İlişkiler, iki farklı insanın bir araya gelmesi sonucunda yeni bir dünya inşa eder. Bu sebeple bir ilişkide yaşanan çatışma kaçınılmazdır. Bu çatışma durumu, aslında bir tehdit değil; doğru stratejiyle yönetildiğinde bir gelişim fırsatı sunar. Yaşanan her tartışma, tarafların duygu ve düşüncelerini daha iyi anlaması ve birbirlerini daha yakından tanıması açısından etkili bir imkân sağlar. Tarafların sınırlarını keşfetmesi ve duygularını açıktan ifade etmelerini destekleyici çatışma yönetimi, sağlıklı bir ilişkinin temelini oluşturur. Çatışma, her zaman aradaki bağın zayıflayacağı anlamına gelmediği gibi; doğru tekniklerle yönetildiğinde ilişkinin geleceğini belirleyen en önemli etkendir.
Çatışma Neden Ortaya Çıkar?
Çatışmalar, genellikle bireyler arasında varoluşsal farklılıklar sonucunda ortaya çıkar. Varoluşsal farklılıklar dediğimiz; değerler, inançlar ve kişilik özellikleri gibi bireyleri birbirinden ayıran pek çok etkeni yansıtır. Bu farklılıklarla birlikte çatışma, çoğu zaman olayın kendisinden değil; yaşanan durum içinde partnerlerden beklentiler, duygusal tetikleyiciler ya da iletişim yetersizliğinden kaynaklanır.
Örneğin, birinin geç kalmasının saygısızlık olarak algılanması durumunda, trafik sorunu yaşadığı göz önünde bulundurulabilir. Sorun, olasılıklarıyla düşünüldüğünde görünenin aksine sadece geç kalmak değil; aynı zamanda olayın işleyişi ve sebepleri de olabilir.
Bazı ilişkilerde çatışma durumu süreklilik gösterir ve bir rutin haline dönüşür. Çünkü taraflar çözüm aramak yerine haklı çıkmayı daha fazla önemser. Haklılık savaşına dönüşen çatışma ortamı, ilişkiyi kaçınılmaz bir sona sürükler. Halbuki çatışma yaşanırken sağlıklı bir biçimde yönetebilmek için “Kim haklı?” yerine “İkimiz de nasıl daha iyi hissedebiliriz?” sorusuna odaklanmak gerekir.
Gottmanlar Bu Konuda Ne Diyor?
Dr. John ve Julie Gottman, geliştirdikleri Gottman Çift Terapisi’nde; çözümü olmayan bir problem varsa bu problemin taraflar arasında kurulan yapıcı bir diyalog ile yönetilebileceğini savunurlar. Terapinin temelinde, partnerler arasında ortaya çıkan çatışmaların en büyük sebebinin yanlış iletişim olduğu belirtilir. İletişim şekilleri değiştirildiğinde, çatışmayı bir güç savaşı haline getirmek yerine bir ortaklık anlaşması olarak görmek mümkündür. Problemler, doğru iletişim ve çatışma yönetimi ile kontrol altına alınabilir.
Doğru İletişim Nasıl Kurulur?
Sağlıklı bir çatışma ortamı oluşturmak, bireylerin olgunluk seviyesini ve empati duygusunun gelişmişlik düzeyini yansıtır. Problemlerin temel sebebi her zaman olaydan kaynaklanmadığı gibi, bireylerin duygu durum karışıklıkları ve güncel yaşam koşulları da etkili olabilir.
Mahşerin 4 Atlısı:
-
Eleştiri
-
Aşağılama
-
Savunma
-
Duvar örme
Bu dört unsurun bulunduğu bir çatışma ortamı, problem amacından saparak daha büyük ve kalıcı sorunlara yol açar.
Eleştiri duvarından bakıldığında, eleştirilen kişinin sağlıklı bir tavır sergilemesi oldukça zordur. Çünkü kişi bu durumda kontrol mekanizmasını devreye sokarak kendini savunur.
Çözüm: Partnerlerin aynı tarafta olduklarını fark etmeleri ve “ben dili” kullanmaları beklenir. Örneğin, “Sen beni önemsemiyorsun” demek yerine “Böyle olduğunda kendimi yalnız hissediyorum” gibi ifadeler tercih edilmelidir.
Aşağılama, problemin asıl sebeplerinden ziyade kişilik özelliklerine odaklanarak partneri küçük düşürmeye yöneliktir. Bu, duygusal çöküşe neden olur.
Çözüm: Her iki taraf da duygularını tanımlamalı ve ifade etmelidir. “Öfkemin altında kırgınlık mı, kaygı mı yatıyor?” gibi sorularla empatik bir ortam oluşturulmalıdır.
Savunma davranışı, kişinin yalnızca haklılık arayışıyla çatışmaya yaklaşmasına sebep olur. Bu durum, gerilimi artırarak bir güç savaşına dönüşür.
Çözüm: Birey, “Haklısın, ben de bu konuda hatalıyım” diyerek karşısında değil, partnerinin yanında olduğunu gösterebilir. Bu yaklaşım, çözüm sürecine katkı sağlar.
Duvar örme, bireyin kendini koruma davranışı olarak ortaya çıkar. Ancak bu tutum, partnerle olan bağı zayıflatır.
Çözüm: Gerilim yükseldiğinde ara vermek, sakinleşmek ve sonra duygulara odaklanarak empatik bir iletişim kurmak gereklidir.
Kısa Bir Danışan Hikayesi
Geçtiğimiz aylarda bir danışanımla yaptığım görüşmelerde, tartışma konusunun oldukça hassas bir noktaya dokunduğuna tanık oldum. Danışanım dört yıllık evliydi ve eşiyle aynı konu üzerinden sürekli tartışmalar yaşandığını anlattı. Tartışmaların bitmediğini ve bu durumla artık baş edemediğini ifade etti.
Eşi sürekli telefondaydı, danışan ise kendini yalnız ve değersiz hissediyordu. Başlarda çözümü eşinden bekleyen danışanım, zamanla duygularını tanımlamaya başladı.
Bir seans sırasında şöyle dedi:
“Beni öfkelendiren eşimin sürekli telefonla uğraşması değil; gün boyu yalnız kalıp onu beklediğim için bağ kurmak istiyorum ve bunu öfkeyle söylediğimde o da kendini savunuyor.”
Bu farkındalık, tartışmaların sağlıklı bir konuşma ortamına dönüşmesini sağladı. Artık önce duygular, sonra istekler konuşuluyordu.
Nasıl Tartıştığın Sonucu Etkiler
Temel ilişki dinamiklerini önemseyen bireyler, çatışma anında ilişkinin bittiğini değil, değişmesi gerektiğini fark ederler. Sessizlikle bağları zayıflatmak yerine, açık ve şefkatli bir iletişim kurmak gerekir.
Çatışma, ilişkinin bittiğini değil; dönüşmesi gerektiğini gösterir. Taraflar birbirlerine saygılı, sınırlarına özen gösteren bir iletişim diliyle yaklaştıklarında kriz değil, gelişim alanı oluşur.
Unutulmamalıdır ki; bir ilişkide çatışmanın olmaması değil, o çatışmanın konuşulmaması tehlikelidir. Konuşabildiğiniz sürece her şey mümkündür.
Kaynakça:
Gottman, J. M. (1999). The Marriage Clinic: A Scientifically-Based Marital Therapy.
The Gottman Institute / Gottman, J. M. (1999).
National Institutes of Health / Gottman.


