Salı, Kasım 11, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Neden Kötü Karakterleri Severiz?

Hiç dizi ya da film izlerken kötü bir karakterle empati yapmaya çalışırken kendinizi buldunuz mu? O muğlak, karanlık, çatışmalar yaşayan karakterde kendinizden bir parça buldunuz mu?
Kötü karakterleri severiz çünkü onlarla özdeşim kurarız. O karakterlerin geçmiş travmaları, kendi içsel çatışmaları bizim kendi hayatımızdaki hesaplaşmalara benzer. Karakterlerle bağ kurarız ve onu anlamaya çalışırız.

Bu karakterler, Jung’un gölge arketipi olarak tanımladığı karanlık yanımızı temsil eder. Gölge, yüzleşemediğimiz, bastırdığımız ve kabul etmediğimiz özelliklerimizi içerir. Gölge bilinçdışındadır ve kişi farkında değildir. Jung, bireysel gölge için “öteki” kavramını da kullanır. Öteki, bizi utandıran ve ayıplanan alt benlik, benliğin olumsuz özellikleridir (Pelister, 2015). Yani bu kurgusal karakterler gölge yanımızı temsil ettiği için bastırdığımız arzularımızı ortaya çıkarabilir.

Bazı Karakterler ve Temsilleri

The Dark Knight ve Joker

The Dark Knight filmindeki Joker karakteri, toplumsal olarak hiçbir ahlaki kuralı tanımaz. Freud’a göre insan zihni; id, ego ve süperego olmak üzere üç katmandan oluşur.
Süperego, ahlak gelişimini temsil eder. Freud, haz, gerçeklik ve toplum dengesinin sağlıklı bir birey için gerekli olduğunu düşünür (Nurdan, G. T. 2024).

Joker’in süperegosunun gelişmediği ve toplumsal kurallara başkaldırıyı temsil ettiği söylenebilir. İlginç bir biçimde Joker karakteri, Batman’den daha fazla sevilmiştir. Joker’in geçmiş travmaları, seyircide özdeşleşme duygusu yaratabilir. Seyirci, travmalarıyla baş etmeye çalışan Joker’e hak verme eğilimine girebilir.

Lacanyen açıdan bakıldığında Lacan’ın sembolik özdeşleşme kavramı, öznenin yasakla, yasayla ve eksikle özdeşleşmesini ifade eder (Seven, 2023). Joker karakteri burada yasaya karşı konumlanır — ve tam da bu başkaldırı onu izleyici gözünde “özgür” kılar.

Dexter ve Adaletin Karanlık Yüzü

Dexter dizisinde Morgan karakteri, bir seri katil olmasına rağmen sadece suç işleyen kişileri öldürdüğü için seyirci tarafından sevilen ve desteklenen bir karakter haline gelmiştir. Seyircinin onu bir adalet sağlayıcısı olarak görmesi, Morgan’ı “katil” sıfatından sıyırmıştır.

Seyircinin gözünde işlenen cinayetlerin bir amacı varmış gibi görünür. Morgan karakterinin adaleti sağladığına inanmak, onun katil kimliğini meşrulaştırma anlamına gelebilmektedir. Ancak bu, toplumsal açıdan tehlikeli bir durumdur. Çünkü adalet sağlamak cinayetle, adaletsizlikle eşleştirilmemelidir.

American Psycho ve İmaj Kültürünün Çöküşü

American Psycho filminde Patrick Bateman karakteri, imaj kültürünün eleştirisini temsil eder.
Gösteri dünyası, pahalı mekanlar, şık kıyafetler ve yüzeysel ilişkiler arasında kaybolmuş Patrick, modern dünyanın kimliksiz insanını sembolize eder.

Patrick, dışarıdan bakıldığında mükemmel bir imaja sahiptir; pahalı takımlar, prestijli iş, statü ve güç… Ancak iç dünyasında boşluk, varoluşsal anlamsızlık ve saldırgan dürtüler vardır. Kendi benliğinden şüphe duyar ve varlığını kanıtlamak için şiddete başvurur. Tüketim toplumu onu yutmuştur; geriye sadece dışsal bir kabuk kalmıştır.

Sonuç: Gölgeyle Yüzleşmek

Kötü karakterler çoğunlukla muğlak, karizmatik ve karmaşık doğalarıyla bize sempatik gelebilir. Travmalarının olması, onların da insani, hata yapan taraflarını görmemize ve onlarla özdeşim kurmamıza neden olabilir.

Bazı karakterler; bastırdığımız, bilinçdışında kabul etmediğimiz, utandığımız özellikleri sergiler — yani gölge yanımızı görünür kılar. Onların yaşadığı içsel çatışmalar, psikolojik sorunlar, seyircide empati duygusunu uyandırır.

Ancak bu karakterlerle kurulan empati, suçluluğun meşrulaştırılmasına dönüşmemelidir. Travmaları anlamak, suçlarını haklı kılmak anlamına gelmez. Bu karakterlerin popülerliği, “kötülük” kavramını yeniden sorgulamamıza neden olur.

Kötü karakterler, içimizdeki karanlık gölgeye seslenir ve özdeşleşmeyle bir tür sevgi hissi yaratır. Fakat bu hisler, tehlike yaratacak boyutlara ulaşmamalıdır.
Onların içsel motivasyonlarını anlayabiliriz ama eylemlerini meşrulaştırmamalıyız.
Kötülük yapmalarının nedenleri, onların suçlu kimliğini örtmemelidir.

Kaynakça

  • Seven, R. (2023). Lacan Düşüncesinde Mutlak Bir Öteki Olarak Baba Ve Tanrı [Doktora tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.

  • Nurdan, G. T. (2024). Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet Romanında Bilincin Üç Katmanı: İd-Ego-Süperego. Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 12(38), 80–90. https://doi.org/10.33692/avrasyad.1361121

  • Pelister, T. G. (2015). Othello’da İlkel Kavramı Bağlamında Gölge Arketipi. Yedi: Sanat, Tasarım ve Bilim Dergisi, Kış 2016, Sayı 15: 99–109.

Şeyda Nur Cantürk
Şeyda Nur Cantürk
Psikoloji 3. Sınıf öğrencisiyim. İkinci üniversite olarak çocuk gelişimi okumaktayım. Alanımda kendimi geliştirmek istediğim için eğitimlere, seminerlere katılmaktayım. Klinik psikolojiye olan ilgimi bilişsel kuramlarla harmanlayarak eklektik bir yaklaşımla farklı psikoterapileri bir araya getirme çabası, yazılarıma disiplinlerarası bir derinlik kazandırır. Tek doğru yoktur görüşünü savunmaktayım. Psikolojik kuramları gündelik hayatla buluşturmayı, akademik bilgiyi anlaşılabilir dille aktarmayı amaçlamaktayım. Psikolojiyi sadece okunan değil hissedilen bir şeye dönüştürmeye çalışıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar