Perşembe, Kasım 13, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İyi Olmanın Yorgunluğu

“Hayat her zaman yolunda gitmez; ama bazen o yoldan sapmak, kendine dönmenin tek yoludur.”

İnsan zihni garip bir düzen tutkunu. Yaşadığımız her şeyi iyi ya da kötü diye etiketlemeye meyilliyiz. Üzüldüğümüzde hemen “nasıl geçer”, “nasıl toparlanırım” diye düşünürüz. Kaygılanınca “bunu aşmalıyım” deriz.

Çünkü bize, iyi olmanın esas, kötü hissetmenin ise bir tür başarısızlık olduğu öğretildi. “Gülümse.” “Ağlama.” “Olumlu düşün.” Sanki üzüntü, utanç ya da hayal kırıklığı birer yasak bölgeymiş gibi.

Zamanla bazı duygular paylaşılmadı, sadece “atlatıldı.” Bu yüzden de “her şey yolunda” diyebilmek, neredeyse ahlaki bir sorumluluk haline geldi. Bu cümle ilk bakışta iyi niyetli görünür, ama duyguların işlevsel doğasını susturur.

Çünkü beyin, hisleri bastırmaya değil, işlemeye programlıdır. Bastırılan duygu bedene sızar; dilini değiştirir, kaslarda, midede, uykuda, rüyalarda konuşmaya başlar.

Duyguların İşlevi ve Çeşitliliğin Sağaltıcı Gücü

Hayat, tek renkli bir tablo değildir; insan psikolojisi de öyle. Duyguların çeşitliliği, zihinsel sağlığın eksikliği değil, tam tersine göstergesidir.

Üzüntü, kaybı fark etmemizi sağlar; öfke, bir sınırın ihlal edildiğini bildirir; korku, bizi tehlikeden korur.

Ama biz bu duyguları “negatif” diye damgaladık. Oysa o “negatif” duygular olmasaydı, nerede incindiğimizi, nerede değer verdiğimizi, nerede değişmemiz gerektiğini bilemezdik.

Toksik Pozitiflik: Duygusal Sansürün Adı

Toksik pozitiflik, hayatın bütün sert köşelerini yumuşatmaya çalışan bir duygusal sansür biçimidir.

“Pozitif düşün, oluruna bırak, kötü düşünürsen kötü olur” gibi cümleler o kadar yaygınlaştı ki, neredeyse üzülmeye hakkımız kalmadı.

Oysa insanın iyileşme kapasitesi, acı duygularla teması kadar genişler.

İyilik hâli yalnızca zihinsel bir tercih değildir; biyolojik bir süreçtir. Beyindeki amigdala, olumsuz duygularla tehdit algıladığında bizi korumak için “kaygı” sinyalini gönderir.

Bu, beynin bizi korumaya çalıştığını gösterir. Fakat modern yaşamda bu sinyali duymak bile rahatsız edici hale geldi.

Bastırılan Duyguların Biyolojik Bedeli

Duygular bastırıldığında, amigdala uyarısını artırır; yani stres yükselir. Bir noktadan sonra insan “neden böyle hissediyorum” demeye başlar.

Duygularla temas kurmak, sinir sistemini düzenler; bastırmaksa onu alarmda tutar.

Bastırılmış her duygu, beyinde bir yankı bırakır. “İyiyim, sorun yok” cümleleri kortizolü düşürmez; hatta uzun vadede artırabilir.

Kortizol yükselir, dopamin düşer, sistem alarm modunda kalır.

Bir başka deyişle, sen “her şey yolunda” demeye devam ettikçe, beyin “hiçbir şey yolunda değil” sinyali verir.

Duyguların bastırılması, bedende kas gerginliği, uykusuzluk, sindirim sorunları olarak geri döner.

Duygularla Temas Etmek: Bedenin Onarım Dili

Duygularla temas etmek yani üzülmeyi, sinirlenmeyi, korkmayı birer hata değil, deneyim olarak yaşamak; serotonin ve oksitosin düzeylerini dengeler.

Bu biyolojik denge, insanın içsel onarım mekanizmasının doğal parçasıdır.

Ama biz buna izin vermiyoruz. Çünkü hep sonucun iyi olmasına odaklıyız. Her şeyin sonunda bir anlam, bir güzellik, bir zafer görmek istiyoruz.

“Boşa üzülmemiş olayım”, “Artık bitsin” diyoruz. Oysa hayat çoğu zaman bitmeye değil, dönüşmeye çağırır. Acı, her zaman anlam taşımak zorunda değildir; bazen sadece değiştirir.

İyi Hissetme Baskısı ve Modern Dünyanın Çıkmazı

Modern dünyada “iyi hissetmek” bir hedefe, “başarıya” dönüştü. Mutlu olmak artık bir varoluş hâli değil, bir proje.

İyileşme, sonucun iyi olmasına değil, yolda ne kadar değiştiğine bağlıdır.

Bazen hayat seni olduğun yerden alır, hiç istemediğin bir yere koyar. Ve sen başta direnirsin. Ama zamanla o yeni yerde, eski halini taşıyamadığını fark edersin.

Gerçekte büyüme, çoğu zaman “kötü” sandığımız tecrübelerin içinden filizlenir.

Biz sonuca o kadar kilitleniyoruz ki, yolun bize yaptığı şeyi göremiyoruz. Oysa çoğu zaman yol, amacın kendisinden daha öğreticidir.

Kırılmalar, ertelenmiş kararlar, bitmemiş konuşmalar, hatta hatalar bile o yolun parçalarıdır.

Gerçek Dayanıklılık: Olumsuzlukla Var Olmak

Gerçek psikolojik dayanıklılık, “her şey yolunda” diyebilmekte değil, “her şey yolunda olmasa da ben buradayım” diyebilmektedir.

İnsanın ruhsal olgunluğu, olumsuzlukları ortadan kaldırmakla değil, onlarla birlikte yaşayabilme kapasitesiyle ölçülür.

Bazen güçlü olmak, bir süreliğine yıkılmayı göze almaktır. Bazen ilerlemek, bir süre durmaktır. Ve bazen iyileşmek, artık aynı şeyi istememek demektir.

Çünkü iyileşme, her zaman daha iyi hissetmek değildir. Bu yolculukta her adım, insanın kendi gölgesine biraz daha yaklaşmasıdır.

Kendini Anlamanın Evrensel Sözleri

Belki de bu yüzden, insanın kendini anlamaya çalıştığı her dönemde benzer cümleler yankılanmış:

  • “Karanlık olmadan ışığı fark edemezsin. İnsan, gölgesini kabul ettiğinde bütüne yaklaşır.” — Carl Jung

  • “Kırılmayan şey büyümez.” — Nietzsche

  • “Bir anlam bulamıyorsak, acı katlanılmaz olur. Ama anlam, çoğu zaman acının kendisinden doğar.” — Viktor Frankl

  • “Gerçek iyileşme, hayatın acısını ortadan kaldırmak değil; onunla birlikte anlamlı bir yaşam kurabilmektir.” — Irvin D. Yalom

  • “Olumsuz duygular bizi zayıflatmaz. Onlar, değerlerimizin nerede saklı olduğunu gösterir.” — Susan David

  • “Deniz dalgalarıyla mücadele etmez. O dalgalarla birlikte var olur.” — Alan Watts

Deniz İlaslan
Deniz İlaslan
1996, Türkiye doğumlu. Eğitim hayatı ile beraber kendini yazarak ifade etmeye olan yeteneği dikkat çekmeye başladı. Kısa sürede içinde çeşitli kompozisyon ve deneme konularında başarılar elde etti. 2020 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu olmasının ardından Türkiye’ye dönen başarılı psikolog, Prof. Dr. M. Hakan Türkçapar önderliğinde bilişsel davranışçı terapi eğitimi aldı. İlaslan, Mindfullness hakkında yazmaya başlamadan önce, Dr. Malchiodi’den Dışavurumcu Sanat Terapisi eğitimi ve sonrasında Mindfullnes Temelli Bilişsel Davranışçı Terapisi eğitimini aldı. Bu ilgi alanlarını bilim ile desteklemek adına Nöropsikoloji ve Anormal psikoloji alanlarında kendini geliştirdi. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi sonrasında Türk Psikologlar Derneği ile birlikte Psikososyal Dayanışma Ağında gönüllü psikolog olarak görev aldı. Yazar aktif olarak psikolojik danışmanlık merkezinde görev alırken, yazıları ile okurlarının kendilerini keşfetme serüvenlerinde deniz feneri olarak eşlik etmeyi amaçlıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar