Çarşamba, Haziran 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Kahve: Kafein Yoksunluğu

Kafein; kahve, çay, çikolata, enerji içecekleri, ilaçlar gibi pek çok maddenin içinde yer alan psikoaktif bir maddedir (Frary ve ark., 2005; Heckman ve ark., 2010). Günümüzde en çok tüketilen kafeinli içeceklerden bir tanesi ise kahvedir (Quadra ve ark., 2020). Misafirliğe gidildiğinde ikram edilen, kız istenirken içine tuz atılan, geleneklerimizde bile kendine yer bulan kahve özellikle üniversite öğrencileri tarafından çokça tüketilmektedir. Bilhassa sınav dönemlerinde elimizden düşürmediğimiz bardaklarımızın içinde; acı, sütlü ve daha birçok çeşidiyle bize eşlik etmektedir. Peki nedir bu kahve ve kafein? Bağımlılık yapıcı bir madde midir? Yoksunluğunda hangi semptomlar görülür?

Kahve, Etiyopyalı bir çoban tarafından 8.yüzyılda, keçilerinin çalı benzeri ağacın kırmızı meyvelerini yemesiyle keşfedilmiştir. Bu meyveyi yiyen keçiler daha enerjik ve daha hareketli davranmaya başlamışlardır. Daha sonrasında çoban kendisi de bu meyvelerden yiyerek deneyimlerini etrafındakilerle paylaşmıştır (Amaresh ve ark., 2011; Frary ve ark., 2005). Çobanın yediği meyvenin kahve çekirdekleri olduğu sonradan anlaşılmıştır. Kahve çekirdeklerinde bulunan kafein uyarıcı bir madde olduğu için uyanık kalmayı, dikkati toplamayı, fikir üretmeyi ve modun yükselmesini sağlar. Bireysel olarak bakıldığında ise sosyalleşmeyi sağladığı, iyi olma hissini ve çalışma isteğini artırdığı için tercih edilmektedir (Crocq, 2003). Orta düzeydeki tüketiminin sağlık açısından yararlı olduğu gösterilmişken (Carrillo ve Benitez, 2000); aşırı düzeydeki tüketimi kötüye kullanım ve bağımlılığa kadar ilerlemektedir (Cappelletti ve ark., 2015; akt. Bodur ve ark., 2024). Güvenli kafein tüketim miktarının 100 mg (ortalama 1 fincan), bağımlılığa götüren tüketim miktarının ise 250 mg ve daha fazlası olduğu (ortalama 500 ml’lik içecek) söylenebilir (APA, 2013; Aydın ve Eryılmaz, 2019).

İlk defa 2013 yılındaki Mental Bozuklukların Tanısal ve Sınıfsal El Kitabının beşinci basımında (DSM-5) “Kafein Yoksunluğu”, “Kafeinle İlişkili Bozukluklar” başlığı altında yerini almıştır (APA, 2013). Bu başlık altında yerini almasının nedeni, kafeinin alınmayı bıraktıktan 24 saat sonrasında;

  • Baş ağrısı,
  • Kolay öfkelenme, gerginlik, huzursuzluk,
  • Yorgunluk,
  • Konsantrasyon bozukluğu,
  • Çökkün duygudurum,
  • Gribe benzer (kusma, bulantı, kasların ağrıması ya da gerilmesi) yoksunluk belirtilerinin görülmesidir.

Kafein yoksunluğundaki şiddet, bireyden bireye ve alınan kafein miktarına göre değişiklik gösterebilir. Kafein vücutta 4-8 saat arasında yarılanır ve yoksunluk belirtileri 15-18 saat içinde gözlenebilir. 20-50 saat içinde en yükseğe ulaşır ve 2-7 gün içinde sonlanır. Yukarıda bahsedilen semptomların ortaya çıkış şekli, kafeinin alınış biçimine, bireysel farklılıklara ve alınma miktarına göre değişebilir (Huang ve ark., 2005; Nehlig ve ark., 1992).

Tedavisinde Nasıl Bir Yol İzlenebilir?

Kafein yoksunluğu tedavisi için, öncesinde birey iyi bir değerlendirmeden geçmelidir. Özellikle ayırıcı tanı bakımından birey, dikkatle değerlendirilmelidir. Bununla birlikte bireye kafein verildiğinde semptomlarında düzelme gözlenmesi kafein yoksunluğu tanısı koymak için yeterli gözükmektedir. Kendisini kafein bağımlısı olarak değerlendiren birey, kafeini hayatından çıkartmak ya da tüketimini azaltmak istiyorsa kademeli azaltma tavsiye edilebilir. Bol sıvı alması, istirahat etmesi, yüksek lifli yiyeceklerle beslenmesi de önerilir. En önemlisi ise birlikte çalışabileceği, yardım alabileceği bir uzmanın olmasıdır.

Sonuç

Psikoaktif maddelerin çoğunun yasal olmaması ve zararlarının bilinmesinden dolayı bu maddeler tercih edilmemektedir. Kültürel kodlarımıza bile işleyen kafein ise, yasal olduğu için kullanımı yüksektir. Kafein, pek çok maddenin içinde bulunmaktadır. Bireyde uyanıklığı, dikkati toplamayı ve modun yükselmesini sağlar. DSM-5’e yeni giren bir bozukluk olduğu için hala yeni araştırmalara ihtiyaç duyan kafein yoksunluğu, bağımlılık olarak görülmemektedir. Bununla birlikte alınmayı bıraktıktan 24 saat sonrasında baş ağrısı, sinirlilik hali, yorgunluk gibi yoksunluk belirtileri ortaya çıkmaktadır. Güvenli tüketim miktarını geçmemek bahsedilen semptomların ortaya çıkmaması için önemlidir. Her ne kadar tüketmekten zevk alsak da aşırıya kaçmamak gerekir. Her şeyin fazlasının zararlı olması gibi kafein tüketimi de öyledir ve dikkatle tüketilmesi gerekir.

Kaynakça

  • Amaresh, N., Mullaicharam, A.R. ve El-Khider, M. A. (2011). Chemistry and pharmacology of caffeine in different types of tea leaves. International Journal of Nutrition, Pharmacology, Neurological Diseases, 1(2), 110-115.
  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). American Psychiatric Publishing.
  • Aydın, B. ve Eryılmaz, G. (2019). Üniversite öğrencilerinde riskli kafein tüketimi. Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, 1(Özel Sayı 1), 19-23.
  • Bodur, M., Kaya, S., Ilhan-Esgin, M., Çakiroğlu, F. P. ve Özçelik, A. Ö. (2024). The caffeine dilemma: unraveling the intricate relationship between caffeine use disorder, caffeine withdrawal symptoms and mental well-being in adults. Public Health Nutrition, 27(1), 57.
  • Carrillo, J. A. ve Benitez, J. (2000). Clinically significant pharmacokinetic interactions between dietary caffeine and medications. Clinical Pharmacokinetics, 39, 127-153.
  • Crocq, M. A. (2003). Alcohol, nicotine, caffeine, and mental disorders. Dialogues in Clinical Neuroscience, 5(2), 175-185.
  • Frary, C. D., Johnson, R. K. ve Wang, M. Q. (2005). Food sources and intakes of caffeine in the diets of persons in the United States. Journal of the American Dietetic Association, 105(1), 110-113.
  • Grosso, G., Godos, J., Galvano, F. ve Giovannucci, E. L. (2017). Coffee, caffeine, and health outcomes: An umbrella review. Annual Review of Nutrition, 37(1), 131-156.
  • Heckman, M. A., Weil, J. ve De Mejia, E. G. (2010). Caffeine (1, 3, 7-trimethylxanthine) in foods: a comprehensive review on consumption, functionality, safety, and regulatory matters. Journal of Food Science, 75(3), 77-87.
  • Huang, Z. L., Qu, W. M., Eguchi, N., Chen, J. F., Schwarzschild, M. A., Fredholm, B. B., Urade, Y. ve Hayaishi, O. (2005). Adenosine A2A, but not A1, receptors mediate the arousal effect of caffeine. Nature Neuroscience, 8(7), 858-859.
  • Nehlig, A., Daval, J. L. ve Debry, G. (1992). Caffeine and the central nervous system: mechanisms of action, biochemical, metabolic and psychostimulant effects. Brain Research Reviews, 17(2), 139-170.
  • Quadra, G. R., Paranaíba, J. R., Vilas-Boas, J., Roland, F., Amado, A. M., Barros, N., Dias, R. J. P. ve Cardoso, S. J. (2020). A global trend of caffeine consumption over time and related-environmental impacts. Environmental Pollution, 256, 113343.
Bengü İmirhor
Bengü İmirhor
Bengü İMİRHOR, Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2024 yılında yüksek şeref öğrencisi olarak mezun olmuştur. Lisans döneminde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Rehber Klinik gibi çeşitli yerlerde stajlarını başarıyla tamamlayarak deneyim elde etmiştir. TÜBİTAK projesine katılarak akademik çalışmalara katkıda bulunmuştur. Şu anda yüksek lisansa hazırlanan yazar, eğitimler alarak kendini geliştirmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar