Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir İzleyici Olarak İlişkinize Baksaydınız, Beğenir miydiniz?

Romantik ilişkilerimizi dışarıdan görmek, aslında en dürüst aynayla yüzleşmek gibidir. Çünkü içeriden bakarken duygularımız, bağlılığımız ve alışkanlıklarımız gözlerimizi perdeler. Ama kendimizi bir anlığına izleyici yerine koyduğumuzda, gördüğümüz tablo çok daha gerçekçi hale gelir.

Bir Dizi İzler Gibi

Düşünün, hayatınız bir dizi olsaydı, kendi ilişkinizi merakla takip eder miydiniz? Yoksa sürekli aynı tartışmaların tekrarlandığı, sizi bile sıkan bir senaryo mu olurdu?

Psikolojide bu bakış açısı, kişinin ilişkisini dışarıdan gözlemleme becerisiyle ilgilidir. İçeriden bakarken sorunları küçümseriz, görmezden geliriz. Ancak izleyici olduğumuzda daha net fark ederiz: saygı var mı, sevgi var mı, güven hissi var mı?

Romantik dizilerde veya filmlerde izlediğimiz çiftler bize bu farkı gösterir. Bazı sahneler vardır ki, izleyici olarak içimiz ısınır, “işte böyle bir ilişki” deriz. Örneğin Friends dizisindeki Monica ve Chandler’ın sahneleri, dostluk ve romantizmin nasıl iç içe geçebileceğini gösterir. Bu tür örnekler, izleyici gözüyle ilişkimize bakarken neleri özlediğimizi ya da arzuladığımızı hatırlatır.

Normalleşen Sorunlar

Birçok çift, ilişkideki kırgınlıkları, görmezden gelinmeyi veya değersiz hissetmeyi zamanla “normal” kabul eder.

  • “Zaten hep böyleydi.”

  • “O değişmez.”

  • “Alıştım artık.”

Oysa izleyici gözüyle bakıldığında bu cümleler, sağlıksız bir dinamiğin işaretidir. Bir filmde tekrar tekrar aynı çatışmayı izlediğimizi hayal edin: seyir keyfi kalmaz. İzleyici olarak sıkılır, “neden bu insanlar sorunlarını çözmüyor?” diye düşünürüz. Aynı şey, gerçek hayatta da geçerlidir. Sürekli tekrarlanan kırgınlık sahneleri, ilişkinin canlılığını yok eder.

Sağlıklı Bağ Ne Demektir?

Romantik ilişkilerde izleyici gözüyle değerlendirme yapmak, sağlıklı bağların ayırt edilmesini kolaylaştırır. Sağlıklı bir ilişkide:

  • Partnerler birbirine küçümsemeden yaklaşır.

  • Kırgınlıklar sümen altı edilmez, konuşularak çözülür.

  • Birlikte olmak yorgunluk değil, güç kaynağıdır.

Bir filmde ya da dizide içimizi ısıtan sahneler, işte bu küçük ama güçlü detaylardan doğar. Bir gülümseme, destekleyici bir söz, omuza kondurulan bir el… Bunlar büyük jestlerden daha samimi ve değerlidir. İzleyici olarak hissettiğimiz güven, gerçek hayattaki ilişkilerimiz için de yol göstericidir.

Toplumsal Baskı: “Alışkanlık İşte”

Çevremizden sık duyduğumuz bir söz vardır: “Alışkanlık işte, boş ver.” Romantik ilişkilerde bu daha da sık karşımıza çıkar. Birlikte geçirilen zaman, sevgiyi canlı tutmak yerine bazen alışkanlığa dönüşür.

Oysa psikolojik olarak alışkanlık, çoğu zaman gelişimi engelleyen bir zincirdir. Bir ilişkiye sırf “alıştık” diye devam etmek, izleyici gözüyle bakıldığında mutsuzluğun tekrar tekrar sahnelenmesidir. Gerçek mutluluk, sadece alışkanlıkla sürdürülen bir beraberlikte değil; her gün yeniden seçilen sevgide yatar.

Dışarıdan Bakabilmenin Gücü

Romantik bir ilişkiye dışarıdan bakmak, kendimize şu soruları sormak demektir:

  • “Partnerim bana nasıl davranıyor?”

  • “Yanında olduğumda daha iyi bir versiyonuma mı dönüşüyorum, yoksa kendimden mi uzaklaşıyorum?”

  • “Bir başkası bu ilişkiyi izlese, bana ‘sen daha iyisini hak ediyorsun’ der miydi?”

Bu sorular, farkındalığın kapısını aralar. Çünkü izleyici olmak, içeriden çıkamadığımız kısır döngüleri görünür kılar. Dışarıdan bakıldığında, karmaşık gibi görünen sorunlar çok daha net hale gelir.

Gerçek Mutluluğun Sahnesi

Bir izleyici olarak sağlıklı bir romantik ilişkiyi izlemek keyiflidir: orada saygı, samimi sevgi ve güven vardır. Elbette inişler çıkışlar yaşanır, ama çift bu zorlukları birlikte aşar. İşte bu yüzden gerçek mutluluk, büyük dramalardan değil; küçük dayanışmalardan doğar.

Gerçek mutluluğun sahnesi, kimsenin rol yapmadığı; herkesin kendisi olduğu bir yerde kurulur. Romantik filmlerde en çok etkilendiğimiz anlar da budur: kahkaha da vardır, gözyaşı da… ama hepsi içtendir.

Kendine Sormak: “Beğenir Miydim?”

Romantik ilişkinizi değerlendirirken şu soruyu sormak önemlidir:
“Ben bu hikâyeyi izlemek ister miydim?”

Eğer cevabınız “hayır” ise, bazı sahneleri yeniden yazmanın zamanı gelmiş olabilir. Çünkü aşk, başkasının yazdığı bir senaryoyu oynamak değil; iki kişinin birlikte özgürce yazdığı bir hikâyedir.

Kimi zaman geçmişe dönüp bakmak da faydalıdır. İlk günlerdeki heyecan, özen ve şefkat hâlâ devam ediyor mu? Yoksa sadece aynı evde vakit geçirmekle sınırlı bir beraberlik mi kaldı? Gerçek aşk, sadece alışkanlıkla sürdürülen bir ilişkiden farklıdır; içinde emek, ilgi ve şefkat vardır.

Sonuç: Mutluluk İzlenmez, Yaşanır

Hayatınızı bir izleyici gibi izlediğinizde, ilişkiniz size umut, güven ve huzur veriyor mu? Yoksa yalnızca alışkanlığın sürdürdüğü bir senaryo mu oynanıyor?

Unutmayın: sağlıksız bir diziyi kapatıp yenisine başlamak mümkündür. Romantik ilişkilerde de aynı şey geçerlidir. İzleyici gözüyle bakmak cesaret ister ama özgürleştirir. Çünkü gerçek mutluluk izlenmez — yaşanır.

Melis Doğdu
Melis Doğdu
Melis Doğdu, psikoloji alanında lisans eğitimini tamamlamış, özellikle Deneysel, Bilişsel ve Klinik Psikoloji alanlarında çalışmalar yürütmüştür. Algı, dikkat, bellek, karar alma mekanizmaları ve duygusal düzenleme konularına odaklanarak akademik ve klinik çalışmalar gerçekleştirmiştir. Doğdu, bilişsel süreçleri anlamaya yönelik deneysel araştırmaların yanı sıra, bireylerin psikolojik iyi oluşunu destekleyen klinik yaklaşımlar üzerine de yoğunlaşmaktadır. Kaygı bozuklukları, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), obsesif kompulsif bozukluk (OKB), bağımlılık, duygu düzenleme ve psikolojik dayanıklılık gibi konular üzerine çalışmalar yapmaktadır. Psikolojik iyi oluşu desteklemek amacıyla güncel araştırmaları takip eden Doğdu, bilimsel temelli bilgileri sade ve anlaşılır bir şekilde paylaşarak bireylerin duygu, düşünce ve davranışlarını daha sağlıklı yönetmelerine yardımcı olmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar