestlik sürecine mutlaka psikolojik destek ve psikoterapi entegre edilmelidir.
- Psikodinamik Değerlendirme: Bireyin savunma mekanizmaları, psikodinamik değerlendirmeler ışığında anlaşılmalı ve uygun müdahale planları oluşturulmalıdır.
- Toplumsal Damgalamayı Azaltma: Toplumsal damgalamanın azaltılması için kamuoyu farkındalığı çalışmaları yapılmalıdır.
- Personel Eğitimi: Görevli personel, bağımlılık psikolojisi ve davranışsal bağımlılıklar konusunda eğitilmelidir.
Bu şekilde birey, yalnızca toplumsal sisteme değil, aynı zamanda kendi içsel bütünlüğüne de yeniden bağlanabilir.
Kaynakça
- Freud, S. (1920/2011). Haz İlkesinin Ötesinde. İstanbul: Metis Yayınları.
- Kılıç, A., & Erden, G. (2019). Denetimli serbestlik sürecinde psikolojik etkiler ve sosyal uyum. Türk Psikoloji Dergisi, 34(2), 45-60.