Cuma, Ekim 10, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocukluk Susar, Beden Konuşur: Geçmiş Travmaların Yetişkinlik Dönemindeki İzleri

Çocukluk, çoğu zaman oyunlarla, masallarla, masumiyet ve güven duygusuyla anılır.
Oysa her bireyin çocukluğu aynı masumiyet çatısı altında büyümez. Bazı yaralar kelimelerle değil, sessizlikle açılır.

Çocuk susar; yıllar geçer… Yetişkin bedeninde önce fısıltılar başlar, ardından baş ağrıları, uykusuzluk, kaygı atakları, ilişki sorunları veya bağlanma problemleri olarak konuşmaya devam eder.

Ve bir gün, artık fısıltılar yetmez; bağırtılar başlar içeride. İnsan kendi kendine sorar:
“Ne oluyor bana?”

İşte geçmiş çocukluk travması, zamanın tozlu raflarında kalmaz; kendine yeni bir dil edinir ve yetişkinlikte farklı maskelerle, tüm gerçekliğiyle karşımıza çıkar.

Bugünkü Tepkilerin Geçmişteki Yansıması

Travma… Okuyunca aklınıza gelen ilk şey çoğu zaman büyük felaketler, istismar, bir kayıp ya da şiddet olur.

Evet, çoğu zaman travmalar bu şekilde yaşanır. Ancak travmanın bir de “sessiz ve şeffaf” yüzü vardır.
Fark edilmesi ve hatta kabul edilmesi daha güç olan…

Nedir bunlar dediğinizi duyar gibiyim: Sürekli eleştirilmek, duyguların değersizleştirilmesi, ihmal edilmek veya görmezden gelinmek gibi deneyimler de travmanın sessiz yüzünü oluşturur.

İlk bakışta fark edilmeyen ve görünmeyen yaralar, yetişkinlik döneminde yerini özsaygı sorunları, yoğun bir değersizlik duygusu ve sürekli onay arayışına bırakır.

Beden, bir zamanlar ruhun söyleyemediği, susturulmuş ve bastırılmış tüm bu duyguları belli etmeye başlar.

Bu durum, su sızdıran bir saksı gibi düşünülebilir: kronik ağrılar, mide sorunları, uyku bozuklukları, nedensiz kronik yorgunluk ve ardı arkası gelmeyen olumsuz düşünceler…

Aslında bunların hepsi, çocukken başlayan hikâyenin yetişkinlikteki haykırışlarıdır.

Çoğu kişi bu belirtileri sadece fiziksel olarak yaşadığını düşünür; oysa bunların kökleri, çoğu zaman yıllar önce yaşanan sessiz acılarda gizlidir.

İlişkilerde Travmanın İzleri

Çocukluk travmasının en belirgin etkilerinden biri, yetişkinlikteki bağlanma stilleridir.

Bağlanma kuramları, çocukluk deneyimlerinin yetişkinlikte ilişki biçimlerini ve ruh sağlığını nasıl etkilediğini ortaya koyar.

Yani çocuklukta bakım vereni tarafından güvenli bağ kuramayan bireyin, yetişkinlikte de güvenle sevmekte zorlandığını gösterir.

Kimi zaman aşırı kaygılı bağlanır, terk edilme korkusuyla ilişkiye tutunur; kimi zamansa etrafına duvarlar örer ve incinmemek için kimseye yaklaşmaz.

Bu nedenle değerli okuyucularım, “Neden ilişkilerimde hep aynı şeyleri yaşıyorum?” sorusunun cevabı çoğu zaman çocukluğunuzda gizlidir.

Çocuklukta yaşanan her deneyim, ileride ilişkilerimizi şekillendiren küçük ama etkili bir tuğladır.

Suskunluk Mirası

Travma sadece bireyi etkilemez; sonraki kuşaklarda da bu izlerden etkilenebilir.

Epigenetik araştırmalar bize bunun örneklerini sunuyor.

Yani travma, yalnızca yaşayana ait kalmaz; bir sonraki kuşağa da aktarılabilir.

Çocuğun hiç yaşamadan taşıdığı kaygılar, ebeveynin geçmiş yaralarının izleri olabilir.

Bu durum, travmanın sessiz ama derin etkilerini daha da görünür kılar.

Böylece geçmişin yükü sadece bireyde değil, ailenin tüm dinamiklerinde hissedilebilir.

Zincirleri Kırmak: Umut ve İyileşme

Travmalar yaşamın bir parçası olabilir; ancak kaderimiz olmak zorunda değildir.

Dirençlilik dediğimiz kapasite, bireyin tüm zorluklara rağmen yeniden ayağa kalkabilme gücüdür.

Bu direnci besleyen faktörler arasında güven veren bir arkadaş, destekleyen bir öğretmen veya profesyonel bir psikoterapi süreci bulunabilir.

Psikoterapi özellikle önemlidir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), kişinin düşünce-duygu-davranış döngüsünü fark etmesine yardımcı olurken, EMDR gibi travma odaklı yöntemler beynin donmuş anılarını yeniden işlemeye olanak tanır.

Böylece geçmişin zincirleri fark edilir, çözülür ve yerini daha güvenli bağlara bırakır.

Terapi süreci bazen zor ve sabır gerektirse de, bireyin kendi içindeki güveni yeniden inşa etmesine büyük katkı sağlar.

Sonuç

Çocukluk travması, yetişkinlikte yalnızca geçmişin gölgeleri olarak değil, bugünün gerçeği olarak yaşamın içinde varlığını sürdürür.

Fakat travmaların en önemli ortak noktası şudur: Konuştukça iyileşirler.

Çocukluk susmuş olabilir, ama yetişkinlikte bedenin sesini duyup ona kulak vermek, zincirleri kırmanın ilk adımıdır.

Bu farkındalık, bireyin kendine dönmesini, geçmişle barışmasını ve yaşamını daha sağlıklı bir şekilde inşa etmesini sağlar.

Her sessizlik bir gün dile gelir; her haykırış, iyileşmeye açılan bir kapıdır.

Unutmayın, travmalar sizin kim olduğunuzu tanımlamaz; onlarla nasıl başa çıktığınız, kim olduğunuzu belirler.

Elif Zübeyde Karcı
Elif Zübeyde Karcı
Ben Elif Zübeyde Karcı. 24 yaşındayım ve Kahramanmaraş doğumluyum. Psikoloji lisans eğitimimi Kuzey Kıbrıs’ta, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Psikoloji Bölümü’nde tamamladım. Eğitim hayatım boyunca insan davranışlarını anlamaya, ruhsal süreçleri keşfetmeye ve psikolojiyi yaşamın her alanına uyarlamaya ilgi duydum.Lisans sürecimin ardından İzmir’de, psikoterapi alanında değerli çalışmalar yürüten Uzman Psikiyatrist Osman Seçkin yanında ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) üzerine staj ve eğitim alma fırsatım oldu. Bu deneyim, teorik bilgiyi pratiğe dönüştürmeme ve kabul ile farkındalığın insan hayatındaki dönüştürücü gücünü yakından gözlemlememe olanak sağladı.Psikolojiye duyduğum ilgi, yalnızca bir meslek seçimi değil; aynı zamanda hayat felsefemin merkezinde yer alıyor. İnsanların potansiyellerini keşfetmelerine, yaşamlarını daha anlamlı bir hale getirmelerine yardımcı olmak benim için güçlü bir motivasyon kaynağı.Yakın zamanda bu ilgimi yazı aracılığıyla da paylaşmayı planlıyorum. Henüz başlamamış olsam da, ilerleyen dönemde psikoloji temalı köşe yazıları kaleme alarak daha geniş kitlelerle buluşmayı ve psikolojinin gündelik yaşamdaki yansımalarını herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı hedefliyorum.Amacım, yazılarımda hem bilimsel hem de insani bir bakış açısı sunarak okuyan herkese ilham verebilmek. Bugün, mesleki gelişimimi sürdürürken aynı zamanda kalemimle de insanlara ulaşmayı hedefliyorum. Okuyucularla buluşacağım yazılar, psikolojiyi hayatın içinden örneklerle ele alacak ve farkındalık yaratan bir yolculuğa davet edecek.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar