Salı, Ekim 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kişisel Gelişim ve Tükenmişlik Arasındaki İnce Çizgi

Günümüzde sosyal medya akışında “5 adımda daha iyi bir sen”, “sabah 5’te kalkarsan hayatın düzelir” ya da “her gün 1 kitap okuyan insanlar” gibi paylaşımlarla karşılaşmamak neredeyse imkânsız. TikTok’ta “self-help” videoları milyonlarca kez izleniyor, YouTube’da “motivasyon” içerikleri her yaş grubuna hitap ediyor. Peki, bu kültür bizi gerçekten geliştiriyor mu, yoksa daha farklı bir baskı altına mı sokuyor? Bu yazıda, görünüşte “kendine yardım” gibi duran ama zamanla gelişim takıntısına ve hatta tükenmişliğe yol açabilen bir psikolojik durumdan söz edeceğiz.

Kişisel Gelişim mi, Adı Konmayan Bir Baskı mı?

Kişisel gelişim temelde pozitif bir kavram. Psikolojide bu kavram, bireyin potansiyelini fark etmesi, hedef belirlemesi ve yaşam doyumunu artırmasıyla ilişkilidir (Deci & Ryan, 2000). Ancak mesele, bu gelişim hedeflerinin bireyin kendi içinden mi geldiği, yoksa sosyal medya ve toplum tarafından dayatılan bir “ideal benlik” algısından mı kaynaklandığıdır?

Stanford Üniversitesi’nden psikolog Carol Dweck’in (2006) ortaya koyduğu öğrenme zihniyeti kuramına göre, “gelişim odaklı zihniyet” başarıyı teşvik ederken, “sabit zihniyet” bireyi sabit bir yeterliliğe hapseder. Ancak sosyal medyada sürekli daha iyi olmaya yönelik içerikler, gelişim odaklılığın dengesini bozup “asla yeterli değilsin” hissine dönüşebiliyor. Bu da zamanla yetersizlik duygusu ve stres yaratabiliyor (Hoffman et al., 2020). Çünkü sürekli olarak kendimize yeni hedefler koyarken, aslında çoktan başardığımız şeyleri göz ardı edebiliyoruz. Bu da zamanla, yaptıklarımızın değerini takdir etmek yerine yapmadıklarımıza odaklanmamıza yol açıyor. Oysa insanın kendisi için yapabileceklerinin sınırı neredeyse yok. Bu nedenle, geçmişte nereden nereye geldiğimizi fark etmek yerine hâlâ yeterince ilerlemediğimizi düşünmek; yani “daha fazlasını yapmalıydım” baskısıyla kendimizi sürekli eleştirmek, uzun vadede hem duygusal yorgunluk hem de tükenmişlik duygusunu körükleyebilir.

“Kendini geliştir” mesajları bir noktada bireyi, kendi duygusal sınırlarını zorlamaya iter. Sabah 5’te kalkamayan, meditasyon rutinine başlayamayan, her haftasını planlayamayan birey kendini “tembel” hissedebilir. Oysa ki psikolojik sağlık, sadece hedeflere ulaşmayla değil, sınırlarını tanımak, durmak ve nefes almakla da ilgilidir. Sosyal medyanın dayattığı kendini gerçekleştirme hedefleri herkes için aynı olmak zorunda değildir. Dünya üzerinde içsel huzura ulaşmak isteyen herkes yoga yapmak zorunda değildir mesela. Yoga yapmayı sevmemek veya yeterince esnek olmamak bir kusur ya da kişisel gelişime engel değildir. Herkesin zevkleri, kendini gerçekleştirme şekli ve potansiyeline ulaşma tarzı farklı olabilir. Önemli olan insanın bunun farkında olması ve yapamadığı şeyler için kendini suçlamamasıdır.

American Psychological Association’a (APA) göre, tükenmişlik sendromu; duygusal yorgunluk, yetersizlik hissi ve işe veya yaşama karşı ilgisizlikle tanımlanır (Maslach & Leiter, 2016). Modern self-help kültürü ise bu semptomları tetikleyebilir. Zira “yeterince çalışmadın”, “hala yetersizsin” mesajları bilinçdışında baskı yaratır.

Sosyal Medya ve Takip Edilen Kusursuzluk

Instagram’da sabah 6’da sporunu yapan, yeşil smoothie’sini içen, 3 kitap okumuş gibi görünüp poz veren insanları gördükçe, kendi rutinlerimiz sıradan görünmeye başlar. Bu da yetişemiyorum hissi yaratabilir. Gerçekte ise gösterilen şeyin, gösterilmek istenen olduğunu unuturuz. Sosyal karşılaştırma kuramına (Festinger, 1954) göre bireyler başkalarıyla kendilerini kıyaslayarak benlik değerlerini oluştururlar. Bu da sosyal medya gibi sürekli başka hayatlara maruz kaldığımız ortamlarda olumsuz duyguları artırabilir.

Ne Yapabiliriz?

Bu baskıyı azaltmak ve daha sağlıklı bir gelişim anlayışı benimsemek için öncelikle kendimize daha öz-şefkatli bir gözle bakmamız gerekiyor. Öz-şefkat, yani hata yaptığımızda veya tükenmiş hissettiğimizde kendimizi eleştirmeden anlayışla karşılamamız, psikolojik dayanıklılığı artırıyor (Neff, 2003).

Bunun yanı sıra, hedeflerimizi sorgulamak ve gerçekten kendi isteklerimiz mi yoksa toplumun veya dijital dünyanın dayattığı idealler mi olduğuna bakmak önemlidir. Dışsal baskılara karşı içsel motivasyonu ön plana çıkarmak, gelişim yolculuğunda daha kalıcı ve tatmin edici adımlar atmamıza yardımcı olur. Aynı zamanda, medya tüketimimizi bilinçli bir şekilde gözden geçirerek bize ilham veren ama mükemmeliyet baskısı yaratmayan kaynaklara yönelmemiz faydalı olacaktır.

Son olarak, gerekirse profesyonel destek almak; özellikle bireyin içsel değerleriyle uyumlu yaşam sürmesini amaçlayan yaklaşımları denemek, bu süreci daha sağlıklı bir zemine oturtmamıza yardımcı olabilir.

Gelişmek elbette ki kötü bir şey değil. Ancak sürekli daha iyi, daha verimli, daha planlı olmaya çalışırken bir bakmışız ki sadece bunları düşünür olmuşuz. İnsanların kendilerini geliştirip potansiyellerine ulaşmak istediği zamanlarda bunu gerçekten kendi isteğim ve ihtiyacım doğrultusunda mı yapıyorum yoksa toplumun bana dayattığı şekilde kendi sınırlarımı göz ardı ederek mi yapıyorum diye düşünmesi gerekir.

Kaynakça

  • Deci, E. L., & Ryan, R. M. (2000). The “what” and “why” of goal pursuits: Human needs and the self-determination of behavior. Psychological Inquiry, 11(4), 227–268.

  • Dweck, C. S. (2006). Mindset: The New Psychology of Success. Random House.

  • Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. Human Relations, 7(2), 117–140.

  • Hoffman, D. L., Novak, T. P., & Stein, R. (2020). The digital self: How social media changes identity, relationships, and the brain. Journal of Consumer Psychology, 30(3), 582–600.

  • Maslach, C., & Leiter, M. P. (2016). Understanding the burnout experience: Recent research and its implications for psychiatry. World Psychiatry, 15(2), 103–111.

  • Neff, K. D. (2003). The development and validation of a scale to measure self-compassion. Self and Identity, 2(3), 223–250.

Cahide Özge Açıkalın
Cahide Özge Açıkalın
Cahide Özge Açıkalın, Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisidir. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümünde okumaktadır. Bilkent Üniversitesi laboratuvarlarında çocuk gelişimi hakkında araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır. Daha önce klinik staj deneyimleri olmakla beraber pazarlama, halkla ilişkiler ve insan psikolojisinin alt dallarına oldukça ilgilidir. Başkent İletişim Akademisi’nde diksiyon, sunuculuk ve spikerlik eğitimi almıştır. İlgi alanları; insan zihni, sosyal psikoloji, yetişkin psikolojisi ve gönüllülük projeleridir. Birçok gönüllülük projesinde yer almış birisi olarak dünyada imkanları kısıtlı olan insanlara bu hizmetleri erişilebilir kılmak en büyük hedeflerinden bir tanesidir. Burada yazdığı yazıların da toplumda karşılık bulmasını umut etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar