Günümüz modern hayatında bireyler, iş temposu, ev işleri, hedefler, sosyal medyada etkileşim ve bitmek bilmeyen görevler çerçevesinde sürekli bir meşguliyet hâli içerisinde koşturmaktadır. Bu meşguliyetlerin niceliği değerlendirilirken çoğunlukla niteliği göz ardı edilmektedir: Şöyle ki bireylerin meşgul olduğu görevleri gerçekleştirdiği esnada zihinsel olarak anda kalıp kalmadıkları belirsiz kalmaktadır. Bu durum nicel olarak bir işle meşgul olduğunu gösterse dahi nitel olarak ana odaklanamamakla ilişkilendirilebilmektedir.
Meşguliyet Kavramına Dair Alıntılar
Stoa felsefesinin savunucuları meşgul olmanın her zaman anlamlı bir çabaya denk gelmediğini şu sözle belirtmişlerdir: “Zamanı boşa harcamanın en yaygın yolu, amaçsız meşguliyettir.” Bu yaklaşım, bir işle meşgul olmanın sadece yararlı olma yanılgısını eleştirmekle birlikte bireyin düşünce ve duygularından kaçması adına kendini meşgul tuttuğu bir nevi oyalandığı vurgusunu yapmaktadır.
Mindfulness temelli stres azaltma kliniğinin kurucusu ve bu alanda öncü bir araştırmacı olan Jon Kabat-Zinn bu durumu net bir şekilde şöyle açıklamaktadır: “Bizim büyüyebileceğimiz, değişebileceğimiz, hissedebileceğimiz ya da bir şey öğrenebileceğimiz tek zaman şimdiki andır. Ama çoğu zaman dikkatsizce düşündüklerimiz yüzünden bu anları kaçırıyoruz.” Zinn’e göre içinde yaşadığımız şu anın bilinçli bir şekilde farkında olmamız çok kıymetlidir; fakat geçmiş veya geleceği düşünerek bu anın değeri kaçmaktadır.
Zihin Kaymasının Bilimsel Temelleri
Killingsworth & Gilbert (2010) Araştırması
Bir işle meşgul olurken zihnin o anda olup olmadığını anlamaya yönelik, Harvard Üniversitesi’nde Matthew Killingsworth ve Daniel Gilbert tarafından gerçekleştirilen bir çalışma (2010), literatüre önemli bulgular katmıştır. Araştırma kapsamında, 2.000 üzeri katılımcıya telefon aracılığıyla sorular yöneltilmiştir. Elde edilen veriler sonucunda katılımcıların yarısının meşgul olduğu işle ilgili olmayan düşünceler içerisinde bulundukları belirtilmiştir.
Bu sonuçtan daha vurucu olan bulgu ise: Zihni şu anda olmayan bireylerin, şu ana odaklanan bireylere kıyasla daha az mutlu hissetmeleridir. Bu sonuçlar doğrultusunda psikolojik iyi oluşu belirleyen noktanın, yapılan işin ne olduğundan ziyade zihinsel olarak odaklanmak, zihnin orada olmasının önemli olduğu ortaya konmuştur.
Gerçek Meşguliyetin Tanımı: Eşzamanlılık ve Farkındalık
Yukarıda belirtilen bulgular ışığında, meşgul olmak ile anda olmanın aynı kavramlar olmadığı açıklanmıştır. Gerçek meşguliyet, fiziksel bir eylemle birlikte zihnin de o eylemde bulunmasını içermektedir. Fiziksel bir iş gerçekleşirken zihin geçmiş ya da gelecekte dolaşırsa, verimliliğin azalmasıyla birlikte psikolojik tatmin seviyesi de düşmektedir. Dinlenme eylemi sırasında dahi zihnimiz farklı bir düşüncedeyse, mutluluk hissinin azalmakta olduğu görülür.
Anda Kalmak: Pratik Bir Beceri
Sosyal medyada sıkça karşılaştığımız “anda kalmak” kavramı sadece kişisel gelişim veya meditasyon için gerekli bir pratik değildir. Psikolojik iyi oluş açısından bilimsel temellere dayanan bir farkındalık becerisidir. Zihnin geçmişte yaşanan olaylara ya da gelecekteki belirsiz ihtimallere yönelmek yerine şimdiye, mevcut ana odaklanabilmesi, bireyin stres düzeyini azaltmakta ve yaşam doyumunu artırmaktadır.
Anda Kalmak İçin Yapılabilecek Küçük Adımlar
Günlük yaşamda anda kalmak, oldukça basit ama etkili yöntemler aracılığıyla mümkün olabilmektedir:
1. Bilinçli Yeme Alışkanlığı
Dijital araçların vazgeçilmez olduğu modern dünya artık yemek masamızda da bizimle birlikte. Bu durum, yediğimiz yemeğin tadını, kokusunu algılamamıza etki etmektedir. Yemek yerken anda kalabilmek adına dijital araçları kullanmadan sadece yemeğe odaklanmak, yemeğin tadını dilimizde hissedebilmek, hangi malzemelerin baskın olduğunu fark edebilmek etkili bir anda kalma yöntemidir.
2. Farkındalıkla Yürümek
Koşturmaca içerisinde olmadan, sakince bir yürüyüş sırasında etrafı bilinçli olarak gözlemlemek, insanları, hayvanları ve doğayı fark etmeye çalışmak ikinci etkili yöntemdir.
3. Etkin Dinleme ve Gözlem
Karşımızdaki bireyi sohbet esnasında dikkatle, etkin bir şekilde dinlemek; bulunduğumuz ortamda nesnelerin rengini, boyutunu, şeklini seçebilmek, sesleri fark etmek gibi basit ama etkili farkındalık pratikleri anda kalmayı desteklemektedir.
Sonuç
Meşgul olmak, günümüzde çoğunlukla olumlu bir nitelik olarak aktarılmaktadır. Ancak bu meşguliyette zihnin orada olmaması, bireyin psikolojik iyi oluşunu olumsuz etkileyebilmektedir. Stoacıların işaret ettiği gibi amaçsız meşguliyet zaman kaybıdır. Zinn’in belirttiği gibi, şu andan öğrenir, değişiriz. Dolayısıyla şu an çok kıymetlidir. Killingsworth & Gilbert’in bulgularına göre ise anda kalmayan zihin, bireyin mutlu hissetme oranını düşürmektedir.
Gerçek meşguliyet, sadece fiziksel olarak işle uğraşmak değil; zihnen ve odağımızla o işe katılabilmektir. Bu farkındalık sağlandığında yaşam doyumu da beraberinde gelmektedir.
Kaynakça
Killingsworth, M. A., & Gilbert, D. T. (2010). A wandering mind is an unhappy mind. Science, 330(6006), 932.