Salı, Kasım 11, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Mülkiyet ve Varoluşsal Güvenlik İlişkisi: Fromm Felsefesinde İki Yaşam Biçimi

Psychology Times’daki ilk yazımın beni en çok etkileyen kitap hakkında olması isabetli bir karar olur diye inanıyorum. Bu kitap Erich Fromm’un Sahip Olmak ya da Var Olmak isimli kitabıdır.
Öncelikle Erich Fromm’dan biraz bahsetmek gerekir: 1900-1980 yılları arasında yaşamış ünlü bir Alman-Amerikan psikanalist, sosyal psikolog ve hümanist filozof olan Fromm, hümanist yanlarıyla ön plana çıkmıştır. Marksist ve Freudyen düşünceyi hümanist bir sentezle yorumlayan Fromm’un çalışmalarının merkezinde, modern insanın yabancılaşması ve özgürlükten kaçış sorunsalı yer alır. Terminolojik hinterlandı genellikle özgürlük, yalnızlık, yabancılaşma, sevgi ve tüketim gibi kavramlardan oluşur. En öne çıkan eserleri ise Sahip Olmak ya da Olmak, İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri, Özgürlükten Kaçış ve Sevme Sanatı olarak sıralanabilir.

Fromm’un Modern Toplum Eleştirisi

Erich Fromm’a göre Batı kültürünün vaatleri, insanın temel değerlerine aykırıdır ve büyümesine, üretmesine mani olur. Bu kültürün temel amacı haz peşinde koşan bir toplum oluşturmak, sonsuz büyüme sağlamak, kısaca bir tüketim toplumu oluşturmaktır. Temel motivasyonu bu olan bireylerin ve toplumların yalnızlaşması, depresif hale gelmesi, bağımlı kişiler oluşturması kaçınılmazdır. Sanayi devriminden kaynaklanan mülkiyet bilinci, tüketim toplumunu doğurmuştur. Batıda kapitalizmin etkisiyle yalnızlaşan toplumlar için, Doğuda komünizmin toplumları izole etmesi Fromm’u derinden etkilemiştir.

Üretim süreçlerine dahil olmayan bireylerin yani toplumların pek de sağlıklı olmadığını savunan Fromm için Sahip Olmak ya da Var Olmak kitabının temelleri, küresel meselelerin damıtılmış hali denilebilir. Modern toplumun mutluluk yerine refahı koyması, varoluşsal krizi derinleştiren bir yanılgıdır. Fromm, insanın temelde iki hali olduğunu savunur. Bunlardan ilki “Sahip Olmak” ikincisi ise bu hale taban tabana zıt olan “Olmak” olarak temellendirilir.

Sahip Olmak Hali: Kaygının Kalesi ve Varoluşsal Boşluk

Sahip Olmak hali, statik ve nesnelerle alakalıdır; temelinde nesne merkezli bir güvence arayışı yatar. İç huzur tamamen dışsal etmenlerle ilişkilidir. Kişi tüm kimliğini varlıkları üzerinden tanımlar; para, statü, unvanlar, ev, araba hatta insan ilişkileri ve sosyal medya takipçi sayısı bile bu halin bir türevidir.

Bu zihin setinde kişi, “ben sorunluyum” ifadesini düşünmeden kurabilir, oysa “benim bir sorunum var” ifadesi kişi için daha sağlıklı olacaktır. Fromm, bu dil kullanımını dahi Sahip Olma modunun zihni ele geçirmesinin bir kanıtı olarak sunar. Kişi, benliğini varlıklarıyla özdeşleştirdiği an, ele geçirmeye çalışırken aslında ele geçirilir ve nesnelerin kölesi haline gelir.

Fromm’a göre yaşamı tamamen sahip olmaya indirgeyen kişiler, sahip olduklarını düşündüğü şeyler için daimi bir kaygı geliştirecektir. Sahip olunan nesne veya durum ne kadar değerliyse, onu kaybetme korkusu da o kadar büyüktür. Para, statü, unvanlar hatta insan ilişkileri, daimi olarak değişmesi gereken, elimizden kayıp gidebilecek şeyler olduğundan, kişi sürekli kaybetme korkusuyla, endişeyle hareket edecek dolayısıyla huzursuz olacaktır.

Bilgiyi bile salt birikim olarak gören bu kişi, öğrendiği yeni bilgi karşısında heyecanlanmak yerine, mevcut bilgisinin eskimesi tehdidiyle yüzleşir. Dışsal nesnelerin kontrolü genellikle kişilerin kendisinden kaynaklanmadığından, esasen sahip olunan çoğu şey aynı zamanda bir kaygı kaynağıdır. Modern Dünya insanının somut evlerden, sanal dünyadaki kripto varlıklara ve sosyal medyada biriktirilen “beğeni” sayısına kadar uzanan sahip olma, biriktirme ve bunların üzerine kendini inşa çabası, kendine iyilik değil, varoluşsal boşluğu derinleştiren bir kötülüktür aslında.

Olmak Hali: Üretkenlik, Deneyim ve Daimi Akış

Olmak Hali, bencil güdülerden sıyrılmak demektir. Bu hal, Sahip Olmak’ın statik yapısının aksine, dinamik ve üretkendir; kişinin kendi varoluşsal gücüne dayanır. Olmak, bir süreçtir, sürekli bir yenilenme ve değişim eylemidir. Her an yenilenen çevresiyle otantik bir bağ kuran hale gelen insan, bilgiyi dahi biriktirmeyen, ezberlemeyen ama onu sorgulayarak, deneyimleyerek ve dönüştürerek yenilikler katan insan demektir.

Fromm, “Sahip Olma” modundaki sevginin (birine “sahip olma” arzusu) aksine, “Olma” modundaki sevginin üretken ve aktif bir ilgi olduğunu vurgular. Olmak halinin terminolojik alt yapısında sevgi, deneyim, paylaşım, eleştirel düşünce ve üretmek vardır.

Fromm bu zihin yapısı için şöyle bir tarif söyler: “Yaşamın bir anlamı yoktur, kişi ancak kendinde var olan güçleri anlayarak yaşamı anlamlı kılabilir.” Bu, dışarıdan dayatılan anlamları reddeden, sadece pasif bir varoluş değil, aktif ve sorumluluk gerektiren bir eylemdir. Yaşamak ve üretime dahil olmak, kararında tüketici olmak bu zihin setinin en mühim felsefesidir.

Sonuç: Varoluşsal Güvenliği Yeniden Tanımlamak

Bir şeylere sahip olmak ve onları korumaya çabalamak, hatta biriktirmeye olan mücadele, önce kişileri yalnızlaştırmakta daha sonra toplumsal izolasyonlara neden olmaktadır. Daimi izolasyonların sonucunda toplumun birbirinden kopması ve yalnızlaşması, yalnızca edilgen tüketici konumda kalmasına yol açar.

Oysa şahıs, ideolojilerin hatta birbirlerinin manipülatif tüketme itkilerine boyun eğmezse, kendi içindeki üretken gücü keşfederek kendini bulabilir ve sağlıklı kalabilir. Fromm’un bize hatırlattığı gibi: “Üreten insan mutlu insandır.”

Varoluşsal güvenliği nesnelerde değil, kendi içsel gücünde, eyleminde ve üretkenliğinde bulan birey, gerçek özgürlüğe ve otantik bir yaşama ulaşabilecektir.

Recep Murathan Nal
Recep Murathan Nal
Psikolog ve Aile Danışmanı Recep Murathan Nal, 2012 yılında Doğuş Üniversitesi’nden mezun olmuştur. Kariyerine 2012–2014 yılları arasında bir rehabilitasyon merkezinde psikolog olarak başlayarak engelli çocuklar, ergenler ve aileleriyle derinlemesine çalışmalar yürütmüştür. 2014–2020 yılları arasında çocuk, ergen, yetişkin ve çiftlerle yaklaşık 6.000 bireysel görüşme gerçekleştirerek psikolojik danışmanlık deneyimini zenginleştirmiştir. Bu süreçte aynı zamanda “Cüzdan Dostu Atölye” ve “En Baba Atölye” gibi iki önemli sosyal sorumluluk projesinin koordinatörlüğünü üstlenmiştir. Günümüzde mesleğine ilk günkü heyecanıyla devam eden Nal, uzmanlığını online platformlarda aile danışmanlığı hizmeti sunarak sürdürmektedir. Danışanlarına dokunmak ve yaşamlarına değer katmak, onun en büyük motivasyon kaynağıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar