Günümüzde sosyal medyada ya da çeşitli sosyal gruplarda rahatlıkla gözlemleyebileceğimiz üzere, insanların birçoğu hemen her konuda fikir sahibi. Daha da fenası, çoğu temelsiz olan fikirlerine ve yargılarına sorgusuz sualsiz inanıyor. Öte yandan bu inançlarını bazen agresyona varacak şekilde performe ediyorlar. Öyle ki senelerini bilime adamış, çeşitli bilimsel çalışmalara imza atmış kişiler bile, konu hakkında hiçbir bilimsel temeli ya da çalışması olmayan kişiler tarafından topa tutulabiliyor. Bizler de bu olan bitenleri hayretle izliyoruz. Yine de bu tür tutumlar karşısında doğru duruşu sergilemek, yani bilmişlik tuzağına düşen kişilerle polemiğe girmemek, kendimizi korumanın güzel bir yoludur. Eh, kişilerin toplumun bu halinden dolayı duyduğumuz endişeyi somut çözüm anahtarlarına dönüştürmemiz de mümkün.
Bu makalede, bir alanda yeterince bilgi ve deneyimi olmayan kişilerin kendilerini yetkin görmeleri, uzmanların ise kendi yeteneklerini daha düşük değerlendirme eğilimleri üzerine bir araştırma yapacağız. Çalışmamız boyunca psikologlar David Dunning ve Justin Kruger tarafından sınırları çizilmiş Dunning-Kruger etkisini merkezde tutacağız. Bilmişlik tuzağına düşen kişiler kimi zaman başkaları hakkında önceden topladıkları deneyim yığınlarına göre yargıda bulunurlar. Kendilerinden o kadar eminlerdir ki, çevrelerini de etkileyerek yanlış yönlendirebilirler. Bu tuzağın bir başka biçimi de çoğunluk tarafından kabul görmüş bilgilere sıkı sıkıya tutunmak, bunlar sorgulandığı takdirde bilimselliğin dışına taşarak, farklı kanıtlar sunan kişilere psikolojik bir savaş açmaktır.
Diğer bir taraftan, ideolojik katılaşma yaşayan bireyler de kendi ekiplerine dahil olan fakat kişisel fikirlerini empoze edemedikleri diğer kişilere yönelik dışlayıcı veya yalnızlaştırıcı davranışlarda bulunabiliyor. İlginç bir biçimde bilmişlik tuzağına düşen veya kendi ideolojisini dayatan kişiler, eşitlik, duyarlılık, kapsayıcılık gibi ilkeleri savunan gruplardan da çıkıyor. Böylece bir veya birkaç kişinin pasif veya aktif agresif, yatay hiyerarşik tutumlarıyla ekip içi sahte kapsayıcılık ve simgesel katılım hali devreye giriyor. Dunning-Kruger etkisi, kişi ya da grupların kendi bilgi düzeylerini, gerçekte olduğundan daha fazla sanmasıyla da tanımlanabilir. Bu yaklaşım hem sosyal medya kullanıcılarında hem de politik veya gönüllü gruplarda sıkça görülen ayrışmaların, saygısızlıkların kaynağına ışık tutmaktadır.
Sanal Ortamda Bilgi ve Özgüvenin Ters Orantısı
University College London’da yapılan araştırmalara göre, damıtılmış, uzmanlar tarafından aktarılan bilgiler ortalama kullanıcılarda bilişsel uyumsuzluk yaratmaktadır. Burada ortalama kullanıcı derken herhangi bir hiyerarşi meydana getirmek niyetinde değilim elbet. Fakat hayatını bir ya da birçok konuyu araştırmaya, anlamaya ve sorumluluk almaya adamış kimselerle diğerleri arasında tabii ki bilişsel ve davranışsal farklar olmaktadır. Bu makalenin amaçlarından birisi, söz konusu yarığı daha da genişletmek değil, bilakis mümkün mertebe azaltmaktır. Maalesef cehaletin temelinde, bilmediklerinin farkında olmamak yatar. Başka bir deyişle ve gerçekten de “bilmemek değil fakat tüm mecraların erişilebilirliğine rağmen, öğrenmeye ve değişime direnmek ayıptır”.
Öte yandan kendisini cehaletin ele geçirdiği kişiler, bilgiyi paylaşma çabasında olan kimseleri tehdit olarak algılar. Muhakkak ki mantık dışı (irrasyonel) tutumlar sergileyen tepkisel insanlar, kendilerinin ve söz konusu süreçlerin farkında değildirler. Oysa tüm savunmacı ya da saldırgan tavırların arka planında çeşitli fiziksel ve kimyasal süreçler işlemektedir. Örneğin sosyal medyada bir araştırmacıya, kanıtlarıyla ifade ettiği araştırma konusu hakkında yerici dönütler veren kullanıcıların ortak içsel dinamikleri vardır. Davranışlarını haklı çıkartmak dışında bir amacı olmayan “dijital saldırganlar”, amigdala hiperaktivitesi gibi nörofizyolojik tepkiler verirler. Dijital perdelerin ardından, klavye bilgiçliği taslayan kişilerin amigdalaları, uzman bilgiler karşısında normalden iki kat daha aktif olmaktadır.
Günümüzün modern ve dijital çağında gerçek tehditleri idrak edebilmek pek kolay değil. Sorunları ortadan kaldırabilecek panzehir konumundaki bilgileri tehdit olarak algılıyor insanların çoğu. Bir başka yönden, kilitli kapıları açabilecek anahtarları bulmuş kişiler bilgi paylaşımı yaparken meselelere “biz” olarak yaklaşırlar. Bilgiyi paylaşan kişilerin niyeti ne olursa olsun “ben merkezci” kimseler, üzerlerinde statü tehdidi hissederler. Sonuç olarak her ne kadar anahtarlar oluşturulmuş olsa da kimsenin evine zorla girilmemeli. Öncelikle cehalet sarhoşluğuna tutulan kişilerin, ezberlerinin, takıntılarının, savunma mekanizmalarının ve bilmediklerinin farkına varabilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle, bilmişlik tuzağına yakalanmış kişilerle münakaşa etmek yerine, bilgileri dolaylı yollarla aktarmak, aktarıcıların sağlığı açısından önemlidir. Bizlerin yeni ezberlere değil, sorgulayabilen ve sorumluluk alma cesareti gösteren kişilere ihtiyacımız var.
Grup Dinamiklerinde Yetersizlik ve Üstünlük Yanılsaması
“Birlikte öğrenelim” mottosu her ne kadar kulağa hoş gelse de bir o kadar gerçeklikten uzak, romantik bir ifadedir genellikle. Nitekim tamamen gönüllülük esası olan sosyal, politik gruplarda öz farkındalığı olan kişilerin sayısı genellikle düşüktür. Dolayısıyla herkesin eşit varsayıldığı topluluklarda, bilinç düzeyleri eşit olmadığından, bilmişlik tuzağına yakalanmış kişiler, diğerlerinin ifade özgürlüklerini ellerinden alır. Elbette bu davranış biçimleri çoğu zaman görünür olmaz. Bir araya gelme nedeni olan ortak amaç, bireylerin psikolojik ihtiyaçları ve eksiklikleri etrafında şekillenir. Entelektüel ve deneyime dayalı çabayı göstermemiş bireyler, liderlik pozisyonlarını akılcı katkılar yerine algı yönetimi ve görünürlük stratejileriyle ele geçirmeye çabalar.
Dunning-Kruger etkisinde kişiler, eksikliklerinin farkında olmazlar ve kendilerini olduklarından daha yetkin görürler. Öte yandan bir tür akıl sarhoşluğu içerisinde olan bu kişiler yetersizliklerinin ayırdına varmak yerine, karşısındakilere kendi projeksiyonlarını yansıtırlar. Böylece entelektüel ve deneyimsel bağlamda yetkin olan kişileri çeşitli yöntemlerle etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Mesela kendilerinin “politik ve bilimsel”, “ötekinin romantik ve duygusal” olduğunu iddia ederek, ötekileştirdikleri kişiyi itibarsızlaştırmaya çalışabilirler. İşte burada, sorgulama ve bilgi yolunda verilmiş emekler orantısız olunca, bilmişlik tuzağına düşmüş kişiler, diğerlerinin kişiliklerine saldırırlar. Bu şekilde kendilerine taraf toplarlar. Genellikle pasif-agresif tutumla örülen tuzakla, grup içi rekabetin ismi konmaz fakat içeriği giderek politikleşir. Bundan sonra artık ayrışmalar meydana getirilir, sessiz onaylarla bazı üyeler marjinalleştirilir. Ortak amaçlar, neye hizmet ettiği bilinmeyen bir maskeye dönüşür.
Dunning-Kruger Etkisini Fark Etmek ve Kendimizle Karşılaşmak
Kendimizden, gerçeklerden, sorumluluklarımızdan kaçtığımız her an hem yükümüzü artırırız hem de “birlikte öğrenme”nin önüne duvarlar öreriz. Dijital mecralarda ya da sosyal, politik gönüllülük alanlarında özgüven patlaması yaşamak yerine, otomatik tepkilerimizin farkına varabilirsek, hem kendimize hem de çevremize katkı sağlarız. Dunning-Kruger etkisindekilerin kritik düşünme bölgesi (prefrontal korteks) bir süre devre dışı kalır. Öte yandan kortizol gibi stres hormonları salgılandıkça, saldırganlık artar. Bu kişiler, gruplar bir ötekini cezalandırmaya yöneldiklerinde, empati nöronları (insula) devre dışı kalır. Benzer düşünenlerle etkileşim kuruldukça (yankı odaları) yanlış inançlar ve çarpıtılmış yargılar pekişir. Bu durum her türlü gelişimin önüne set çekerken, ortak amacı unutturur. O halde bir “öteki” meydana getirmeden, kendimizin sorumluluğunu alma becerisi geliştirmek önceliğimiz olmalıdır. Böylece gerçek sorunlar açığa çıkabilir ve makul çözümler kendiliğinden gelir.
Kaynakça
- Kruger, J., & Dunning, D. (1999). Unskilled and Unaware of It: How Difficulties in Recognizing One’s Own Incompetence Lead to Inflated Self-Assessments. Journal of Personality and Social Psychology.
- Fleming, S. M., & Dolan, R. J. (2012). The neural basis of metacognitive ability. Philosophical Transactions of the Royal Society B.
- Journal of Cyberpsychology (2023)