Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocukluk: Varlığın Temelini İnşa Etmek

Çocukluk yalnızca hayatımızın başlangıcı değildir, devamında da bizimle gelir. Oynadığımız bir oyun, bulunduğumuz ortam, ebeveynlerimizle kurduğumuz anlık diyaloglar, geri kalan hayatımız için birer ipucudur. Çünkü insan kendini inşa etmeye çocuklukta başlar ve çocukluk, varoluşun temelinin ilk çarpışmasının, ilk sorgusunun başladığı yerdir (Erikson, 1963).

Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre, çocukluk döneminde bilgiyi aktif olarak inşa ederiz. Bu kuram, temel olarak şema, özümseme, uyumlama ve dengeleme süreçleri üzerine kuruludur ve çocuğun bilişsel gelişimini, çevresini nasıl anlamlandırdığını açıklamaktadır (Piaget, 1952, 1970). Yani çocukluk, ilk deneyimlerimizi edindiğimiz ve bu deneyimler üzerinden hayatımıza yön verdiğimiz kritik bir dönemdir. Bu süreç, bireyin yalnızca bilişsel yeteneklerini değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal dünyasını da şekillendirir (Vygotsky, 1978).

Piaget’ye göre insan zihni, doğumdan itibaren çevreyle kurduğu etkileşimlerle şekillenir. En temelde, bireyin dünyayı ve işleyişini anlamlandırdığı, sınıflandırdığı bilgi yapıları olan şema kavramı yatar. Bu şemalar, adeta zihinsel birer dosya gibi, edinilen her yeni bilginin düzenlenmesini sağlar. Ardından, bireyin gelen yeni bilgiyi mevcut şemalara yerleştirmesi süreci olan özümseme gelir. Örneğin, ilk kez bir kedi gören bir çocuk, dört ayaklı ve tüylü olması nedeniyle onu “köpek” şemasına özümseyebilir. Ancak, var olan şemalara uymayan yeni bilgileri ise uyumlama yoluyla, şemalarını yeniden düzenleyerek gelen yeni bilgiye göre bir şema oluşturur. Kedi ve köpek arasındaki farkları öğrendikçe çocuk, zihninde “kedi” için ayrı bir şema oluşturur. Özümseme ve uyumlama süreçleri arasındaki dengeyi de yine aynı ismi taşıyan dengeleme kurar. Tüm bu süreçlerde oluşan bilişsel yapı, bireyin ya da çocuğun gerçekliği algılayış biçimidir (Piaget, 1970).

Varoluşsal Sorgulamaların Başlangıcı

Çocuğun bilişsel gelişimi, varoluşsal benlik temellerini de atar. Piaget’nin kuramındaki her evre, aslında varlık algısının derinleştiği yeni bir kapı aralar. İşlem öncesi olarak adlandırdığımız 2 ile 7 yaş arasını kapsayan sürede çocuk benmerkezcidir ve kendini başkalarının yerine koymakta zorlanır (Piaget, 1952). Bu durum, çocuk için zorlayıcı bir dönüm noktasıdır. Tam da bu noktada, her şeyin merkezinde kendisinin olmadığı, herkesin kendi hayatının merkezi olduğu gerçeğiyle yüzleşerek duygusal kırılmalar yaşar. Örneğin, oyuncağını paylaşmak istememesi veya annesinin kendisinden ayrı bir birey olduğunu fark etmesi, benmerkezciliğin yıkılmasına yol açar. Bu süreç, çocukta ilk kayıp, hayal kırıklığı ve dışlanma hislerini tetikleyebilir.

Bu duygusal deneyimler, çocuğun kendini dış dünyadan ayrı bir varlık olarak görmeye başlamasına yardımcı olur. Soyut işlemler dönemi ise, yani 11 yaş ve sonrası, çocuğun adalet, özgürlük, ölüm, sevgi gibi soyut kavramları düşünmeye ve kavramaya başladığı evredir (Piaget, 1970). Bu dönem, çocuk için zihinsel bir uyanış gibidir. Artık sadece somut dünyayı değil, soyut fikirleri de sorgulamaya başlar. Adaletsizliğe karşı duyarlılığı artar, ölümün ne anlama geldiği üzerine kafa yorar ve sevginin karmaşık yapısını anlamlandırmaya çalışır. Bu evrede, artık sadece kendini değil, başkalarını da düşünmeye başlayan çocuk, bu noktada varoluşsal benlik ile ilgili sorgulamanın zihinsel perdesini aralar. “Ben kimim?”, “Bu hayattaki amacım ne?”, “Neden varım?” gibi temel soruların tohumları bu dönemde ekilir (Sartre, 1943/1993).

Çocukluk, sadece dünyayı anlamlandırmaya ve öğrenmeye çalıştığımız bir gelişim dönemi değil, aynı zamanda varlık sancısıyla ilk karşılaşılan yerdir. Yaşanan kayıplar, önemsenmeme, akran zorbalığı gibi durumlarla birlikte, çocuk kendi varlığını sorgulamaya ve benliğini aramaya başlar (Bonanno, 2004). Kendi iç dünyası ile dış dünya arasındaki farkı idrak ettikçe, kendisinin bu büyük dünyanın küçük bir parçası olduğunu kabullenir. Bu süreçte karşılaşılan olumlu ya da olumsuz her deneyim, bireyde bir iz bırakır. Bu izler, ileriki yaşantılarda kişinin seçimlerini, ilişkilerini, benlik algısını ve hayatla kurduğu anlam bağını doğrudan etkiler. Çocuk bilişsel olarak iç dünyası ile dış dünyasını ayırabildiği ilk andan itibaren varoluşsal soruları da taşımaya başlar.

Yaşam Boyu Süren İzler

Piaget’nin soyut işlemler dönemi, varoluşla kurulan ilk bağlantılarla yakından ilgilidir. Adalet, ölüm, iyilik, özgürlük gibi kavramlar, yalnızca bilişsel birer gelişim ürünü değil, aynı zamanda varoluşsal yükleri olan fikirlerdir. Bilişsel gelişim, bireyin düşünme ve tartma kapasitesini belirlerken, varoluşçuluk felsefesi bu gelişimle yapılan seçimlerle ilgilenir (Frankl, 1946/2006). Yani bilişsel gelişim, bireyin hangi soruları sorabileceğini gösterirken, varoluşçuluk bu soruların cevaplarının bireyin kendi özgün varoluşunu nasıl şekillendirdiğini inceler.

Özetle, yetişkinlikteki varlığımız, çocukluğumuzdan izler taşır. Yaşanan olaylar, hayattaki anlam arayışımız ve amacımız, çocukluğumuza açılan birer aynadır. Çocuklukta edindiğimiz şemalar, özümsemeler ve uyumlamalar, yetişkinlikteki dünya görüşümüzün temelini oluşturur. Bu yüzdendir ki, çocukluk yaralarımız dokunulduğunda en acı veren yaralarımızdır. Çünkü onlar, varoluşsal benliğimizin ilk şekillendiği, en temel ve hassas noktalarıdır. Çocukluk, yalnızca bir yaş dönemi değil, aynı zamanda kendimizi ve dünyadaki yerimizi anlamaya başladığımız, yaşam boyu süren bir inşa sürecinin de başlangıcıdır.

Kaynakça

  • Bonanno, G. A. (2004). Loss, trauma, and human resilience: Have we underestimated the human capacity to thrive after extremely aversive events? American Psychologist, 59(1), 20–28.

  • Erikson, E. H. (1963). Childhood and society (2nd ed.). W. W. Norton.

  • Frankl, V. E. (2006). Man’s search for meaning (I. Lasch, Trans.). Beacon Press. (Original work published 1946)

  • Piaget, J. (1952). The origins of intelligence in children. International Universities Press.

  • Piaget, J. (1970). Piaget’s theory. In P. H. Mussen (Ed.), Carmichael’s manual of child psychology (Vol. 1, pp. 703–732). Wiley.

  • Sartre, J. P. (1993). Being and nothingness (H. E. Barnes, Trans.). Washington Square Press. (Original work published 1943)

  • Vygotsky, L. S. (1978). Mind in society: The development of higher psychological processes. Harvard University Press.

Esna Selin Canbolat
Esna Selin Canbolat
Esna Selin Canbolat, Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencisidir. Rehber Klinik’te süpervizyonlu Klinik Psikoloji Stajı’nı tamamlamakta ve aynı zamanda Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), EMDR, Sanat Terapisi ve Spor Terapisi alanlarında giriş seviyesi modül eğitimi almaktadır. Lisans eğitimine devam ederken Metakognitif Terapi, Psikolojik İlk Yardım ve AGTE, Burdon Dikkat Testi, Cattell 2A Zeka Testi gibi çeşitli zeka, dikkat ve gelişim testlerinin uygulanması alanlarında da eğitim almıştır. Ayrıca çocuk ve ergenlerde sosyal becerileri geliştirmeyi amaçlayan müdahale programları geliştirme konusunda da eğitim almıştır. Esna Selin Canbolat, psikolojiyi herkes için erişilebilir ve faydalı bir alan haline getirmeye kendini adamıştır. Hem kendine hem de alandaki meslektaşlarına ilham verme arzusuyla çeşitli konularda araştırmalar yapmayı ve görüşlerini yazılarıyla paylaşmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar