Cinsellik, dürtülerimizin olduğu frontal lobun (beynin ön lobu) işlevindedir. Frontal lobu hizalayan lob, parietal lobdur. Parietal lobun temel işlevleri şunlardır:
- Sensory entegrasyon ve işleme: Dokunma, ağrı, basınç ve sıcaklık gibi duyusal verileri birleştirerek unified bir algı oluşturur.
- Uzaysal farkındalık ve navigasyon: Çevresel mekansal haritalar oluşturarak, kişinin çevresini algılamasını ve yönlendirmesini sağlar.
- Vücut algısı ve hareketi: Bedenin konumunu ve hareketini koordine eder, sol parietal lob hareketli vücut parçalarının yerini takip eder.
- Dil ve matematik: Okuma, yazma, sayı temsili ve basit matematiksel işlemlerde rol oynar.
Parietal lob hasarı, bu işlevlerde bozukluklara yol açabilir; örneğin hemispatial ihmal, konuşma ve matematiksel problemler gibi. Parietal lob, dürtülerin kontrolünde doğrudan bir rol oynamaz. Bu lob, daha çok duyuların algılanması ve entegrasyonu ile ilgilidir.
Dürtüler ve Duyuların İlişkisi
Bu bilimsel veriler üzerinden yola çıkacak olursak, dürtülerimizin var olduğu ve dürtü kontrolü sağlayan mekanizma aslında duyularla alakalı. O halde dürtüler için biz de şunu söyleyebiliriz: Duyularımız olmasa dürtüsel azalma yaşarız. Duyularımız, bizim dış dünyayı algılama yollarımızdır. Peki, bu duyuları cinsel sapkınlığa eviren duyu hangisi?
Teknolojinin gelişimiyle beraber duyularımız o kadar hızlı işlemeye başladı ki… Milisaniyede oluşan görüntüler, sesler, duyuların yavaşa ve hissederek yaşanmasına bariyer kurdu diyebiliriz. Duyularımızı hissederek yaşamanın verdiği hazzı unutturdu. Cinsel sapkınlıkta doyumsuzluğun arttığı şu zamanlarda, görülen psikolojik rahatsızlıklardan olmaya başladı.
Cinsel Sapkınlıklar ve Türleri
Cinsel sapkınlıklar kendi içerisinde 10’a ayrılır. Bunlar (DSM-IV):
- Fetişizm
- Teşhircilik
- Cinsel sadizm
- Cinsel mazoşizm
- Voyeurism
- Frotteurism (ovuşturma, sürtünme)
- Nekrofili (bedeni içeren her davranış)
- Zoofili (hayvanlara ilgi duyma)
- Transvestic fetişizm
- Röntgencilik
Freud’un Kuramı ve Süper Ego
Diğer taraftan Freud’a göre; dürtülerimizin var olduğu id’i, gelişimsel süreçte ‘ahlak bekçisi’ olan süper ego dizginler. Peki, bu süper egonun temelde işlevi olan dizginlemeyi neden artık yapamadığı sorusu gelir. Süper egoyu tanımlarken ‘ahlak bekçisi’ terimi, toplumsal normları da içerdiği için o isimle anılır. Buradan hareketle toplumsal ahlak, bizim gelişimsel süreçteki ‘ahlak bekçimizi’ belirler.
Toplumsal ahlak, artık birçok değerin yok sayılması ile değişim yaşamıştır. Nasıl ki bir zamanlar toplumsal olarak normal olmayan şeyler artık normalleştiriliyorsa, değişim yaşanıyor demektir. Toplumsal ahlakın içeriği hayli geniştir. Fakat bunu biraz da olsa açmakta fayda var. Toplumsal ahlak, toplumdaki insanların birbirleriyle ilişkilerinde saygı, dürüstlük, adalet, merhamet ve sorumluluk gibi ahlaki değerlere uygun davranmalarını sağlayan kurallar bütünüdür. Bu değerler, toplumsal düzenin korunmasına, insanların güvenliğinin ve refahının sağlanmasına katkıda bulunur.
Cinsel Sapkınlıkların Toplumsal Kökeni
Cinsel sapkınlıklar tam da bu evrede kendini göstermeye başlamıştır. Süper ego, artık ‘ahlak bekçiliği’ni daha çok ego’ya bırakmıştır. Ego, “ne istersen al” prensibini benimser halde id’le el ele yürümeye başlamıştır.
Cinsellik, bir zamanlar bu toplumun kapalı kutusuyken, şimdilerde konuşulması ve yaşanması normalleşebildi. Fakat bu güzel gelişmenin negatif kazancı (teknolojiyle birlikte) cinsel sapkınlıkların artması oldu. Beden algısının bozulması, güzellik algısının sadece seksepalite odaklı olur hale gelmesi, bu negatif kazançlardan sadece birkaç tanesi.
Toplumsal normlar iyi yönde değişirken; yönetilemeyen duygular, bilinçaltından gelen bastırılmış hazların yaşanması gerektiğine olan inanç, bu sapkınlıkları tetikler oldu. Ve yine maalesef sosyal medyada yanlış yönlendirmeler, yanlış bilgilendirmeler oldukça etkili oldu. Hayata geliş amacının, var oluş sebebinin sadece haz olduğuna inandırılan insanlar çıktı.
Hazzı Yönetmek: Bireysel ve Toplumsal Çözümler
Hazzı ve dürtüleri yok saymak elbette yapılması gereken değil. Yaratılışımızda var olan temel ihtiyaçları yok saymak, yaşam kalitesini elbette düşürür. Burada yapılması gereken en önemli nokta, sosyal medya kullanımı ile ilgili olmakla beraber, kendilik algısındaki kişisel gelişimlerdir. Birey, hazzın eyleme dönüşüm şeklini kendi içinde tartarak yaşamayı öğrenir kişisel gelişimle. Dürtüleri ve hazzının sadece yaşamsal amaç olmadığının ve bunun yönetilebilir olduğunun bilincine ulaşması gerekir.
Bireyin tek başına yapması gerekenler dışında, toplumsal olarak da yapılabilecekler mümkündür. Toplumsal olarak yapılabileceklerin başında, toplumun temel taşı olan aileye hayli görevler düşer. Aile, çocuğun cinsel kimlik kazandığı fallik dönemde (4-7 yaş) cinsel kimliğine uygun davranma, cinsiyet rollerindeki ayrımı anlatırcasına davranış, ebeveynlerin kadın ve erkek kimliğinin nasıl taşındığını yaşayarak gösterebilme. Ve bu gibi birçok etken, bireyi ileriki zamanlarda nevroz ve kaygı bozukluğu gibi psikolojik sorunlarla beraber cinsel kargaşa yaşamaması için yapılması gerekenlerin başındadır.