Bir dakika durabilir ve gerçekten odaklanma yaparak bu yazıyı okuyabilir misin?
Sadece bir dakika… durabilir misin, gerçekten?
Yeni nesil olarak içine düştüğümüz hızlı tüketim çağında, okumaya ve anlamaya ayırdığımız birkaç dakikanın değeri her zamankinden daha kıymetli. Anlamak, dinlemek, hissetmek ve elbette yaşamak için ayırdığımız o kısacık dikkat anları artık lüks hale geldi. Johann Hari, Stolen Focus adlı kitabında şöyle diyor:
“Yaşamayı denedim ama dikkatim dağıldı” (Hari, 2022).
Hayat etrafımızdan hızla akıp giderken, biz gözlerimizi bir noktaya kilitleyip fark etmeden yaşamı ıskalıyoruz. Deneyimleri, heyecanları, bize iyi ya da kötü gelebilecek her türlü “yaşamı” reddediyoruz. Özellikle de kötü hissetmekten kaçıyoruz; çünkü dijital dünyada saniyelik, hızlı, kolay sindirilen duygulara sığınmak mümkün. Eğlence, bilgi, dram… hepsi yağmur gibi üzerimize yağıyor. Ve biz, arkada kopan fırtınaya sırtımızı dönüyoruz.
Ya da öyle sanıyoruz.
Dikkat Dağınıklığı Neden Ortaya Çıkıyor?
Sence her şey irademizin bir sonucu mu? Gerçekten, insan dış etkenlerden bağımsız kararlar verebilir mi?
Benim cevabım şu: Hayır.
Bugün, hayatımızın neredeyse her alanında birilerinin geliştirdiği güçlü tasarımların etkisi altındayız. Bu sistemler yalnızca dikkatimize değil, kararlarımıza, hatta arzularımıza bile şekil veriyor. Ve bu tasarımlar, bizi kolayca içine çekerken, çıkış yolunu görünmez kılıyor. Gitgide Skinner’ın deney farelerine benziyoruz.
Amerikalı psikolog B.F. Skinner, ödül-ceza sistemiyle davranışları şekillendiren “operant koşullanma” teorisini geliştirmişti. Bugün sosyal medya platformları da benzer şekilde çalışıyor: Ardı arkası kesilmeyen bildirimler, beğeniler, etkileşimler… Hepsi bizi davranışsal olarak koşullandırıyor. Her bildirim bir ödül, her tıklama bir tetik (Skinner, 1938).
Üstelik bu sistemin ardında, milyarlarca veriyi işleyen algoritmalar var. Bu algoritmalar, bizi en uzun süre ekran başında tutacak içerikleri öğreniyor ve karşımıza çıkarıyor. Bizi neyin güldürdüğünü, neyin kızdırdığını, neye tepki verdiğimizi izliyorlar. Böylece zihnimiz adım adım, ama çok ince bir biçimde şekillendiriliyor.
Dijital Dünyanın Dikkat Dağınıklığı Üzerindeki Rolü
Peki neden?
Bugün dikkat, sadece bir zihinsel beceri değil; milyarlarca dolarlık bir sistemin merkezinde duruyor. “Dikkat ekonomisi” denen bu düzende, kullandığımız uygulamalar bizim dikkat süremizle ayakta kalıyor. Ne kadar uzun bakarsak, ne kadar çok tıklarsak o kadar para kazanıyorlar. Biz farkında bile olmadan bu sistemin bir parçası oluyoruz. Dikkatimiz toplanıyor, işleniyor, satılıyor (Davenport & Beck, 2001).
Ve fark etmeden “infinite scroll” (sonsuz kaydırma) gibi kullanıcı deneyimi özelliklerinin içinde kayboluyoruz. 2006’da geliştirilen bu özellik, sayfanın sonu varmış hissini ortadan kaldırarak sürekli içerik tüketimini teşvik ediyor. Biz durmak isterken sistem devam etmemizi sağlıyor.
Kaçmak istiyoruz belki. “İmdat!” diye bağırmak istiyoruz. Ama o anda, bir sonraki videoya geçmiş buluyoruz kendimizi.
Dikkat Dağınıklığının Hayatımıza Etkileri
Azalan dikkat süremizle birlikte kendimizden ve çevremizden kopuk hissetmeye başlıyoruz. Kitap okumak, film izlemek gibi bizi gerçekten içine çeken alışkanlıklar yavaş yavaş hayatımızdan çekiliyor.
Kaçımız bir filmi ya da diziyi 2x hızla izliyor artık?
Ya da sesli kitap dinlerken, anlatıcının “yavaş” tonuna tahammül edemeyip hızlandırmıyor muyuz?
Odaklanma yerine, o meşhur tablonun yüzlerce fotoğrafını çekmek bize daha çok “yaşamış” hissi veriyor. Çünkü artık elimizde kanıtlar var: “Buyurun bakın, oradaydım.”
Ama gerçekten orada mıydık?
Bu yozlaşma yalnızca günlük alışkanlıklarımızı değil, beynimizi de etkiliyor. Her gün onlarca, yüzlerce içerik tüketiyoruz. Gündemi anbean takip ediyoruz. Ama hissettiklerimiz giderek sönüyor. Sune Lehmann’ın yaptığı bir Twitter deneyinde de bu ortaya çıkıyor:
Daha çok şey biliyoruz, daha çok şeye maruz kalıyoruz… ama daha az hissediyoruz. Alışıyoruz (Lehmann, 2020).
Bir yandan kitap okumaya çalışırken bir yandan telefonda sosyal medyada gezinmek artık sıradanlaştı. Ama bu küçük dikkat bölünmelerinin bizden neler götürdüğünü fark ettiğimde, gerçekten yeni bir bakış açısı kazandım. Multitasking yapmakla övündüğüm, her şeye “yetişen” beynim aslında yavaş yavaş işlevini yitiriyormuş.
Geçiş Maliyeti Etkisi (Switching Cost)
Bu duruma verilen bir isim bile var: Switching Cost – Geçiş Maliyeti Etkisi.
Bir işten diğerine hızlı geçişler yaptıkça, beynimiz dikkat yönünü sürekli değiştiriyor ve bu da güçlü sinaptik bağlantıların kurulmasını engelliyor.
Sonuç: Sürekli dikkat dağınıklığı ve başlayıp bitirilemeyen işler. Her şeyden biraz, ama hiçbir şeyden derinlemesine değil.
Dr. David Strayer bu durumu çok çarpıcı bir şekilde özetliyor:
“Dikkat dağınıklığı, sarhoş olana kadar alkol tüketmek kadar zararlıdır” (Strayer, 2006).
Kişisel Deneyim: Dijital Dünyadan Kopma Çabası
Bu yazıyı yazarken bir deney yaptım. Telefonuma sosyal medya kullanımına dair sınırlama koydum — amacım sadece daha az zaman geçirmekti. Ama beklediğimden daha ilginç bir şey oldu: Uygulamaları bilinçsizce açtığımı fark ettim. Gerçekten farkında bile olmadan, elim refleks gibi sosyal medya ikonuna gidiyordu. Süre dolmuş uyarısını görünce duvara çarpmış gibi hissediyordum. Sanki uyurgezer bir halde, kendimi kapıdan dışarı çıkarken yakalamışım gibi.
Bilinçli şekilde kullandığımda 10 dakika yeterli geliyordu. Ama zihnim dağınıkken, bilincim orada değilken, o sürenin nasıl aktığını bile anlamıyordum. En şaşırtıcı kısmı ise sosyal medyayı azalttığımda vücudumun başka yollarla dopamin aramasıydı. Daha fazla tatlı yediğimi, sürekli bir şeyler atıştırmak istediğimi fark ettim. Bu deney bana sadece zaman yönetimimle değil, beynimin alışkanlıklarıyla da yüzleşmem gerektiğini gösterdi.
Sonuç: Odaklanmaya Geri Dönüş
Dikkat dağınıklığının etkileri sadece kafamızı karıştırmakla kalmıyor, aynı zamanda hayatımızı da zorlaştırıyor. Dijital dünyanın hızla ilerlemesi, sürekli bildirimler ve sürekli taze içerikler bizi bir nevi uyuşturuyor ve odaklanmamızı engelliyor. Bu da “dikkate zararlı bir kültür” yaratıyor. Ama bu kültürün içinde kaybolmamak mümkün. Birkaç basit adımla, örneğin dijital detoks yaparak, daha az sosyal medya kullanarak, odaklanmayı artıran alışkanlıklar edinerek bu durumu değiştirebiliriz. Küçük ama etkili değişikliklerle, hem daha verimli olabiliriz hem de hayatımıza daha fazla odaklanma sağlayabiliriz. Unutmayalım, dikkatli ve farkında olmak, yaşamı daha derin bir şekilde deneyimlemek için önemli bir adım.
Kaynakça
- Davenport, T. H., & Beck, J. C. (2001). The Attention Economy. Harvard Business Press.
- Hari, J. (2022). Stolen Focus. Bloomsbury.
- Lehmann, S. (2020). Social media & emotions. Journal of Social Media Research, 10(2), 125-138.
- Skinner, B. F. (1938). The Behavior of Organisms. Appleton-Century-Crofts.
- Strayer, D. L. (2006). Cognitive distraction in driving. Journal of Applied Psychology, 91(3), 1-7.