Çarşamba, Kasım 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Koşulsuz Sevgi, Koşulsuz Hoşgörü Demek Değildir

Sevgi, insan ilişkilerinin en güçlü ama aynı zamanda en karmaşık duygusudur. Birini “koşulsuz sevmek” kulağa mükemmel bir erdem gibi gelir. Ancak çoğu zaman bu kavram yanlış anlaşılır. Koşulsuz sevgi, bir insanı olduğu gibi kabul etmektir; ama bu, her davranışını sorgusuz sualsiz onaylamak anlamına gelmez. Koşulsuz sevgi ile koşulsuz hoşgörüyü birbirine karıştırmak, ilişkilerde sağlıksız dinamiklerin oluşmasına yol açabilir. Bu farkı anlamak, hem kişisel sınırlarımızı korumak hem de daha olgun, saygılı ve dengeli ilişkiler kurmak için gereklidir.

Koşulsuz sevgi, karşımızdaki insanı hatalarıyla, eksikleriyle ve kusurlarıyla birlikte sevmektir. Bu sevgi türü, kişinin “mükemmel” olmasını beklemeden onun insan olduğunu kabul etmeyi içerir. Psikolog Carl Rogers, bu anlayışı “koşulsuz olumlu kabul” kavramıyla tanımlar. Rogers’a göre bir bireyi, davranışlarından bağımsız olarak değerli görmek, onun psikolojik iyileşmesi ve kendini gerçekleştirmesi için temel bir koşuldur.

Bir çocuk düşünün: hata yaptığında da, başarısız olduğunda da sevildiğini hissediyorsa, özgüveni gelişir. Çünkü sevgi, koşula bağlandığında kişi sevgiyi kaybetme korkusuyla yaşar; ama koşulsuz olduğunda, güven ve aidiyet duygusu kök salar. Bu durum yalnızca çocuklukta değil, yetişkin ilişkilerinde de geçerlidir. Partnerimiz, arkadaşımız ya da ailemiz tarafından olduğumuz gibi kabul edilmek, bizi duygusal olarak güçlendirir.

Ancak koşulsuz sevgi, kendini feda etmek anlamına gelmez. Gerçek sevgi, sınırları olan bir sevgidir. Kişi hem kendine hem de karşısındakine saygı duyar. Karşımızdakini değiştirmeye çalışmadan ama kendi değerlerimizden de ödün vermeden ilişki kurmak, koşulsuz sevginin olgun biçimidir. Sevgi, bir tarafın diğerine boyun eğmesi değil; iki tarafın da birbirinin varlığını onurlandırmasıdır.

Koşulsuz Hoşgörü Nedir?

Koşulsuz hoşgörü ise, karşımızdaki kişinin her davranışına göz yummak, sınır koymamak ve sürekli anlayış göstermek anlamına gelir. Bu, ilk bakışta “barışçıl” bir yaklaşım gibi görünse de, uzun vadede ilişkilerde yıpratıcı sonuçlar doğurur. Baumeister ve Vohs (2004), aşırı hoşgörünün manipülasyon ve sınır ihlali riskini artırdığını vurgular.

Birini seviyoruz diye, her davranışını mazur görmek, kendi duygusal bütünlüğümüzü tehlikeye atabilir. Sürekli affetmek, anlamak ve sessiz kalmak; zamanla kişinin özsaygısını zedeler. Çünkü gerçek hoşgörü, sorumluluk bilinciyle dengelendiğinde sağlıklıdır. Karşımızdakine “Seni seviyorum ama bu davranış beni incitiyor” diyebilmek, sevginin en dürüst ifadesidir.

Özetle fark nettir:
Koşulsuz sevgi, kişiyi özünde değerli görmektir.
Koşulsuz hoşgörü, davranışlarını sorgusuz kabul etmektir.

Sınır Koymak Neden Gereklidir?

Psikolojik araştırmalar, sağlıklı ilişkilerin temelinde “kişisel sınırlar”ın bulunduğunu gösterir. Aile terapistleri Virginia Satir ve Salvador Minuchin, en sevgi dolu ilişkilerde bile sınırların net olması gerektiğini savunur. Çünkü sınırlar, bireyselliği korur.

Sınırların olmadığı ilişkilerde sevgi zamanla kontrol, bağımlılık veya suçluluk duygusuna dönüşebilir. Sınır koymak, sevgiyi zayıflatmaz; tam tersine güçlendirir.

  • Saygıyı korur. Kendi sınırlarını bilen birey hem kendine hem de karşısındakine saygı duyar.

  • Manipülasyonu önler. Sınırların olmadığı ilişkilerde kişi, duygusal sömürüye daha açık hale gelir.

  • Duygusal dayanıklılığı artırır. “Hayır” diyebilmek, kişinin içsel gücünü gösterir.

Bağlanma kuramının kurucusu John Bowlby, güvenli bağlanmanın bu denge sayesinde oluştuğunu belirtir. Sevgi ve sınır birlikte var olduğunda, kişi hem sevildiğini hem de davranışlarının sonuçları olduğunu bilir. Bu denge, hem çocuklarda hem yetişkinlerde duygusal olgunluğun temelini oluşturur.

Gerçek Sevgi Ne Zaman Başlar?

Birini olduğu gibi kabul edip, aynı zamanda onun davranışlarının etkisini fark ettiğimizde gerçek sevgi başlar. “Seni seviyorum ama bu davranışına katılmıyorum” diyebilmek, sevginin olgun halidir.

Sevgi, sınır koyduğumuzda bitmez; aksine o zaman gerçek biçimini bulur. Birine her şeyiyle tahammül etmek değil, onunla dürüst bir denge içinde kalabilmek, koşulsuz sevginin özüdür.

Çünkü kendimizi yok sayarak başkalarını sevmek, uzun vadede sevgiyi de tüketir. Birini koşulsuz sevmek, onun varlığını değerli görmek ve gelişimine alan tanımaktır. Fakat bu, her davranışını görmezden gelmek demek değildir.

Gerçek sevgi, hem kabul etmeyi hem de sınır çizmeyi bilen bir sevgidir. Koşulsuz sevgi, insanı özgürleştirir; koşulsuz hoşgörü ise zamanla tüketir.

Sevgiyle çizilmiş sınırlar, ilişkilerde saygı, güven ve dengeyi beraberinde getirir.

Eğer bu dengeyi kuramadığınızı düşünüyor, insanlara gösterdiğiniz koşulsuz sevginin zararını hissetmeye başladıysanız sizler için bir sorum var:

“Başkalarına sunduğum bu sevgiyi, kendimin de hak ettiğini düşünüyor muyum?”

Elif Orhan
Elif Orhan
Elif Orhan, sosyoloji lisans eğitimini tamamladıktan sonra aile danışmanlığı alanında kendini geliştirmiştir. Özellikle çift ve aile ilişkilerine ilgi duymakta; Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Cinsel Terapi ve Kısa Çözüm Odaklı Terapi (KÇOT) yaklaşımlarından yararlanmaktadır. İlişkilerde sağlıklı iletişim, güven ve bağlılığı güçlendirmeye odaklanan Orhan, bireylerin ilişkisel dinamiklerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca travma, oyun terapisi, Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), çocuklarda davranış problemleri, aile dizimi ve psikolojik iyilik hali üzerine aldığı eğitimlerle bilgisini sürekli genişletmektedir. Akademik bilgi ile mesleki deneyimini birleştirerek, ilişkiler üzerine kaleme aldığı yazılar ve psikolojik içeriklerle alana katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar