Düşünme biçimlerimiz başarılarımızı, yaşam kalitemizi, yaşam mutluluğumuzu, kısacası hayatımızı her noktada etkilemektedir. Bugünün dünyasında çoğu birey süreçten ziyade sonuca odaklanıyor. Ancak ‘doğru cevabı’ bulmaya çalışırken farklı ve yaratıcı düşünebilme becerimizi, zihinsel esnekliğimizi kaybediyoruz. Bu yazı, dikey düşünme ve yanal düşünme biçimlerinin farklarını ve hayatımızdaki görünmez rolünü ele alarak içgörü ve yaratıcılığın bu iki biçimin dengesiyle nasıl mümkün olacağını tartışıyor.
Dikey Düşünme: Doğrusal, Kontrollü, Güvenli
Dikey düşünme, düşüncelerin basamak basamak, neden-sonuç ilişkisi kurarak ilerlediği, her adımın bir öncekinin sonucuna bağlı olduğu bir mantık sistemidir. Bir problemi çözmek, bir argümanı savunmak ya da plan yapmak için mükemmel bir sistem olsa da hayatımızın her noktasında dikey düşünme biçiminin kullanılması zihni katılaştırır. Bunun sebebi, dikey düşünme çoğu zaman bildiği yolları kullanır, yeni yolları ve olasılıkları hesaba katmaz. Çünkü dikey düşünme biçimi “doğru cevabı bulma”ya, yanal düşünce ise “cevabın ne olabileceğini keşfetme”ye yöneliktir.
Bir örnek olarak:
Bir arkadaşımızla tartıştığımız zaman “Ne söyledim de yanlış anladı?” diye düşünüyor olmamız dikey düşünmeye bir örnektir. Burada, neden-sonuç ilişkisi kurmaya çalışırız. Ama “Ya söylemiş olduklarımdan ziyade ses tonum etkilediyse?” diye sorduğumuzda, yön değiştirerek yanal düşünme biçimini kullanmış oluruz.
Yanal Düşünme: Esnek, Sezgisel, Kural Bozucu
Edward de Bono, yanal düşünme biçimini tanımlarken şöyle der: “Doğrudan ilerleyemediğinde, yön değiştir.”
Yanal düşünme ve bilişsel esneklik becerileri çeşitli sorunlar karşısında farklı yolları görebilme, bunun yanında sorunlar için hızlı ve etkili çözümler üretme becerisi ile ilgilidir. (Ş. Taşkın, 2022; E. Aygün, 2022). Mantığı tamamen görmezden gelerek değil ancak mantık çizgisini esneterek düşünmektir. “Neden böyle?” yerine “Başka nasıl olabilir?” diye sorduğumuzda yanal düşünme biçimine geçiş yapmış oluruz.
Yanal düşünme, kişinin birden çok bakış açısından olayları ele alabilmesini gerektirir (Yıldız ve Yılmaz, 2020). Bu doğrultuda, yanal düşünme eğiliminde olan bireyler yeni bakış açıları ortaya koyma, olasılıklar üzerinde düşünme ve parçadan bütüne akıl yürütme gibi becerileri kullanmaktadır (De Bono, 1990).
Modern Çağın Yan Etkisi: Hızlı Düşün Çabuk Karar Ver!
Bugünün dünyasında hepimiz hızlı karar verip çabuk sonuç almaya oldukça alıştık. Bu hız kısa vadede avantaj olarak görülse de aslında zihnimizin farklı düşünme yollarını kullanmasını engelliyor. Zihin, “doğru cevap” arayışındayken diğer olasılıkların gün yüzüne çıkmasını engelliyor. Kendinizi düşünürken yakaladığınızda fark edin: Belki cevabı bulamıyor olmanızın sebebi, yanlış düşünmeniz değil – tek bir yönde düşünmenizdir.
Hatta bazen bir soruya ara vermek, düşündüğünüzden tamamen farklı bir şey yapmak bile çözüm getirebilir. Çünkü zihin, gevşediği zaman daha yaratıcı çalışır.
Yanal Düşünmenin Günlük Hayattaki İzi
İş hayatında:
Bir sunumda istenmeyen bir durum yaşadığında çoğunlukla “Nerede hata yaptım?” diye düşünürken buluruz kendimizi. Yanal düşünmemiz durumunda bu sorunun yerine “Bu hatayı avantaja çevirebilir miyim?” sorusuna kendimizi yönlendirip savunma üretmekten ziyade kendimiz için bir fırsat yaratmış oluruz.
İlişkilerde:
Partnerlerimizle bir anlaşmazlık yaşadığımızda, “Nasıl haklı çıkabilirim?” demek bir dikey düşünme örneğidir. “Acaba o bunu neden bu kadar güçlü hissediyor?” diye sormaksa yanal düşünmedir. İlk soruda kazanmak, diğerinde ise anlamak amaçtır.
Kendinle ilişkinde:
“Niye hep aynı döngüde yaşıyorum?” diye düşünmek geçmişe dönük yaşamamıza sebep olur. Oysa, “Bu döngü bana ne göstermeye çalışıyor?” diye sormak o döngüyü değiştirmemizi sağlayacak farkındalığı başlatır.
Psikolojik Açıdan Önemi
Yanal düşünme, yaratıcılığın yanında zihnin esnekliğini artırdığı için duygusal esnekliği de artırır. Çünkü bir duruma tek açıdan bakmaya alışan zihin, farklı bakış açıları kazandığında, aynı durumu yeni bir anlamla görmeye başlar. Terapide de aslında çoğu içgörü, bu düşünce biçimlerinin yön değiştirmesiyle doğar.
İnsan bazen “Neden böyle oldum?” diye değil, “Başka türlü de olabilir miyim?” diye sorabildiğinde değişim başlar. İki düşünce biçimini birbirinden ayırmak yerine ikisini de kullanabilmeyi öğrenmemiz gerekir. Dikey düşünme yapı kurarken yanal düşünme bu yapıya nefes aldırır. Zihinsel esneklik, bu iki düşünme biçimi arasında geçiş yapabilme becerisidir.
Küçük Bir Alıştırma
Bir sonraki sefer bir sorunla karşılaştığında şu adımları dene:
-
Dikey düşün: Bu sorunu çözmek için şu ana kadar neleri denedim?
-
Yanal düşün: Bu soruna tamamen ilgisiz bir yerden bakarsam ne görürüm?
-
Zihinsel esneklik: İki cevabı birleştirirsem ne olur?
Basit bir örnek:
Bir sunumun kötü geçti. Dikey düşünme der ki “Daha iyi hazırlanmalıydım.” Yanal düşünme der ki “Belki de salonda dikkat çekmek için farklı bir anlatım gerekir.” İkisini birleştirdiğinde sonuç: “Hazırlanırken farklı bir yöntem denemeliyim.”
Sonuç: Düşüncenin Yönü, Hayatın Yönünü Belirler
Zihin bir yola sapar ve o yolda ilerler. Ama zihnin saptığı her yol bizi gitmek istediğimiz yere götürmez. İşte yanal düşünme, o sırada “Dur, başka bir yön de olabilir” diyebilmektir. Belki de en yaratıcı anlarımız; mantıktan uzaklaştığımız değil, yön değiştirdiğimiz anlardır.
Kaynakça
de Bono, E. (1971). The Use of Lateral Thinking. London: Jonathan Cape.
Aygün, E. (2022). “Bilişsel Esneklik ile Duygusal Zeka Arasındaki İlişkinin İncelenmesi.” Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 9(1), 54–67.


