Sosyal medya çağında ebeveynlik, sadece çocuk büyütmek değil; aynı zamanda görünmeyen bir performans haline geldi. Peki, bu mükemmel olma baskısı ebeveynleri ve çocukları nasıl etkiliyor?
Bir çocuk dünyaya geldiğinde, yalnızca yeni bir hayat başlamaz; aynı anda “ebeveyn” kimliği de doğar. Bu kimlik, sevgi, sorumluluk ve öğrenme kadar; beklentiler, kaygılar ve zaman zaman suçluluk duygularıyla da yoğrulur.
Günümüz ebeveynleri, artık yalnızca çocuklarını büyütmekle kalmıyor; aynı zamanda “iyi ebeveyn olma” yarışının da bir parçası haline geliyor. Sosyal medya, annelik ve babalık deneyimini kişisel bir süreç olmaktan çıkarıp, herkesin izlediği bir sahneye dönüştürüyor. Her paylaşılan oyun köşesi, her “organik kahvaltı tabağı”, görünmez bir karşılaştırma listesinin maddesi oluyor.
Peki bu görünmeyen baskılar, ebeveynlerin ve çocukların psikolojisini nasıl etkiliyor?
Mükemmel Ebeveynlik Mitinin Kökeni
“Doğru olanı yapma” isteği ebeveynliğin doğal bir parçasıdır. Ancak modern çağda bu istek, bilgi fazlalığı ve toplumsal beklentilerle birleşince ağır bir yük haline gelir.
Her köşede bir “ebeveynlik uzmanı”, her kitapta “mutlu çocuk yetiştirmenin yolları”, her videoda “başarılı ebeveyn olmanın sırları”… Sonuç, sürekli ölçülen, değerlendirilen ve “yeterince iyi miyim?” diye düşünen bir anne-baba profili.
Bu noktada psikiyatrist ve psikanalist Donald Winnicott’un 1950’li yıllarda ortaya koyduğu “yeterince iyi ebeveyn” (good enough parent) kavramı, bu baskıya karşı bir nefes alanı açar.
Winnicott’a göre bir ebeveynin görevi kusursuz olmak değil; çocuğun gelişim sürecinde yeterli düzeyde duyarlılık gösterebilmektir. Bir başka deyişle, ebeveyn çocuğun her isteğini anında karşılamaz, bazen hata yapar, bazen geç kalır, bazen yorgun düşer. Ama tam da bu eksiklikler sayesinde çocuk, dünyayı gerçek haliyle tanımayı öğrenir.
Winnicott’un yaklaşımına göre “yeterince iyi” ebeveyn:
-
Çocuğunun ihtiyaçlarını tamamen değil, çoğunlukla karşılar; böylece çocuk hayal kırıklığıyla baş etmeyi öğrenir.
-
Kendi duygularını bastırmadan, ama çocuğunu da incitmeden yaşar; bu sayede çocuk duygusal sınırları fark eder.
-
Kusurlarıyla var olur; böylece çocuk kusursuz olmanın gerekmediğini deneyimleyerek benlik saygısını geliştirir.
Yani “yeterince iyi” ebeveynlik, hatasızlık değil, insan olma cesaretidir. Mükemmellik çabasının aksine, bu anlayış hem ebeveyni hem çocuğu daha özgür kılar. Çünkü ebeveynin kusursuz olma kaygısı azaldıkça, ilişki doğallaşır; doğallık da güvenin temelini oluşturur.
Sosyal Medya: İlham mı, Kıyas Tuzağı mı?
İnstagram’da düzenli oyun saatleri, Pinterest’te sağlıklı atıştırmalık tarifleri, TikTok’ta “çocuğumla bir günüm” videoları… Görünürde hepsi ilham verici. Ama birçok ebeveyn için bu içerikler, “ben neden böyle yapamıyorum?” düşüncesini tetikliyor.
Uzmanlara göre bu sürekli kıyaslama hali, **“ebeveynlik suçluluğu”**nu artırıyor. Özellikle annelerde sık görülen bu duygu, kişinin kendi çabasını değersiz hissetmesine neden olabiliyor. Zihinsel enerji, “nasıl görünmeliyim?” sorusuna harcanırken, “şu anda çocuğumla ne hissediyorum?” sorusu geri planda kalıyor.
Sosyal medya, ilhamın yerini çoğu zaman baskıya bırakıyor.
Baskının Çocuğa Yansıması
Ebeveynin kendi üzerindeki mükemmeliyet baskısı, farkında olmadan çocuğa da geçiyor. Çocuğun her davranışı “doğru mu?” gözüyle değerlendiriliyor. Spontane oyunların yerini planlı aktiviteler, doğal hataların yerini ise başarı takıntısı alıyor.
Pedagoglara göre bu durum, çocukta özgüven ve yaratıcılık gelişimini olumsuz etkiliyor. Çünkü hata yapma ve deneme hakkı elinden alınan bir çocuk, öğrenme sürecinden keyif alamıyor.
Yeterince İyi Olmak: Gerçek Özgürlük
Ebeveynlik kusursuz bir performans değil; sevgi, sabır ve hatalarla öğrenilen bir yolculuktur. Her anne-baba zaman zaman tükenir, bazen de “yetersizim” duygusuna kapılır. Ama önemli olan, bu duygularla başa çıkarken çocuğuyla güvenli, sıcak bir ilişki kurabilmektir.
Sevgi ve güven temeline dayalı ebeveyn–çocuk bağı, çocuğun yaşamındaki en değerli öğrenme kaynağıdır. Bu bağ, çocuğun sağlıklı ilişkiler kurma becerisinden iyi insan olma rolünü benimsemesine kadar birçok alanda özgüven ve başarı gelişimini destekler.
“Yeterince iyi ebeveynlik” anlayışı, mükemmellikten ziyade bu sevgi ve güven temelini koruyabilmeyi esas alır. Ebeveynin çocuğuna duyarlı, tutarlı ve koşulsuz kabul içeren bir yaklaşım sergilemesi, çocuğun hem duygusal dayanıklılığını hem de öz-değer algısını güçlendirir.
Mükemmel ebeveynlik bir hedef değil, bir illüzyondur. Onun yerine “yeterince iyi” olmayı kabul etmek, hem ebeveynlere hem çocuklara gerçek bir nefes alanı sunar. Çünkü çocuklar kusursuz ebeveynlere değil, gerçek ve sevgi dolu bağlara ihtiyaç duyar.
Son Söz: Winnicott’tan Bir Hatırlatma
“Bir annenin mükemmel olması gerekmez; yeterince iyi olması, çocuğun büyümesi için fazlasıyla yeterlidir.” – Donald Winnicott


