İnsan dünyaya gelirken yalnızca bedenini değil, ihtiyaçlarını da beraberinde getirir. Bu ihtiyaçların bir kısmı çok somuttur: yeme, içme, barınma gibi. Çünkü hayatta kalabilmek için önce bu fiziksel gereksinimlerin karşılanması gerekir. Bu ihtiyaçlar çoğunlukla birincil bakım verenlerimiz tarafından karşılanır. Bazen bu kişi annemiz olur, bazen babamız, bazen de bir anneanne, babaanne ya da dede… İsmi değişse de o figürün varlığı, hayatta kalmamız için zorunludur.
Fiziksel ihtiyaçları yerinde ve zamanında karşılanan bir bebek kendini güvende hisseder. Güvende hisseden bir bebek, zamanla çevresine de güvenmeyi öğrenir. Bu güven duygusu, ait olma ve sevilme ihtiyacının da temellerini atar. Bir bebek, bir bakıcının, güvenebileceği bir bireyin şefkatli bakışını, yumuşak sesini, dokunuşunu hissederek dünyayı anlamlandırır. Böylece yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal olarak da doyurulmuş olur.
Maslow’un Basamaklarında Görülmek
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, bu süreci anlamamıza yardımcı olur. Maslow’a göre insanın ihtiyaçları bir piramit şeklinde sıralanabilir. En altta fizyolojik ihtiyaçlar yer alır; onların üzerine güvenlik, sevgi ve aidiyet, saygı ve en tepede kendini gerçekleştirme gelir (Benson & Dundis, 2003). Bu basamakların her biri birbirini destekler. İlk basamaklar ne kadar sağlam karşılanırsa, birey bir üst basamağa o kadar güvenle tırmanabilir.
Bu ihtiyaçları tutarlı biçimde karşılanan birey, büyüdükçe yalnızca sevildiğini değil, görüldüğünü de anlar. Görülmek; fark edilmek, anlaşılmak ve değerli hissetmek demektir.
Birey toplumun içinde var olmak, kendini ifade edebilmek, sesinin duyulduğunu bilmek ister. Çünkü bütün bu basamakların amacı, aslında bireyin kendini gerçekleştiren bir insan olmasına hizmet eder.
Kendini gerçekleştiren insan, bir anlamda görülen insandır. Çünkü insan görüldükçe var olduğuna inanır. Görülmek sadece fiziksel olarak fark edilmek değildir; birinin duygularını, sınırlarını, çabasını, korkularını ve özlemlerini görebilmek, yani insanın özünü fark etmektir. Hem beş duyu organımızla algılayabilmek hem de o beş duyu organımızın ötesinde olanı fark etmek, fark edilmesini istemektir.
Görülmek: Aynadaki Yansıma
Birey bu basamakları tırmanırken her adımda aslında bir şeyin farkına varır: Görülmektedir.
Fiziksel ihtiyaçları görülür, korunma ihtiyacı görülür, sevilme ve aidiyet ihtiyacı görülür.
Ve o da bütün bunların karşılanması için birilerinin çaba gösterdiğini fark eder.
Bu görülme hali, bireyin kendi kapasitesini fark etmesine, yani kendisini görmesine izin verir. Artık üretmeye, denemeye ve yollar bulmaya dair cesareti olur. Çünkü görülmek bir nevi aynaya bakmak gibidir; karşında seni fark eden, fark etmek isteyen bir göz vardır, ve sen de kendi varlığını o gözlerde tanımlamak istersin.
Görülmenin Kaybolduğu Anlar
Ne var ki hayat her zaman düz bir çizgi gibi ilerlemez.
Bazen kendimizi ait hissettiğimiz yerden çok uzakta buluruz. Bazen güvende hissetmeyiz, bazen de temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayız. Tüm bunlar insan olmanın doğal bir parçasıdır.
Maslow’un piramidi aslında bir merdiven gibidir; zaman zaman yukarı tırmanır, bazen de aşağı düşeriz. Hayatın akışı içinde bu düşüşler kaçınılmazdır. Ve o akışın dinamiğini o düşüşler belirler.
Ancak çocuklukta o ilk üç basamak tutarlı biçimde karşılandıysa, birey düşse bile yeniden tırmanabileceğine dair bir inanca sahip olur. Çünkü o basamakları bir kez tırmanmıştır. Nasıl tırmanılacağını görmüştür. Gördüğü için hatırlar, hatırladığı için yeniden dener.
Görülmenin Psikolojik Gücü
İnsan görmediğinden korkar, bilmediğinden endişe duyar. Çünkü hiç görmediğimiz bir şeye inanmak zordur.
Bu nedenle çocuklukta “görülmek” yalnızca o anı değil, geleceği de şekillendirir.
Bir çocuk “ben değerliyim” duygusunu, birinin onu gerçekten görmesiyle öğrenir. Kendini o görmek isteyen gözlerde bulmaya çalışır. Çünkü o gözler kendini bulabileceğine dair güvence verir.
O yüzden bazen bir bakış, bir söz, bir dokunuş bile bir çocuğun iç dünyasında büyük bir yer edinir, iz bırakır.
Yetişkinlikte Görülme Arzusu
Yetişkinlikte de değişmez bu ihtiyaç. Hepimiz zaman zaman görülmek isteriz:
Duygularımızın fark edilmesini, çabalarımızın takdir edilmesini, varlığımızın anlamlı bulunmasını bekleriz.
Çünkü insan yalnızca yaşamak değil, bir anlam içinde yaşadığını hissetmek ister.
Görülmek, o anlamın en sade ama en güçlü ifadesi ve karşılığıdır.
Ve belki de bu yüzden, en derininde herkesin sessiz bir arzusu vardır:
“Beni gör.”
Bu yüzden bazen de kendimizi görüldüğümüz ilişkiler ararken buluruz. Bu ilişki bazen arkadaşlık, bazen aile, bazen romantik olur.
Hepsinin temelinde aynı ihtiyaç yatar: Bağ kurmak ve görülmek.
Görülüp toprağını fark etmek, onu anlamak ve çiçek açmak…
Kendini Görmenin Dönüştürücü Gücü
İnsan, var olduğuna inanmak için önce görülmek ister.
Görülüp kendini anlamak…
Var olduğuna, bu dünyada bir yeri olduğuna inanan birey o piramidin basamaklarını tırmanabileceğine inanır.
Bazen o basamaklardan inse de yeniden çıkabileceğine. Çünkü bu dünyadaki yerini kendisinin oluşturabileceğini bilir.
Her şeyin temelinde bu inanç yatar. Görülen, değer verilen birey kendini de görmeyi, kendine de değer vermeyi öğrenir. Kendi ihtiyaçlarını gözetmeyi, onları nasıl karşılayabileceğini ve o ihtiyaçları karşılayabileceğine dair inancını oluşturmayı başarır.
İşte o birey tam anlamıyla görmeyi öğrenmiştir.
Ve artık öğretmeye de hazırdır.
Kaynakça
-
Benson, S. G., & Dundis, S. P. (2003). Understanding and motivating health care employees: Integrating Maslow’s hierarchy of needs, training and technology. Journal of Nursing Management, 11(5), 315–320.
-
Maslow, A. H. (1943). A theory of human motivation. Psychological Review, 50(4), 370–396.
-
Rogers, C. R. (1961). On becoming a person: A therapist’s view of psychotherapy. Houghton Mifflin.


