“Sürekli çevrimiçi bir dünyada, sessizliği seçmenin cesareti.”
Son yıllarda teknolojideki gelişim ve değişimler kaygılarımız ve korkularımızın da değişmesine yol açtı (Gökalp, 2023). Bu durum, FOMO ve beraberinde JOMO kavramlarının hayatımıza girmesine neden oldu. Dijital dünyanın bize sunduğu sınırsız bağlantı ve kolay ulaşım, kişileri başkalarının hayatlarına sürekli maruz bırakmaktadır.
Bu gelişmeler özellikle Instagram, TikTok, YouTube, WhatsApp gibi sosyal medya platformlarının etkisiyle “bir şeylerden geri kalma, bir şeyleri kaçırma korkusu” olarak tanımlanan FOMO (Fear of Missing Out) kavramıyla açıklanabilir. Başkalarının deneyimlerinden geri kalma endişesiyle sürekli sosyal medya hesaplarını kontrol etme ve bildirimlerin artık zihnin içinde olması durumu bireyleri sürekli çevrimiçi olmaya iter. Bu süreç, aynı zamanda sosyal onay arayışıyla da ilişkilendirilebilir.
FOMO’ya bir tepki olarak ortaya çıkan JOMO (Joy of Missing Out) ise hayatın daha yavaş bir ritme sahip olduğunu, “hayır” diyebilmeyi ve başkalarının ne yaptığından ziyade kendine odaklanıp yaşamın tadını çıkarabilmeyi savunur (Aurel ve Paramita, 2021).
FOMO’nun Ruh Sağlığına Etkileri: Kaygıdan Yorgunluğa
FOMO, bireylerin hem davranışlarını hem de bilişsel ve duygusal durumunu etkiler. Ortaya çıkmasında etkili olan unsurlara baktığımızda ait olma ihtiyacı ve başkalarıyla kendini kıyaslama eğilimi öne çıkar. Birey çevresindeki insanların deneyimlerini ve başarılarını gördükçe kendisini yetersiz hissedebilir.
Bu yetersizlik hissi sonucu kişide kaygı artışı, stres, depresif duygulanım ve otomatik olumsuz düşünceler gibi belirtiler gözlenir. Sürekli bildirimleri kontrol etmek, devamlı çevrimiçi olmak uyku düzenini bozarak kronik yorgunluğa sebep olabilir.
Bunun sonucunda stres seviyesi artar, konsantrasyon azalır ve kişi sürekli “yetişememe” duygusuyla baş başa kalır.
FOMO yalnızca çevrimiçi ortamlarda karşımıza çıkmaz. Örneğin arkadaşlarla yapılan bir programa katılamadığı için “acaba neler yapıyorlar, eğleniyorlar mı?” diye düşünmek ve kaygılanmak da FOMO’nun bir örneğidir.
Kısacası, FOMO bir psikolojik deneyimdir; dijital ortam sadece bu deneyimin görünürlüğünü artırmıştır.
Farkındalıkla Anda Kalmanın Gücü: JOMO
Teknoloji kullanımı konusunda bilinçli bireyler sosyal medya araçlarını aşırı kullanmamaya özen göstermektedir. Bu bireyler, başka insanların hayatları hakkında sürekli bilgi akışına maruz kalmaktan kaçınır ve kablosuz bir yaşam stili tercih ederler. Bu yaşam tarzı, JOMO ile açıklanabilir.
JOMO, bir şeyleri kaçırmaktan duyulan keyfi, popüleri takip etmemeyi ve aksine kaçırmaktan zevk almayı ifade eder. FOMO’nun aksine, JOMO kişinin her fırsatı değerlendirme zorunluluğu hissetmemesi, her davete katılmaması ve bu durumdan huzur duymasıdır.
Kısacası JOMO, “hayır diyebilme” becerisiyle doğrudan ilişkilidir (Aurel ve Paramita, 2021). Bununla birlikte bu kişiler başkalarıyla ilişkilerini kesmez, dengede tutarlar.
JOMO’ya örnek olarak, arkadaşların kahve içmeye çağırmasına karşın “bu kez gelemeyeceğim” diyerek evde kitap okumayı seçmek ve yaptığı bu seçimden suçluluk duymamak verilebilir.
JOMO’lu bireyler kaygı yerine neşeyi, suçluluk yerine kendini kabul etmeyi tercih ederler (Cording, 2018).
Sonuç: Anda Kalmanın Dönüştürücü Gücü
Her zaman çevrimiçi olma isteği, bireyin kendi sınırlarını aşması durumudur. Sınırların aşılması, içsel huzurun önüne geçmekte ve sürekli bir onaylanma ihtiyacını doğurmaktadır. Bu durum anksiyete, depresif duygu durumu, kronik yorgunluk ve konsantrasyon kaybı gibi sıkıntılara yol açabilir.
Bu noktada sessiz ama güçlü bir farkındalık çağrısı olan JOMO devreye girer. JOMO yaşam tarzını benimseyen bireylerin hayat ritmi daha yavaştır; anı yaşamayı, gerçek ilişkileri ve duygularıyla teması önemserler.
Bu kişiler, tüm duyguları hissetmek için kendilerine zaman tanır, yaşamın hızına karşı bilinçli bir yavaşlık geliştirirler (Aurel ve Paramita, 2021).
JOMO’nun özelliklerine bakıldığında Mindfulness kavramı akla gelir. Mindfulness anda kalabilmeyi öğretirken, JOMO bu farkındalık durumunu yaşam tarzı hâline getirir.
FOMO ve JOMO Arasındaki Dengeyi Bulmak İçin Öneriler
-
Dijital Molalar Vermek: Günün belirli zaman dilimlerinde ekransız vakitler yaratarak farkındalık egzersizleri yapmak.
-
Kendi İhtiyaçlarını Önceliklendirmek: Her daveti kabul etmek zorunda olmadığını fark edip ‘hayır’ diyebilme pratikleri yapmak.
-
Duyguların Farkına Varmak: Bir etkinliği reddettiğinde neler hissettiğine bakıp duyguların farkına varmak, içsel dengeyi sağlamak için önemli bir adımdır.
-
Sosyal Medya Detoksları Uygulamak: Belirli günleri sosyal medyadan uzak geçirmek, kendi yaşam alanının genişlemesini sağlar.
-
‘Kaçırmak’ Kavramını Yeniden Tanımlamak: Kaçırılan şey aslında yeni deneyimler için bir alan olabilir. JOMO’nun özü, kendi seçiminin değerini fark etmenin mutluluğunu hissetmektir.
Kaynakça
Aurel, J. G., & Paramita, S. (2021, Ağustos). 2020’de Jakarta’da aktif milenyum Instagram kullanıcılarının FoMO ve JoMO fenomeni. Uluslararası Ekonomi, İşletme, Sosyal ve Beşeri Bilimler Konferansı (ICEBSH 2021), 722–729. Atlantis Yayınları.
Cording, J. (2018, July 21). JOMO self-care. Forbes
Gökalp, K. (2022). FoMO ve JoMO. In B. Demir Gökmen (Ed.), Teknoloji Bağımlılığı ve Mücadele (ss. 193–202). Akademisyen Publishing.

