Stresli yaşam olaylarından, travmatik deneyimlerden ve hatta gündelik bir sohbet esnasında paylaştığımız olumsuz duyguların ardından çevremizden en sık duyduğumuz öğütlerden biridir şu: “Zaman her şeyin ilacıdır.”
Zamanın iyileştirici gücü çoğunlukla; zorluklar karşısında beklemeyi, dinlenmeyi ve hatta duygusal kaçınmayı öğütleyen evrensel bir mit şeklinde karşımıza çıkar. Atasözleri, deyimler ve özdeyişler, olumsuz duyguların ve yaşantıların etkileri üzerindeki bu “doğal iyileşme” potansiyelini över.
Psikoloji bilimi, duyguların ve yaşantıların etkileri üzerine ifade edilenlerle tamamen ayrışmasa da, bu anlayışı önemli bir noktada yeniden çerçevelendirir.
Zamanın terapötik etkisi birçok psikoterapi ekolü tarafından farklı teknik ve süreçlerde aktif bir şekilde kullanılmaktadır. Özellikle yas ve travma terapilerinde; akut duygusal tepkiler karşısında ortaya çıkan duygusal sönümleme (habituasyon), travmatik anıların işlenmesi ve Travma Sonrası Büyüme (PTG) için gerekli olan bilişsel yeniden yapılanma sürecinde zamanın rolü kritiktir.
Ancak psikoloji için iyileştirici gücü belirleyen esas unsur, zamanın nasıl kullanıldığıdır.
Kalıcı bir psikolojik iyilik hali için bireyin zaman perspektifinde kendini aktif olarak nerede konumlandırdığı, bilimsel açıdan büyük önem taşır.
“Zaman” Öğüdü – Kültürel Olarak Zamanın İyileştirici Gücü
Hem bireysel hem de toplumsal açıdan, zorlayıcı duyguların pasif bir zaman akışı içinde kendiliğinden yatışacağına dair beklenti, bilişsel ve sosyolojik uyum süreçleri bağlamında anlamlı görülebilir.
İnsan zihni, özellikle büyük travma ya da kriz anlarında yoğun yüzleşme gerektiren duygusal yükü işlemekte zorlanır ve bundan kaçınma eğilimi gösterir.
“Zamana bırakmak” inancı, bireyin zorlayıcı duygularla yüzleşme sorumluluğunu üstlenmek yerine erteleme davranışı geliştirdiği pasif bir başa çıkma stratejisine dönüşebilir. Bu stratejiyle kişi, duygusal deneyimlerini aktif bir biçimde ele almadan geçiştirmeyi amaçlar.
İnkâr ve bastırma gibi savunma mekanizmalarıyla desteklenen bu süreç, acının hemen işlenmesi yerine “zamanla kendiliğinden geçeceği” yönünde bir yanılsama yaratır. Böylece yaşantının çözümüne ilişkin sorumluluk, bireyin aktif çabasından alınarak zamana devredilir.
Bu bireysel kaçınma eğilimi, toplumsal beklentiler ve kültürel normlar tarafından da pekiştirilir ve meşrulaştırılır. Toplumsal düzeyde “zaman” söylemi, pratik bir teselli aracı olarak işlev görür.
Birçok kültürde gerek cinsiyet rolleri gerekse sosyal normların devamlılığını sağlamak amacıyla, bireyin duygusal ifadesine görünmez sınırlar konur. Kişiden makul görülen bir süre içinde “normale dönmesi” beklenir.
Kişilerarası ilişkilerde ise “Zamanla geçer” sözü, empati sunan fakat sorumluluk yüklemeyen kolay bir teselli biçimi olarak karşımıza çıkar.
Zamanın İyileştirici Gücünün Psikoloji Bilimindeki Yeri
Psikoloji bilimi, zamanın sunduğu duygusal soğuma ve mesafeyi kalıcı değişim için yalnızca bir başlangıç zemini olarak görür; asıl iyilik halinin, bireyin bu zeminde attığı aktif adımlarla mümkün olduğunu vurgular.
Terapi sürecinde zaman, pasif bir bekleyiş değil; aktif kullanılan bir araç olarak ele alınır.
Maruz Bırakma Terapisi gibi kanıta dayalı yaklaşımlar, duygusal sönümlenme (habituasyon) mekanizmasını hızlandırarak zamanı, duygusal yoğunluğun geçici olduğunu deneyimleme alanına dönüştürür.
Terapi sürecinde bireye duyguların temel işlevleri öğretilir:
-
Kaygının tehlikeye karşı önlem alma,
-
Öfkenin çaresizlik ve savunmasızlığa karşı sınırları koruma işlevi gibi.
Bu kavrayış, bilişsel yeniden çerçeveleme için bir zemin oluşturur ve yıkıcı yaşantıların bir öğrenme deneyimi olarak anlamlandırılmasını sağlar.
Bu zihinsel yapılanma, Travma Sonrası Büyüme’nin (PTG) temelini oluşturur.
Büyüme, pasif bir bekleyişin sonucunda kendiliğinden ortaya çıkan bir durum değil; zaman içinde farkındalık ve aktif çabayla gelişen bir süreçtir.
Zaman, Psikolojik Esneklik ve Farkındalık
Bu süreçte bireyin zaman perspektifi ve psikolojik esneklik kazanımı da belirleyicidir.
Kalıcı iyilik hali, geçmişin olumsuz etkilerinden kaçınmak yerine; psikolojik esneklik sayesinde zorlayıcı duygularla dahi şimdiki anda kalabilme becerisini gerektirir.
Bu yaklaşım, zamanı bir kaçış ya da erteleme alanı olmaktan çıkarır; duygu düzenleme kapasitesini derinleştiren, farkındalık temelli bir deneyim alanına dönüştürür.
Sonuç: Zamanın Dönüştürücü Gücü
“Zaman her şeyin ilacıdır” söylemi, genellikle bireyin zorlayıcı duygusal yükümlülükten kaçınma arzusuna hizmet eden kültürel bir mit olarak karşımıza çıkar.
Bu mit, inkâr ve bastırma gibi savunma mekanizmalarını besleyerek bireyi duygularını işlemek yerine pasif bir bekleyişe yönlendirebilir.
Toplumsal normlar ise bu pasifliği destekleyerek “duyguların zamanla geçmesi gerektiği” algısını meşrulaştırır.
Elbette bazı deneyimlerde zamanın kendiliğinden hafifletici bir etkisi olabilir; ancak çoğu durumda bu etki, iyileşme sürecinin yalnızca zeminini oluşturur.
Psikolojik iyileşmenin kalıcılığı, bu zeminin aktif farkındalık, bireysel sorumluluk ve gerekirse profesyonel destekle işlenmesine bağlıdır.
Terapi, zamanın sunduğu bu zemini dönüştürücü bir araca çevirir.
Bu süreç, bireyin psikolojik esneklik geliştirmesine ve travma sonrası büyüme için gerekli içsel yapılanmayı oluşturmasına katkı sağlar.
Sonuç olarak, zaman yalnızca bir kaynak sunar; bu kaynağın iyileştirici ve dönüştürücü gücü ancak farkındalıkla yönlendirildiğinde açığa çıkar.
Kalıcı huzur ve bütünlüğe ulaşmak, zamanın getirdiği zemini aktif çabayla birleştirmeyi ve iyileşme sürecine bilinçli bir şekilde dahil olmayı gerektirir.
İyileşme, bir yarış değil; her bireyin kendi sorumluluğunu üstlenerek yürüdüğü, benzersiz bir içsel yolculuktur.
Kaynakça
-
Cüceloğlu, D. (2019). Var mısın? Kronik Kitap.
-
Foa, E. B., Hembree, E. A., & Rothbaum, B. O. (2007). Prolonged exposure therapy for PTSD: Emotional processing of traumatic experiences. Oxford University Press.
-
Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (2012). Acceptance and commitment therapy: The process and practice of mindful change (2nd ed.). Guilford Press.
-
Joseph, S., & Linley, P. A. (2006). Growth following adversity: Theoretical perspectives and implications for clinical practice. Clinical Psychology Review, 26(8), 1041–1053.
-
Worden, J. W. (2021). Çocuklar ve ergenlerle yas danışmanlığı (B. Özcan, Çev.). Kaknüs Yayınları.
-
Zimbardo, P., & Boyd, J. (2016). Zamanın paradoxları (A. Dede, Çev.). Pegasus Yayınları.


