Romantik ilişkilerin sona ermesi, bireylerin zihinsel, duygusal ve hatta bedensel olarak etkilenmesine neden olan çok katmanlı bir süreçtir. Ayrılığın ardından yaşanan unutamama hali, çoğu zaman bir duygusal bağın sürmesinden çok, ilişkinin tam olarak anlamlandırılamamış olmasıyla ilgilidir. Bu durum psikoloji literatüründe, özellikle bilişsel kapanış eksikliği, bağlanma biçimleri, duygusal belirsizlikle baş edememe ve ruminasyon gibi kavramlarla açıklanmaktadır.
Zihnin Tamamlanmamışlığa Takılması
İnsan zihni, yapısı gereği tamamlanmamış olaylara takılma eğilimindedir. Bu bilişsel döngü yalnızca duygusal bağlamda değil, günlük hayatta da sıkça gözlemlenir. Ancak söz konusu olan bir ilişki, özellikle de duygusal yoğunluğu yüksek bir birliktelik olduğunda, “neden bitti?”, “ben nerede hata yaptım?” ya da “gerçekten bitti mi?” gibi soruların cevapsız kalması bireyin psikolojik sürecini sekteye uğratabilir. Bu yazı, birini unutamama halinin aslında çoğu zaman kişiden çok onunla yaşanan sürecin belirsizliğine saplanmak olduğunu ele almakta ve bu psikolojik yapının altında yatan süreçleri açıklamaktadır.
Bilişsel Kapanış ve Zeigarnik Etkisi
Psikolojide “bilişsel kapanış” terimi, bireyin zihinsel süreçlerini tamamlayabilmesi ve içsel bir tutarlılık hissi yaşayabilmesi için bilgi ve olaylara anlam verme ihtiyacını ifade eder (Kruglanski & Webster, 1996). Tam olarak kapanmayan bir olay ya da ilişki, bireyin zihninde “tamamlanmamış bir dosya” gibi işlem görür.
1927 yılında Bluma Zeigarnik tarafından tanımlanan Zeigarnik etkisi, bireyin tamamlanmamış görevleri tamamlanmış olanlara kıyasla daha iyi hatırladığını ortaya koymuştur. Bu etki, özellikle ani biten ya da açıklaması yapılmamış ilişkilerde yoğun olarak hissedilir. Yani kişi çoğu zaman “partneri” değil, “tamamlanmamışlığı” unutamamaz.
Bağlanma Biçimleri ve Ayrılık Sonrası Zihinsel Döngüler
John Bowlby’nin bağlanma kuramı, bireyin erken dönem bakım veren deneyimlerinin, yetişkinlikteki ilişkilerinde nasıl bağ kuracağını şekillendirdiğini ortaya koymuştur. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkide sürekli olarak terk edilme korkusu, yeterli sevgi görememe hissi ve karşı tarafı idealize etme eğilimindedirler. Bu bireylerde ayrılık sonrası şu tür düşünce kalıpları sık görülür:
- “Gerçekten beni sevmiş miydi?”
- “Ben yetmedim, başka biriyle daha mı mutlu?”
- “Ona hâlâ ulaşabilirim, bir şeyler düzelebilir.”
Bu düşünceler çoğu zaman mantıksal bir zemin üzerine oturmaz. Bunun yerine, bağlanma sisteminin tetiklediği duygusal bir alarm hali söz konusudur. Mikulincer ve Shaver (2007), bu durumda ruminasyonun (aynı düşüncenin sürekli zihinde dönmesi) belirginleştiğini ve ayrılık sürecini uzattığını belirtir.
Ruminasyon ve Belirsizliğe Tahammülsüzlük
Ayrılık sonrası zihinsel saplanmaların en belirgin bileşenlerinden biri olan ruminasyon, kişinin aynı düşünceyi tekrar tekrar zihninde döndürmesiyle oluşur. Bu durum bireyin olaylara sağlıklı bir mesafeden bakmasını engeller ve duygusal iyileşmeyi geciktirir.
Aynı zamanda, insan doğası gereği belirsizliğe tahammülsüzdür. Özellikle narsistik yaralanma, öz-değer sorunları ya da reddedilme korkusu gibi psikolojik altyapılar mevcutsa, belirsizlik daha da tehdit edici hale gelir. Bu noktada kişi, “gerçekten mi bitti?” sorusunu kendine defalarca sorabilir. Ancak bu sorunun cevabını dışarıda değil, kendi içsel sürecinde bulması gerekir.
Kişiye Değil, O Kişide Yaşanan Deneyime Tutunmak
Unutamama halinin merkezinde, çoğu zaman kişiden çok o kişiyle yaşanmış olan duygulara tutunma vardır. Psikoterapist ve ilişki uzmanı Esther Perel, bu durumu şöyle açıklar:
“Bazı insanlar gitmiştir, ama biz onlarla birlikte hissettiğimiz şeyi hâlâ bırakmamışızdır.” (The State of Affairs, 2017)
Yani kişi, partnerini değil; onunla hissettiği “görülme”, “değerli olma”, “güvende hissetme” gibi duyguları unutamamaz. Bu duygular aslında bireyin kendi içinde de inşa edebileceği ama çoğu zaman eksik kaldığı alanlardır. O kişi bu duyguları geçici olarak tetiklediği için unutamamaz hale gelir.
Klinik Yaklaşım ve Psikolojik Müdahale Önerileri
Ayrılık sonrası unutamama durumlarında, özellikle şu müdahale yöntemleri etkili olabilir:
- Duygu düzenleme çalışmaları: Özellikle kişinin ruminatif düşüncelerini fark etmesi ve duygusunu bastırmak yerine fark edip işlemesi desteklenmelidir.
- Bilişsel yeniden yapılandırma: Kişinin gerçek dışı düşüncelerini (“beni gerçekten hiç sevmedi”, “ben değerli değilim”) daha gerçekçi temellere oturtması önemlidir.
- Yas süreci tanıması: Kişi ayrılığı bir “kayıp” olarak tanımlamalı ve bu kaybı yas tutarak tamamlamalıdır.
- Bağlanma biçimiyle yüzleşme: Bireyin çocukluk deneyimleriyle bugünkü ilişki kurma tarzı arasındaki bağı anlaması, ilişkiden değil, sistematik bir duygudan ayrıldığını fark etmesini sağlar.
Sonuç
Birini unutamamak çoğu zaman bireyin duygusal sisteminin tamamlanmamışlığa, belirsizliğe ve anlam eksikliğine karşı verdiği bir tepkidir. Zihin, anlamlandıramadığı olayı tekrar tekrar düşünerek çözmeye çalışır. Ancak çoğu zaman iyileşme, sorulara dışarıdan cevap aramakla değil, içeride anlamlı bir bütünlük kurmakla gerçekleşir.
Unutamamak bazen mümkün değildir; ama kişi ne yaşadığını anladığında, o olay artık zihni meşgul etmez. Çünkü çözülmüş olan, tekrar tekrar gelmez.
Kaynakça
- Bowlby, J. (1988). A Secure Base.
- Zeigarnik, B. (1927). On finished and unfinished tasks.
- Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in Adulthood.
- Kruglanski, A. W., & Webster, D. M. (1996). Motivated closing of the mind.
- Perel, E. (2017). The State of Affairs.