Salı, Kasım 11, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Uzamış Yas ve Olağan Yas Arasındaki Farklılığa Kuramlar Nasıl Yaklaşıyor?

Psikodinamik Kuram

Yas tepkileri her ne kadar günlük yaşamsal davranışlarda sapmalar ortaya çıkarsa da bu yas süreci bir hastalık olarak adlandırılmaz. Yas sürecinin sekteye uğramasını zararlı olarak görür, yas tepkilerinin zamanla azalacağına inanırız (Freud, 1917). Melankoli ise ruhsal olarak derin bir üzüntü içinde olmak, sevme yetisinin kaybı, etkinliklere katılmak istememe, dış dünyaya ilginin azalması, bozulmuş kendilik duygusu ile tanımlanmaktadır.

Melankoliyi tanımlayan bu belirtiler kendilik duygusunun bozulması dışında olağan yas tepkileri ile aynıdır. Melankoli, kendilik duygusundaki bozulma ile olağan yastan ayrışmaktadır (Freud, 1917). Yas, sağlıklı bir ayrılma sürecini temsil ederken melankoli ise yıkıcı bir ayrılma tepkisi olarak ortaya çıkmaktadır.

Yas ve melankoli arasındaki temel fark, libidonun kararlılığına dayanmaktadır. Olağan yas sürecinde libido, kaybedilen kişinin zihinsel temsiliyle olan bağını yavaş yavaş koparmakta ve sonunda başka bir nesneye yeniden bağlanma fırsatı yaratır. Melankoli ise dengesiz bir libido sonucu ortaya çıkmaktadır (Prigerson, 2021).

Yastan farklı olarak melankolide “ben” duygusu aşırı bir biçimde azalmıştır. Melankolide birey devamlı olarak kendini aşağılamakta ve suçlamaktadır. Yasta boş ve yoksul hale gelen dünya iken melankolide yoksul ve boş hale gelen ben’dir (Freud, 1917).

Normal yas sürecinde bireyler kaybedilen nesneye karşı, benliklerini koruyarak ve nesnenin özelliklerini bir süzgeçten geçirerek kısmi bir özdeşim kurarken; melankolide kayıp yaşayan birey adeta kaybedilen nesnenin yerine geçmiş gibidir (Keser, 2021).

İkili Süreç Modeli

Yas süreci incelendiğinde kayıp yaşayan bireylerin genel olarak kayıp odaklı ve yeniden uyum odaklı başa çıkma stratejileri görülmektedir. Kayıp odaklı başa çıkma süreci; kaybedilen kişi hakkında düşünmeyi içermektedir. Bireyin odak noktası kaybettiği kişi ve onunla olan ilişkisindedir.

Yeniden uyum odaklı başa çıkma stratejilerinde ise birey; kaybın ve değişen dünyanın gerçekliğini kabul eder, hem yasın acısını yaşar hem de bu acıdan zaman zaman uzaklaşır, yeni roller ve ilişkiler geliştirerek hayatına devam eder (Stroebe ve Schut, 2010).

İkili süreç modeline göre, yas ile başarılı bir şekilde başa çıkmanın temelinde salınım adı verilen dinamik bir süreç bulunmaktadır. Bu salınım, kayıp ve yeniden başa çıkma odaklı stratejiler arasında gerçekleşmektedir (Stroebe ve Schut, 1999).

Birey kendini tamamen yas ile ilgili faaliyetlere gömüyor ya da kendini tamamen işine gücüne verip yasa ilişkin herhangi bir düşünce veya duygu belirtmiyorsa, anormal yastan söz edilmektedir (Keser, 2021).

Uzamış Yasın Bilişsel Davranışçı Modeli

Janoff-Bulman’ın “Sarsılan Varsayımlar Yaklaşımı” en bilindik bilişsel davranışçı yaklaşımlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Kurama göre kişilerin yas sürecinde verdikleri tepkiler, yaşanan negatif olayın bireyin varsayımlarını sarsması sonucunda ortaya çıkmaktadır (Bulman, 1988).

Sevilen bir insanın özellikle ani ve travmatik kaybı bireyin varsayımlarını sarsmaktadır. Dünyanın güvenilir, öngörülebilir bir yer olduğuna ve bireyin başına gelecek her zorlukla başa çıkabilecek güçte olduğuna dair varsayımları, yaşadığı kayıpla birlikte alt üst olabilmektedir.

Bu durumda travma deneyimi yaşayan bireylerin yapmaları gereken üç seçenek bulunmaktadır:

  1. Travma sonucunda öğrenilen yeni bilgi temel varsayımlara entegre edilebilir,

  2. Yeni bilgi varsayımlara uyacak şekilde değiştirilebilir,

  3. Temel varsayımlar yeni bilgiye uyumlu şekilde değiştirilebilir (Bulman, 1989; akt. Magwaza, 1999).

Boelen, Bout ve Hout tarafından 2006 yılında bilişsel davranışçı kuram çerçevesinde uzamış yasın gelişmesi ve sürdürülmesine ilişkin üç kritik süreç tanımlanmıştır: kaybın otobiyografik belleğe yetersiz bir şekilde işlenmesi, olumsuz bilişler ve kaygılı-depresif kaçınma stratejileri (Boelen ve ark., 2006).

Duygu düzenleme sürecinin başlaması için kayıp yaşantısı tüm detaylarıyla otobiyografik belleğe kodlanmalıdır, aksi takdirde bireyler girici görüntüler ve düşüncelerle karşı karşıya kalmaktadır (Keser ve Işıklı, 2020).

Kayıp ne kadar travmatikse, otobiyografik belleğe kodlamak da o kadar zorlaşmaktadır. Kodlanamayan kayıp deneyimleri ise bölük pörçük hatırlanır (Ehlers ve Clark, 2000). Kayıpla ilgili tüm detayların konuşulması, deneyimin otobiyografik belleğe kodlanmasını sağlamaktadır.

Bu nedenle olağan yasın uzamış yasa dönüşmemesi için, yasın tüm yönleriyle konuşulması ve duyguların dışa vurulması önem taşımaktadır (Keser, 2021).

Kaybın ardından geleceğin umutsuz, benliğin değersiz ve yaşamın anlamsız olduğuna dair inançlar bireyi gelecekten ve şu andan uzaklaştırıp geçmişe yani kaybedilene odaklanma eğilimini arttırmaktadır. Bu tür bilişler, uyuma yönelik davranışlara engel olmakla birlikte kaybedilene özlemi arttırmaktadır (Ehlers ve Clark, 2020).

Kayıp karşısında bazı bireyler kaygılı kaçınma stratejilerine başvurmakta, yani kaybı hatırlatan ipuçlarından uzaklaşmaktadırlar. Depresif kaçınma stratejileri ise bireyin yas sürecinde içe kapanma ve hareketsizlik durumlarıyla tanımlanmaktadır (Boelen ve ark., 2020).

Uzamış Yasın Biyodavranışsal Bağlanma Modeli

Yas sürecinde zihin devamlı kaybedilen kişiyle meşgul olur; önceden bulunduğu mekânlarda onu arar, rüyalarda bir araya gelir, ölünce tekrar bir araya gelme fantezileri kurulur (Keser, 2023, s.60).

Bireyin zihnindeki temsil ile gerçeklik farklıdır. Zamanla zihin, bu temsilin gerçeklikle uyumlu şekilde değiştirilmesini öğrenmelidir. Kaybedilen artık fiziksel olarak aranmaz ve bir anıya dönüşür.

Eğer kişi kaybedileni fiziksel olarak aramaya devam eder ve bu dönüşüm gerçekleşmezse, biyodavranışsal bağlanma sistemi yatışmamaktadır (Shear ve Shair, 2005).

Hüsna Kısal
Hüsna Kısal
Hüsna Kısal, Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümünden 2025 yılında yüksek şeref öğrencisi olarak mezun olmuştur. Çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak yer alarak insanı farklı durumlarda gözlemleme ve inceleme fırsatı edinmiş, İl Sağlık Müdürlüğü Toplum Ruh Sağlığı Biriminde yaptığı stajı başarıyla tamamlayarak deneyim ve bilgisini pekiştirmiştir. Lisans eğitimi boyunca bilişsel, sosyal ve klinik psikoloji alanlarında birçok projede araştırmacı olarak yer almıştır. Ekip arkadaşlarıyla birlikte tasarladığı ve TÜBİTAK tarafından desteklenen klinik psikoloji projesinde proje yürütücüsü olarak görev yapmaktadır. Şu anda yüksek lisans sürecine hazırlanan yazar, akademik ve mesleki çalışmalarına devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar