Her çocuk sırtının sıvazlandığı, gözyaşının silindiği ve takdir edildiği bir yuvayı istemektedir. Bazı evlerde sıcak yemek pişer, alabildiğine kıyafetler vardır, oyuncakların, kitapların vardır ancak ruhsal temasın yoktur. Annenin ve babanın soğukluğunu hissedersin… ablan, abin ya da kardeşlerin varsa onların sevgisizliğini yaşarsın… bir tarafı uçurum, bir tarafı ateş misali, gönül biçare…
Çocukluk dönemi, bireyin yaşam boyu sürecek kişilik yapısının, duygusal düzenleme becerilerinin ve bağlanma stillerinin şekillendiği kritik bir evre olmuştur (Bee ve Boyd, 2013). Bu dönemde, yalnızca fiziksel ihtiyaçların karşılanması değil, aynı zamanda duygusal ihtiyaçların da giderilmesi sağlıklı psikososyal gelişim için zorunlu olmuştur. Ancak bazı çocuklar, varla yok arasında yapayalnız büyüyor. Çocuk ağladığında “Abartma!” denir. Korktuğunda “Bir şey yok!” cevabı gelir. Mutlu olduğunda bile, sevincini paylaşacak biri yoktur ne yazık ki… Böylece çocuk, duygularının önemsiz olduğuna inanır. İşte bu, çok sessiz ama yetişkinlikte kanayan bir yara açar: duygusal ihmal.
Duygusal İhmalin Tanımı ve Görünmezliği
Duygusal ihmal, çocuğun hislerinin, düşüncelerinin ve varlığının bakım veren tarafından görülmemesi, onaylanmaması veya önemsenmemesi şeklinde tanımlanır (Webb, 2012). Diğer çocuk istismarı türlerinden farklı olarak, duygusal ihmal çoğu zaman sessiz, görünmez ve fark edilmesi güç bir süreç olabilmektedir.
Aile ortamı fiziksel olarak güvenli olabilir, maddi ihtiyaçlar karşılanabilir; ancak çocuğun sevgi, empati, ilgi ve destek gereksinimleri karşılanmadığında ruhsal anlamda derin yaralar oluşur. Fiziksel bakım vardır: yemek, giysi, eğitim… ama sarılma, göz teması, duyguları dinleme, şefkat, takdir ve anlayış ne yazık ki yoktur…
Bazı aileler fiziksel olarak oradadır: aynı sofrada oturulur, aynı evde yaşanır. Ama çocuğun hisleri, korkuları, mutlulukları hiç sorulmaz. Başarıları küçümsenir, üzüntüleri görmezden gelinir. Böylece çocuk zamanla “duygularımı göstermemeliyim” diye öğrenir. Bu durumun yetişkinlikte izleri vardır: değersizlik hissi, boşluk duygusu, güven sorunları ve duygusal yoksunluk. Bazen en derin yaralar, başkalarının umursamadığı ve görmezden geldiği yaralar olur…
Bağlanma Kuramı Perspektifi
Bağlanma kuramı, çocukluk gelişiminde duygusal bağın önemini vurgular. Bowlby’nin (1988) bağlanma kuramına göre, bebeklik ve çocukluk döneminde bakım veren ile kurulan güvenli bağ, yaşam boyu sürecek duygusal ve sosyal işlevselliğin temelini oluşturmaktadır. Ainsworth ve arkadaşlarının (1978) çalışmaları, güvenli bağlanma geliştiremeyen çocukların, yetişkinlikte kaygılı veya kaçıngan bağlanma stilleri geliştirme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
Duygusal ihmal yaşayan çocuklar çoğunlukla gölge çocuk konumuna düşer; ihtiyaçlarını dile getirmemeyi öğrenir, duygularını bastırır ve zamanla kendi iç dünyalarına yabancılaşırlar (Miller, 2014).
Psikodinamik ve Şema Terapi Yaklaşımı
Psikodinamik kuram açısından bakıldığında, duygusal ihmal çocuğun “içsel nesne” temsillerinin eksik veya olumsuz oluşmasına yol açar (Fairbairn, 1952). Sevgi ve ilgi görmeyen çocuk, kendini değersiz ve sevilmeye layık olmayan biri olarak algılayabilir. Bu durum, ilerleyen yaşlarda tekrarlayan ilişkisel sorunlar, terk edilme korkusu veya duygusal mesafe şeklinde ortaya çıkar.
Şema Terapi perspektifinden, duygusal ihmal özellikle “duygusal yoksunluk” ve “kusurluluk” şemalarının gelişmesine zemin hazırlıyor (Young, Klosko ve Weishaar, 2019). Terapide “yeniden ebeveynlik” tekniği, bireyin çocukken alamadığı duygusal desteği güvenli bir terapötik ortamda deneyimlemesini sağlar.
Kültürel Boyut: Sessiz Travmanın İhmali
Türkiye ve Kıbrıs gibi kolektivist kültürlerde aile kavramı, toplumsal yapının merkezinde yer alır (Kağıtçıbaşı, 2007). Ancak “ailenin kutsallığı” ve “büyüklerin söz hakkı” gibi normlar, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını dile getirmesini engelleyebilir. Bu kültürel hadikaplar, çocukluk travması niteliğindeki duygusal ihmalin fark edilmesini ve iyileşme sürecini zorlaştırır.
Bizim gibi “aile bağları güçlü” toplumlarda duygusal ihmal çoğu zaman gölge olarak yansıtılır. Çünkü aileye karşı eleştiri yapmak ayıp, “saygısızlık” olarak görülür. Çocuğun “Beni anlamıyorlar” demesi, çoğu zaman “Şımarma!” diye karşılığıyla susturulur.
Uzun Vadeli Etkiler
Araştırmalar, duygusal ihmalin yetişkinlikte depresyon, kaygı bozuklukları, madde kullanımı ve ilişkisel işlev bozukluklarıyla ilişkili olduğunu göstermektedir (Spinazzola, van der Kolk ve Ford, 2018). En yaygın görülen etkiler şunlardır:
-
Kronik değersizlik hissi
-
Duygulara yabancılaşma (aleksitimi)
-
Yakın ilişkilerde güven sorunu
-
Boşluk ve anlamsızlık duygusu
Bu bulgular, kişinin hem psikolojik hem de sosyal yaşam kalitesini düşürmektedir. Ancak doğru destek ve terapi ile iyileşme mümkündür.
İyileşmenin ilk adımı, yaşanan deneyimin adını koymak ve bunun bir travma olduğunu kabul etmektir belki de. Psikoterapi sürecinde, birey duygusal farkındalık kazanır, ihtiyaçlarını tanımlar ve bunları sağlıklı yollarla karşılamayı öğrenir. Özellikle bağlanma temelli terapiler, yani şema terapi bu süreçte etkili yöntemler olarak öne çıkmaktadır.
Duygusal ihmal, sessiz ve ihmal edilen bir travma olmuştur. Çocuk, fiziksel olarak yanında olan fakat duygusal olarak yok bir aile ile büyüdüğünde, bu boşluk yetişkinlikte de hissedilir. Ancak farkındalık, terapötik destek ve öz şefkatli bir yaklaşım ile bu sessiz çığlık, iyileşmenin ilk notasına dönüşebilir. Gerçek varlık, yalnızca fiziksel mevcudiyetle değil; karşımızdakinin duygularını görmek, anlamak ve onaylamakla mümkündür.
Duygusal ihmal hep kanayan bir yaradır… pansumanı zor, kimi zaman ise şifalanması uzun süren bir süreçtir. Ancak sesi duyulduğunda değişim başlar… varlık sadece fiziksel mevcudiyet değildir; karşımızdakinin ruhuna dokunmak, duygularını duymak ve kabul etmektir.
Kaynakça
-
Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., & Wall, S. (1978). Patterns of attachment: A psychological study of the strange situation. Lawrence Erlbaum Associates.
-
Bee, H., & Boyd, D. (2013). Çocuk gelişim psikolojisi (Çev. O. Gündüz). Kaknüs Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi: 2010)
-
Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.
-
Fairbairn, W. R. D. (1952). Psychoanalytic studies of the personality. Routledge & Kegan Paul.
-
Kağıtçıbaşı, Ç. (2007). Benlik, aile ve insan gelişimi: Kültürel psikoloji. Koç Üniversitesi Yayınları.
-
Miller, A. (2014). Yetenekli çocuğun dramı ve kendini bulma arayışı (Çev. G. Koca). Ayrıntı Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi: 1979)
-
Spinazzola, J., van der Kolk, B. A., & Ford, J. D. (2018). When nowhere is safe: Interpersonal trauma and attachment adversity as antecedents of posttraumatic stress disorder and developmental trauma disorder. Journal of Traumatic Stress, 31(4), 631–642.
-
Webb, J. (2012). Running on empty: Overcome your childhood emotional neglect. Morgan James Publishing.
-
Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2019). Şema terapi: Uygulayıcı rehberi (Çev. H. Yıldız). Litera Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi: 2003)