Salı, Eylül 23, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Elmanın İki Yarısı mı, Yoksa Yan Yana İki Bütün mü?

Hepimizin kulağına tanıdık gelmiştir: “Biz bir elmanın iki yarısıyız.” Aşkın ilk evrelerinde bu benzetme, neredeyse gerçek gibi hissedilir. Partnerimizle bir bütün olduğumuzu, onsuz asla tamamlanamayacağımızı düşünürüz. Yoğun duygular, sürekli beraber olma isteği, onun yaptığı her şeyi bilme arzusu… Tüm bunlar ilişkinin başında çoğu çiftin yaşadığı heyecanın doğal bir parçasıdır.

Fakat zaman geçtikçe hikâye farklı bir yön alır. Başlangıçta büyüleyici gelen bu yakınlık, zamanla kimi için boğucu bir hal alabilir. Partnerlerden biri özgürlük ve bireysel alan ihtiyacı duyarken, diğeri bu mesafeyi “sevilmiyorum” şeklinde yorumlayabilir. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler için bu süreç oldukça zorlayıcıdır (Mikulincer & Shaver, 2016).

Seanslarda en çok karşılaştığım noktalardan biri, çiftlerin kendi ilişki anlayışlarını “ideal” görmek istemeleridir. Kimine göre sürekli beraber olmak sağlıklı ilişkinin göstergesidir; kimine göreyse bireysel alan kutsaldır. İşte tam bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: İlişkilerde ideal bir mesafe gerçekten var mı?

İlişkilerin Harflerle Anlatılan Halleri

Bu soruya cevap ararken seanslarda kullandığım bir metaforu paylaşmak isterim. İlişkileri A, H ve M harfleriyle temsil ediyorum.

A Tarzı İlişki – “Bağımlılık”

A tarzında çiftler birbirine öylesine bağımlıdır ki, hayatlarını ancak partnerleri sayesinde sürdürebilirler. Birlikte her yere giderler, birbirlerinden ayrı plan yapmazlar. Bu durum dışarıdan romantik görünebilir. Ancak tehlikeli yanı, taraflardan biri olmadığında diğerinin yaşamını sürdürecek gücü bulamamasıdır. Bağımlılık, bireysel kimliği eritir; kayıp ya da ayrılık durumunda kişi adeta çöker (Beattie, 2009).

H Tarzı İlişki – “Uzaklık”

H tarzı ilişkiler, A’nın tam tersidir. Çiftler tamamen bağımsızdır; ayrı hobiler, ayrı arkadaş çevreleri, ayrı hayatlar… Onları bağlayan şey yalnızca ilişki etiketi olabilir. Yüzeyde özgürlük gibi görünse de bu modelin riskli yanı, aidiyet duygusunun zayıflığıdır. Birlikte geçirilen zaman azaldıkça, ilişkide duygusal yakınlık ve bağlılık da giderek azalır.

M Tarzı İlişki – “Denge”

En sağlıklı görünen model M tarzıdır. Partnerler hem kendi ayakları üzerinde durur hem de ilişkiden beslenirler. M harfinin yan kolları gibi bireysel alanları vardır; ortadaki birleşim çizgisi gibi de birbirine yönelirler. Birlikte zaman geçirmekten mutluluk duyarlar ama yalnız başlarına da tatmin edici bir yaşam sürebilirler. Araştırmalar da çiftlerin bireysel alanlarını koruyabilmesinin ilişki doyumunu artırdığını göstermektedir (Girme, Overall & Faingataa, 2021).

Bağlanma Stilleri ve İlişki Doyumu

Burada bağlanma kuramı önemli bir rol oynar. Bowlby’nin (1988) geliştirdiği kurama göre, çocuklukta bakım verenle kurulan ilişki yetişkinlikteki yakın ilişkilerimizi şekillendirir. Kaygılı bağlanan bireyler yakınlığı aşırı arar, mesafeyi tehdit gibi görür. Kaçıngan bağlananlar ise tam tersine, mesafeyi güvenlik alanı olarak yorumlar. Güvenli bağlanan bireyler ise hem yakınlığı hem özerkliği dengeleyebilir.

Bu açıdan bakıldığında, M tarzı ilişki aslında güvenli bağlanmanın bir yansımasıdır. Partnerler hem kendi yaşamlarını sürdürebilir hem de ilişkide aidiyet duygusunu kaybetmezler.

Harflerin Ötesinde…

Elbette, hiçbir ilişki sabit bir harfe sıkıştırılamaz. Hayat durağan değil; ilişkiler de öyle. Bazen daha fazla yakınlık isteriz, bazen de mesafe. Kariyer, aile, çocuk, sağlık, kişisel gelişim gibi faktörler, birlikte geçirilen zamanı ve ilişkinin ihtiyaçlarını sürekli değiştirir.

Asıl önemli olan, çiftlerin bu değişimi görebilmesi ve birbirlerinin ihtiyaçlarına uyum sağlayabilmesidir. Yani mesele, “ideal zaman dilimini” bulmak değil; zaman içinde değişebilen bu ihtiyacı anlayabilmektir.

Sonuçta sağlıklı bir ilişki, bir elmanın iki yarısı olmaktan çok, yan yana yürüyen iki bütün olmayı gerektirir. Bütünlüğünü koruyabilen insanlar, birlikteliği de daha güçlü yaşar. İlişkilerde en kritik nokta, kendi alanını kaybetmeden partnerle bir bütün olabilmektir. Fazla bağımlılık, kaybı ölümcül bir boşluğa dönüştürür; fazla uzaklık ise bağı koparır. Sağlıklı ilişki, bu ikisinin ortasında, dengeyi kurabilen ilişkidir.

Şimdi kendinize sorun: Siz ilişkinizde hangi harfi yaşıyorsunuz? A mı, H mi, yoksa M’ye daha yakın mısınız? Ve partnerinizin ihtiyacını görebiliyor musunuz? Belki de ilişkinizi güçlendirmenin ilk adımı, hangi “harf”te olduğunuzu fark etmektir.

Kaynakça

Beattie, M. (2009). Codependent no more: How to stop controlling others and start caring for yourself. Hazelden Publishing.

Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.

Girme, Y. U., Overall, N. C., & Faingataa, S. (2021). Partner responsiveness moderates the association between attachment insecurity and relationship quality: A daily diary study. Journal of Personality and Social Psychology, 121(4), 857–877. https://doi.org/10.1037/pspi0000334

Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2016). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change (2nd ed.). The Guilford Press.

Sinem Gül
Sinem Gül
Sinem Gül, 2011 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 2015 yılında Ege Üniversitesi’nde Aile Danışmanlığı Yüksek Lisans programını tamamlamıştır. Eğitim sürecinde birey ve aile terapisi alanlarında teorik ve uygulamalı bilgiler edinmiş, psikolog, aile danışmanı ve çift terapisti olarak çeşitli alanlarda görev almıştır. Özellikle ilişki sorunları, evlilik çatışmaları, aile içi iletişim ve bireysel danışmanlık konularında yoğun deneyim kazanmış, danışanlarına bilimsel ve etik ilkeler doğrultusunda hizmet sunmaya özen göstermiştir. Mesleki gelişimini sürdürmek amacıyla birçok eğitim ve sertifikaya sahip olan Gül, Yaşar Üniversitesi ve Hiebert Enstitüsü iş birliğiyle gerçekleştirilen süpervizör destekli Evlilik ve Aile Terapisi eğitimini de başarıyla tamamlamıştır. Psikoterapi teknikleri, travma terapisi, stres yönetimi gibi konularda yetkinliğini artırmış; aynı zamanda çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde aktif görev almıştır. 2017 yılından bu yana Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak cezaevinde psikolog olarak çalışmakta, mahkumların psikolojik destek ve rehabilitasyon süreçlerine katkıda bulunmaktadır. İngilizceye ileri, İspanyolcaya ise temel düzeyde hakim olan Gül, mesleki bilgisini güncel tutarak danışanlarına en iyi hizmeti sunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar