Depremler, ülkemizde en çok etkisi olan doğal afetlerin başında gelmektedir. Yıkıcı etkileri sebebiyle birey ve toplum ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Büyük depremlerden sonra bireylerin çoğu ağır psikolojik travma yaşayabilir. Ancak her bireyin yaşadığı ruhsal tepkiler farklılık gösterir. Bireylerin çoğu ruhsal ve bedensel olarak daha çok etkilenmektedir. Depremin büyüklüğü ve süresi, bireyin böyle bir olaya karşı hazırlıklı olup olmaması, kişilik özellikleri, baş etme yöntemleri, daha önceki deneyimleri, yaşanılan kayıpların kişi için anlamı, ruhsal travma veya psikiyatrik bozukluk öyküsü, kişinin travmaya vereceği tepkileri büyük ölçüde etkiler. Bu makalede, yaşanan İstanbul depreminin psikolojik etkileri, bu etkilerle başa çıkma ve deprem sonrası stres ile mücadelede psikolojik destek konuları ele alınacaktır.
23 NİSAN 2025 İSTANBUL DEPREMİNİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ
23 Nisan 2025 tarihinde, Türkiye saati ile 12:49’da Silivri ilçesinde 6.2 şiddetinde bir deprem yaşanmıştır. Deprem sırasında ve sonrasındaki tepkiler her insanda farklılık göstermesine rağmen hepimizde ortak duygu korkudur. Yaşanan deprem felaketinin ardından kişi; kendini aşırı korkmuş, ne yapacağını bilemez halde hissetme, tepki verememe, duygularını hissedememe, bulunduğu ortamı ya da durumu algılayamama gibi belirtiler yaşayabilir. Bunların yanı sıra, özellikle depremden sonraki ilk birkaç günde korku, sık sık olayı düşünme, donukluk, hissizlik, uyuşukluk, dikkat ve konsantrasyon güçlükleri, uyku sorunları, uyku sırasında olayı rüyada görme, üzüntü ve öfke gibi durumlar çok sık gözlemlenir. Tüm bu ruhsal travmalar, çeşitli psikiyatrik bozuklukları beraberinde getirebilir.
Akut Stres Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu, psikolojik travmaya bağlı gelişen psikiyatrik bozukluklardandır. Yaşanan travmatik olayı tekrar tekrar yaşama, bize travmayı hatırlatan uyaranlardan uzak durmaya çalışma, artan uyarılmışlık düzeyi, deprem sonrası stres belirtileri olarak ortaya çıkar. Akut Stres Bozukluğu durumunda, belirtiler yaşanan travmatik olayın hemen sonrasında başlar ve en az üç gün ile en çok bir ay sürebilir. Travma Sonrası Stres Bozukluğu durumunda ise belirtiler bir aydan fazla sürer. Özetle, belirtiler üç aydan daha kısa sürerse Akut Stres Bozukluğu, üç aydan daha uzun süre devam ederse Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak tanımlanır. Bu psikiyatrik tanıların verilebilmesi için ise kişide klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya yol açıyor olması veya kişinin önemli işlevsellik alanlarında bozulmalar olması gereklidir.
Travmaya bağlı olarak ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklar başta olmak üzere, afet sonrasında yaşanan psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasını kolaylaştıran etmenlerin tanınması, tedavilerinde öncelik verilecek kişilerin belirlenmesi için önemlidir. Özellikle kadın cinsiyet, çocuk ya da yaşlı olma, düşük sosyoekonomik ve eğitim düzeyinde olma, daha öncesinde psikiyatrik bozukluk yaşamış olma, benzer travmayı daha önceden yaşamış olma, can ve mal kaybı yaşama, psikolojik dayanıklılığın daha düşük olması, deprem sonrası stres tepkisinin şiddeti ve sosyal destek yetersizliği, risk etmenleri arasında sayılabilir.
Ancak tüm bunların yanı sıra, yaşanan travmatik olaylar kişide her zaman olumsuz duygulara yol açmayabilir. Yaşanılan olay, hayatımızda süregelen rutinimizi bozup yaşamlarımızı tehdit ettiğinde, olayı yaşayan kişilerin bir kısmında kendileri, başkaları ve yaşadıkları dünya ile ilgili düşüncelerinde ve diğer insanlarla ilişkilerinde olumlu değişiklikler yaşanabilir. Travma sonrasında kişinin gelişim gösterme, hayatı daha anlamlı kılmaya çalışma, sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeye özen gösterme, birlik ve beraberlik duygusunun daha öne çıkması, yaşamın belirli alanlarında işlevsellik düzeylerindeki artış, travmanın kişi üzerindeki olumlu etkileri olarak sayılabilir.
DEPREM TRAVMASI İLE BAŞ ETME
Her ne kadar yaşanacak İstanbul depremi insanlar tarafından farkında olunsa bile, böyle bir depremin başlarına geleceği gerçeği göz ardı edilmiştir. Çoğunlukla hazırlıksız yakalandıkları depremin ardından, insanlar içinde bulundukları durumu anlamak ve ne yapacaklarını bilmek isterler. Deprem sonrası verilen tepkilerin olağan ve anlaşılabilecek tepkiler olduğunu bilmek, psikolojik travma sonrası birçok kişide görülebildiğini, korku ve kaygıyı yaşayan kişinin kendi zayıflığından kaynaklanmadığını bilmede yarar vardır. Travma sonrasında normal yaşama dönme ve iyileşme süreci, gündelik rutinlerin kesintiye uğradığı ve zorlanmaların yaşandığı dönemdir. Deprem travması ile baş etme sürecinde; deprem yaşantısının kişinin yaşamının geçmiş bir parçası olarak zihnen sindirilmesi, kişilerin yaşantıları üzerindeki kaybettikleri kontrolü yeniden kurabilmeleri ve travmaya rağmen hayatlarına devam edebilmeleri beklenir. Depremden etkilenen kişiler, yaşadıklarını yakınlarıyla paylaşmaya teşvik edilmelidir. Bir takım iş ya da uğraşlar bulmak, başkalarına yardımcı olmak, aile ilişkilerini güçlendirmek, doğada bulunup yürüyüş ya da egzersiz yapmak, kendine olumlu telkinlerde bulunmak, bu süreçteki basit baş etme yöntemlerindendir.
DEPREM SONRASI PSİKOLOJİK DESTEK
Deprem mağdurlarının baş etme sürecinde yetersiz kaldığı durumlarda yapılacak ilk müdahale, psikolojik destek sağlanmasıdır. Psikolojik ilk yardım olarak da bilinen bu ilk müdahalede, depremden etkilenen kişilere insani yardım ve destek sağlamak amaçlanır. Olay anı ve sonrasındaki ilk birkaç gün, en yıkıcı görüntülerin olduğu ve psikososyal desteğin yeterince sağlanmadığı bir dönemdir. Bölgede artçı sarsıntılar devam ediyor olabilir. Mağdurların güvenliğinin sağlanması gerekiyorsa bölgeden uzaklaştırılmaları; su, gıda, barınma, dinlenme, temizlik, tuvalet gibi temel ihtiyaçların karşılanması; yakınlarıyla iletişim kurma ve onların durumlarıyla ilgili bilgi alma olanaklarının sağlanması; süreçle ilgili bilgi verilmesi; sakinleşmeleri ve güvende hissetmelerine yardımcı olunması gibi müdahaleleri kapsamaktadır.
Etkilenen kişilerin kendi baş etme yöntemlerini bulmaları ve uyum süreçlerinin olay sonrası ilk ay içinde olması beklenir. Bir aydan uzun süren deprem sonrası stres belirtilerinin varlığı, önceden bilinen veya travmayla tetiklenen bir psikiyatrik bozukluğun varlığında, etkilenen kişiler psikiyatri uzmanına yönlendirilmelidir.
SONUÇ
Makaleyi ele aldığımız süre boyunca İstanbul depreminin yarattığı psikolojik etkiler, bireylerin ve toplumun dayanıklılığını test etmiştir. Ancak yaşanan bu zorlu süreç, aynı zamanda birlik olmanın, dayanışmanın ve toplumsal bağların güçlenmesinin önemini de gözler önüne sermiştir. Geleceğe umutla bakmak, yaşadığımız psikolojik travmanın üstesinden gelmek için en önemli silahımızdır. Unutmayalım ki, her karanlığın ardından bir aydınlık vardır; birlikte el ele vererek, bu zorlu dönemleri aşabilir ve daha güçlü bir toplum inşa edebiliriz.